Türkiye için İran petrolünün alternatifi ne?

Türkiye için İran petrolünün alternatifi ne?
Amerika'nın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalarında ardından Türkiye İran'dan petrol almazsa nereden alacak soruları gündeme geldi, konu ile ilgili görüşler karmaşık ama sonuç açık: Neresi olursa olsun Türkiye için ek maliyet anlamına gelecek.

Geçtiğimiz haftanın önemli gelişmelerinden biri Amerika’nın Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu 8 ülke için İran petrolünün satın alınmasına dair muafiyetleri kaldırması idi.

Bu gelişmeler piyasalardaki rahatsızlığı artırırken, petrol fiyatlarının yükselişinde de etkili oldu.

Özellikle son dönemde S-400 konusu ile ilgili gerginlikler barındıran Türkiye-Amerika ilişkilerine dair endişelerin de yükselmesine neden oldu.

Trump yönetiminin muafiyetleri kaldırdığını açıklamasının ardından Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “ABD’nin İran’dan petrol ithali yasağına getirilen muafiyetlere son vermesi bölgesel barış ve istikrara hizmet etmeyecek ve İran halkına zarar verecek. Tek taraflı yaptırımları ve komşularımızla nasıl ilişki kuracağımız konusundaki dayatmaları kabul etmiyoruz.” açıklamasında bulunmuştu.

Bu durumlar aslında önemli bir soruyu beraberinde getiriyor. İran’dan alınmayacaksa alternatif petrol satıcıları ile görüşülmesi gerekiyor, bu ülkeler/bölgeler nereler olabilir?

Amerika Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile İran cephesinden doğan açığın kapatılması için görüştüğünü söylemişti.

Bu konuya dair ise Çavuşoğlu İran dışında başka bir yerden petrol alımı için ülkeleri zorlamanın limitleri aşmak anlamına geldiğini dile getirmişti.

Bu açıklamalar ve gelişmeler eşliğinde önümüzdeki günlerde (2 Mayıs’tan itibaren) Türkiye’nin nereden petrol alacağı ve nasıl bir tavır sergileyeceği merak konusu.

Bu konuya dair Fehim Taştekin’in Al-Monitor’deki makalesinde önemli alternatiflere ve bunların Türkiye için doğurabileceği ek maliyetlere değiniliyor.

2015 yılında BM’nin nükleer programa dair ambargoları kaldırması ile Türkiye’nin İran’dan yapmış olduğu petrol ithalatı artmaya başlamıştı. 2015 yılında Türkiye toplam petrol ithalatının %14.1’ini İran’dan yaparken bu rakam Aralık 2016’da %26.7’ye ulaşarak, İran’ı Türkiye’nin bir numaralı petrol alım merkezi haline getirmişti. Temmuz 2017’de ise bu oran %37.3’e ulaştı.

Mayıs 2018’de Amerika’nın İran Nükleer Anlaşması’nın tek taraflı olarak fes etmesinin ardından Türkiye’nin de İran’dan ithalatının azaldığı görülmüştür.

2018’in ilk 10 ayında Türkiye’nin toplam ithalatının %21.48’i İran’dan yapılmış iken Kasım ayında ithalat sıfıra düşmüştür.

Buna rağmen yine de İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Türkiye’nin Amerikan ambargoları karşısında sağlam bir duruş göstermesine teşekkür etmiştir.

Ancak her ne kadar ambargolara karşı olunduğu söylense de Türkiye’nin İran petrolü alımının izlediği trende bakıldığında Amerika’nın Mayıs 2018’deki aksiyonu sonrası belirgin bir azalma olması dikkat çekiyor. Bu da Türkiye’nin aslında tam olarak ambargoların karşısında duramadığını gösteriyor.

Türkiye İran’dan aldığı petrolü azaltırken yeni petrol kaynakları bulma problemi ile karşı karşıya ve burada iki güçlü alternatif öne çıkıyor: Irak ve Rusya.

Ancak diğer alternatif ülkelerden petrol alınması Türkiye’nin işini zorlaştırabilir.

Bu konudaki ilk sebep Türkiye’nin en büyük petrol rafinerisi TÜPRAŞ için en uygun petrol İran petrolü. Diğer ülkelerden gelecek petrol ekstra işlemlere ve dolayısıyla ekstra maliyetlere neden olacaktır. İkincisi ise coğrafi yakınlık, ki bu durum da ekstra taşıma maliyeti anlamına gelmektedir.

2018 sonrasında Irak ve Rusya Türkiye’nin en önemli iki petrol sağlayıcısı haline gelmişlerdir. Ancak her ne kadar Türkiye petrol kaynağı bulmak konusundaki sıkıntısını çözse de bu ambargolar nedeniyle Türkiye’nin katlanması gerekecek ek maliyetlerin göz ardı edilebilmesini sağlamıyor.

Rusya’dan gelen petrol gemilerle taşınıyor, ki bu maliyetleri artıran bir durum. Dahası İtalya ve Yunanistan da İran’dan petrol almayı durdurarak Rusya’dan gemiler yoluyla alım yapıyor. Bu da oluşacak tanker trafiği nedeniyle Türkiye’ye gelecek petrolün bekleme süresini 5-6 günden 15-16 günlere çıkararak maliyetleri daha da artıran bir durum.

Gazete Duvar yazarı ekonomist Mühdan Sağlam da Irak petrolünün bir çözüm olmayacağını söylüyor.

Sağlam TÜPRAŞ için en uygun petrolün İran ve Kuzey Irak petrolü olduğunu ama Basra petrolünün uygun olmadığını hatırlatıyor. Irak petrolü boru hattı ile gelmesi açısından Rusya’ya göre daha ucuz olsa da İran’dan gelen sevkiyat sıfıra düşünce uygun olan başka bir bölge olan Rus petrolüne de ihtiyaç olabileceği ancak gemilerle geldiğinden maliyetin daha yüksek olacağını belirtiyor.

Her ne kadar Türkiye Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden de petrol alıyor olsa da bunların bir alternatif olamayacağını belirten Sağlam Al-Monitor ile röportajında Hindistan’ın her çeşit petrolü işleyerek Türkiye’ye geçen yıl Kasım Aralık aylarında diesel satmış olduğunu bunun artırılabileceğini söylüyor. Ancak bu durumda TÜPRAŞ’ın atıl kalacağı de göz önüne alınmalı noktasının altını çiziyor. Ek olarak politik belirsizliklerin yüksek olduğu Mısır ismi geçse de buradaki üretimin düşük olduğuna dikkat çekiliyor.

Tüm bunlar göz önüne alındığında İran kadar ucuza ve uygun petrol alınabilecek bir kaynak olmadığı, diğer olası kaynakların zaten ekonomik olarak zor bir dönemden geçen ülke ekonomisi için ek maliyet ve yük anlamına geleceği vurgulanıyor.

Brent petrol fiyatındaki her $10’lık artışın Türkiye’nin cari açığını $3.5 milyar kadar artırdığı göz önüne alınacak olursa farklı kaynaklardan ithalat yapmanın maliyet tam olarak bilinmese de etkinin skalası konusunda fikir verebilir.

Bu anlamda Taştekin makalesinde de belirttiği gibi son günlerde ambargolara dair Türkiye’nin açıklamalarında kullandığı sert politik dil ile yaptırımların ekonomik görünümü birbiriyle uyuşmuyor.

Etiketler :