MHP'den çiftçi isyanı: Girdi fiyatları yüzde 50 artarken satış fiyatı yarıya düştü
TBMM Başkanvekili Celal Adan başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurul'nda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bütçeleri görüşülüyor. Bütçeler üzerinde grubu olan siyasi partiler görüş ve önerilerini dile getiriyor.
AKP'li Başakşehir Belediyesi'nin bütçesi 7 yılda 21 katına çıktı!
MHP Ankara Milletvekili Sadir Durmaz, iklim değişikliğine ilişkin şunları söyledi:
"BİR LİTRE SU KAYBININ DAHİ ÖNÜNE GEÇİLMELİDİR"
"Bugün milyonlarca insan kuraklıkların vurduğu topraklardan, sellerin yok ettiği şehirlerden, tarım yapılamaz hale gelen ovalardan, yaşanmaz hale gelen sıcaklıklardan kaçarak güvenli, yeni yaşam alanları aramaktadır. Bu göç hareketliliği sadece politik ya da güvenlik kaynaklı olgu olmaktan çıkmış iklim temelli, insanın var oluşunu doğrudan etkileyen bir mecburiyet halini almıştır. Su kaynaklarının azalmasıyla ve temiz suya erişim konusunda başlayan rekabet dünyanın pek çok bölgesinde siyasi gerilimlerin fitilini ateşlemekte, verimli tarım alanlarının daralması gıda krizini derinleştirmekte, iklim olaylarının sıklaşması ise toplumları ekonomik ve sosyal kırılganlıklara sürüklemektedir. Bu yönüyle iklim krizi sadece çevre meselesi değil doğrudan doğruya bir milli güvenlik, milli ekonomi ve milletin refah meselesine dönüşmüş durumdadır. Artık hiçbir ülke, hiçbir şehir ve hiçbir toplum iklim kriziyle ilgili olarak 'bana dokunmaz' diyememektedir. Çünkü atmosfer hepimizin ortak alanıdır, bozulan denge hepimizin ortak geleceğini tehdit etmektedir.
Beldelerden ilçelere, illerden büyükşehirlere kadar hayat alanlarımızın tamamında gecikmeksizin ileri biyolojik arıtma tesisleri kurulmalıdır. Bir litre su kaybının dahi önüne geçilmeli, hiç değilse bu sular tarımsal üretimde güvenli bir şekilde kullanılmalıdır. Bunun yanı sıra kayıp ve kaçak oranlarımız en aza indirilmeli, asbestli borular değiştirilerek güvenli suya erişim oranı arttırılmalıdır. Su kaynaklarımızı kirleten kişi ve kurumlara karşı yaptırımlar misliyle arttırılmalı, denetimler sıkılaştırılarak hayat pınarlarımız korunmalıdır. Su stresi yaşayan ülkemizin su varlığını koruyacak, geliştirecek projeleri yayarak ivedilikle hayata geçirmeliyiz ve bu sayede inşallah gelecek nesillere bereketli, güvenli ve sağlıklı su kaynaklarını miras olarak bırakmalıyız."
"2000 YILI ÖNCESİ YAPILMIŞ BİNALARDA OTURAN VATANDAŞLARIMIZ; KONUTLARINIZI YENİLEYİN"
MHP Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın depremin ardından 11 ilde bütün yapı stokunun ne durumda olduğuna ilişkin bir çalışma yaptığını ve buna göre 2 milyon 302 bin 230 binanın incelendiğini söyledi. Depremin bu binalara verdiği hasara ilişkin bilgi veren Kaçıkçı, "Hemen deprem anında yıkılan bina sayısı 39 bin 540. Bu binaların özelliğine bakıldığında yüzde 80'i 2000 yılından önce yapılan binalar" diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz MHP olarak yapı stokumuzun yenilenmesiyle ilgili çok çaba sarfettik ama istediğimiz neticeyi alamadık. Bunun faturasını da çok ağır bir şekilde ödedik. Başka illerde yaşayan vatandaşlarımız bu acı faturayı ödemesinler istiyoruz. O yüzden depremi yaşayan biri olarak özellikle Manisa, Balıkesir, Afyon, Kütahya, İzmir'de yaşayan ve 2000 yılı öncesinde yapılmış binalarda oturan vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum; sizlerin canı çok kıymetli. Lütfen bir şekilde bu konutlarınızı yenileyin. Biz bunu yapamadık, bedelini çok ağır ödedik."
11 ildeki yapı stokunun yüzde 50'sinin 2000 yılı öncesinde yapıldığını belirten Kaşıkçı, "Dönüşümde bir mesafe aldık ama hala dönüştürmemiz gereken konutlarımız var" dedi.
"ÇİFTÇİNİN GELİR İSTİKRARININ SAĞLANMASI ELZEMDİR"
MHP Antalya Milletvekili Hilmi Durgun ise tarımsal üretim ve üreticilerin sorunlarına ilişkin şunları söyledi:
"Sabahın erken saatlerinden akşamın geç saatlerine kadar emeğinin peşinde olan çiftçilerimizin yüzü maalesef gülmemektedir. Bugün ortalama olarak bir kilogram domatesin toptancı halinde çiftçiden alım fiyatı yine bir kilogram domatesin güncel üretim maliyetinin altındadır. Geçtiğimiz yıldan bugüne kadar olan süreçte tarımsal girdiler olarak adlandırdığımız tohum, fide, ilaç, naylon, gübre, işçilik ve mazot gibi etkenlerin fiyatı ortalama yüzde 50 oranında artmışken toptancı halinde çiftçinin ürününün satış fiyatı yine geçen sene bugünlere göre neredeyse yarı yarıya düşmüştür. Bu durumda çiftçilerimiz mahsullerini maliyetlerinin çok altında zararına satmak mecburiyetinde kalmaktadırlar. Antalya başta olmak üzere tarımsal faaliyetlerin sürdürülebilirliğinin artması, örtü altı yetiştiriciliğin daha fazla desteklenmesi ve çiftçinin gelir istikrarının sağlanması elzemdir.
Yaş sebze meyve ihracatımızda yaşanan düşüş de tüm tarım paydaşlarını olumsuz olarak etkilemektedir. Bu sebeple Türkiye hiçbir dış pazara bağımlı olmadan kendi üreticisini koruyacak yeni ihracat kapıları aralamalı, dost ve müttefik ülkelerle ticaret hacmini arttırmalıdır. Ürünlerimizin dünyada hak ettiği değeri bulması için ihracat destek mekanizmalarımızın ve milli tarım stratejimizin dış baskılara karşı daha da güçlendirilmesi zaruridir."
Kaynak:ANKA Haber Ajansı