Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi göç meselesi. Uzun yıllardır tartışılan Suriyeli göçmenler sorununa, şimdilerde Afgan göçmen sorunu eklendi. Fakat, göç meselesinde bir diğer tartışma, göç verme konusu. Yani ülkeyi terk eden, başka ülkelere yerleşen vatandaşlar. Aslında daha çok gençler. Yani 'beyin göçü'. Gençler, mevcut iktidarın ekonomiye, bilime, akademiye ve aslında toplumsal yaşamın her alanına uyguladığı baskı nedeniyle ülkeyi terk ettiklerini söylüyor. Başka ülkelere göç eden vatandaşların sayılarının, özellikle 2013 ve sonrası yükselişte olduğu görülüyor. TÜİK'in açıkladığı verilerle, sadece 2016-2019 yılları arasındaki Türkiye'yi terk eden vatandaşların sayısını görebilsek de, sayının 'en az 404 bin kişi' olması, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.
halktv.com.tr olarak, 19 yıllık AKP iktidarı döneminde başka ülkelere göçerek, ülkeyi terk etmiş yurttaşları dinliyoruz. Gitme sebeplerini, oradaki yaşantılarını, düşüncelerini dinlediğimiz söyleşi dizimizin ikinci konuğu, 2020'de Almanya'ya üniversite okumaya giden Erdem Yılmaz. Bakırköy Gürlek Nakipoğlu Anadolu Lisesi'nden mezun olan Erdem, liseden mezun olduktan sonraki bütün hazırlığını Almanya'da Kimya okumaya gitmek üzerine kurgulamış bir genç. 20 yaşında İstanbul\Küçükçekmece\İkitelli'den, Almanya Bochum Üniversitesine uzanan yolculuğunu anlatan Erdem, bu yolculuğu; "benim hayalim Türkiye'de yok, ben de hayallerimin peşinden gittim" diyerek değerlendiriyor.
-Neden yurt dışında okumaya karar verdin? Türkiye'de neden okumadın? Genç yaşında seni doğduğun ve büyüdüğün ülkeyi bırakıp, Almanya'da üniversite okumaya götüren sebepleri anlatır mısın?
Lise bittikten sonra mevzuna kaldım. Tekrardan üniversite sınavına hazırlanmak için dershane arıyordum. Sonra, zaten aklımda olan Almanya'da okuma fikrini gerçekleştirmeye karar verdim. Riske girip, dershane de sınava hazırlanmak yerine, İstanbul'daki Goethe Enstitüsü'nde Almanca kursuna yazıldım.
Gerçekten okumak istediğim, severek ve isteyerek okumak istediğim bölüm Kimya. Türkiye'deki üniversitelerin pozitif bilimlerde, yani fizik, kimya, biyoloji gibi ana bilim dallarındaki performansları asla yeterli değil. Hiç iç açıcı da değil. Çünkü, Türkiye'de üretim yok. Ben bu alanda üretim yapmak istiyorum. Çalışmalara ve araştırmalara katılmak istiyorum. Bu minvalde bakınca, en mantıklı seçenek yurt dışında okumak oluyordu.
'En iyisini yaparsın, bizim burada verdiğimiz eğitim kimya değil'
Sonra, üniversite sınavına girdim. Sınav için ekstra bir çaba harcamadım. Çünkü, Almanya'nın prosedürüne göre, okumak istediğin bölümü Türkiye'de her hangi bir üniversitede okumam yeterliydi. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Kimya bölümünü tutturdum. Kayıt için gittiğimde, danışman hocama Almanya'ya gideceğimi söyleyince "en iyisini yaparsın, bizim burada verdiğimiz eğitim kimya eğitimi falan değil" dedi. Kayıt yaptırdıktan sonra, bir şirket aracılığıyla Almanya'da ki üniversiteye başvurdum.
'Fen-Edebiyat mezunları, boyunlarındaki fularlarıyla işsiz kalıyorlar'
Ben, Türkiye'de Kimya okuyup mezun olsaydım, yapmak istediklerimi yapamayacaktım. Çünkü, yapmak istediğim şeyler Türkiye'de yok. Benim, Türkiye'de kimya bitirdikten sonra çalışabileceğim alanlar; boya sanayi, kozmetik sanayi, ilaç sanayi. Bunlara baktığın zaman üretim gibi durabilir, ama öyle değil. Türkiye, bu alanlar için ekstra bir Ar-Ge yapmıyor. Araştırma ve geliştirme yok. Benim amacım, olabildiğince üniversitede kalmak olacak, akademide kalmak olacak. Türkiye'de, akademiye ve akademisyenlere uygulanan politikalar ortada. Üniversitelerde uygulanan politikalar ortada. Kimya bitirdikten sonra, bir aile geçindirecek parayı kazanmayı geçtim, iş bulamayacağım. Çünkü, Fen-Edebiyat fakülteleri mezunları tabiri caizse, boyunlarındaki fularlarıyla işsiz kalıyorlar genelde."
-Neden Almanya peki?
"Ben, Avrupa'daki üniversitelerin daha iyi olduğunu düşünüyorum. Avrupa deyince de aklıma ilk Almanya geliyor. Almanya'daki okulların çok köklü ve kendilerine göre bir eğitim gelenekleri var. Okullar arasında bir yarışma yok mesela. Üniversiteler arası bir sıralama söz konusu değil. Hepsi nitelik olarak aynı. Alınan eğitim bakımından, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Kimya bölümü okuyanla, İTÜ Kimya bölümü okuyanı aynı yere koyabilir miyiz?. Hayır. Ama burada bütün okullar, neredeyse aynı yerde. O yüzden, gönül rahatlığıyla her yere başvurabildim Almanya'da. Tabi kontenjan açısından, lise diplomasının önemi var burada. Benim lise diploma puanım çok iyi değildi açıkçası. O yüzden, herkesin seçtiği üniversitelere değil de, biraz daha az seçilenlere başvurdum."
-Şartlardan, maddi durumdan, prosedürlerden bahseder misin?
"Yurtdışında okumanın, tabi ki en önemli problemi maddi problem. Çünkü kur farkı aldı başını gidiyor. Ben geldiğim sıralarda bu kadar yüksek değildi. Euro 5 TL falandı. Ama yurtdışında okumak, Türkiye'de ortalama bir özel üniversite ile aynı maliyete geliyor açıkçası.
Açık açık söyleyeyim. Danışmanlık hizmeti 1700 TL. Öğrenci vizesi 75 Euro. Pasaport ücreti vardı. Uçak bileti vardı. Onlar değişken zaten. Buraya gelirken, 10 bin Euro yatırıp bloke ettirmek gerekiyor. Bu 10 bin Euro senin paran ama. Aylık veriyorlar sana geri. O para da zaten buradaki bütün ihtiyaçlarınızı karşılıyor. Yani toplam 15 bin Euro falan giderken bir para veriyorsun. Ama aslında 5000 Euro yani. Tabi, bu paralar 2 sene önceki paralar. Ben bu parayı verdiğimde, Euro 5 TL civarındaydı. O zaman Türk parasıyla 75 bin TL civarında bir paraydı bu para, şu an 150 bin TL ediyor. Emin olmamak ile birlikte bu para Türkiye'de ortalama bir özel üniversite için verilen bir para"
-Almanya'ya gittiğinde, ilk nerede kaldın? Aylık masrafların ne oldu? Nasıl geçindin?
"İlk geldiğimde yurtta kaldım. 6 aylık bir sözleşme imzaladım. Aylık 290 Euro'ydu yurt. Tek kişilik oda. Yani, 6 aylık toplam 1800 Euro. O para, burada 1 aylık asgari ücret. Bence çok uygun. 290 birim olarak bakarsan, Türkiye'de 290 birime yurt asla bulamazsın. En az, kalınabilir bir yurt odası 800-900. O da tabi yer bulursan. Türkiye'de hangi yurdun 6 aylık ödemesi, 1 asgari ücret ediyor? 6 ay sonra yurt anlaşmam bitince, burada bir arkadaşla eve çıktık. 2 kişi kalıyoruz evde. Ev yurttan daha ucuz. Elektrik, su, doğalgaz içinde toplam 530 Euro veriyoruz ev kirası olarak. Yani, kişi başı 265 Euro veriyoruz.
İlk giderken yatırdığın 10 bin Euro'yu, Almanya sana her ay 853 Euro olarak geri veriyor. Bu para, Almanya'da bir öğrencinin maksimum harcayabileceği para zaten. Bu parada kira da var, sigorta da var, vergiler de var. Yol, yemek aklına ne geliyorsa var. Bu para net bir şekilde yetiyor. Ben gerçekten 853 Euro harcamıyorum. Ev kirası veriyorum, fatura veriyorum, yol veriyorum, yemeğe veriyorum, alış verişe veriyorum, sosyal harcamalar yapıyorum hepsine yetiyor. Çoğu ay 600 harcıyorum, 200 arttırıyorum. Hatta bazen, 500 harcadığım da oluyor. Berlin de yaşayan birine belki yetmeyebilir, ama benim yaşadığım Bochum'da yetiyor. Gerçekten kendimi asla kısmıyorum. Sürekli çıkıyorum, takılıyorum, geziyorum. Dışarıda; alkolümü içiyorum, yemeğimi yiyorum, konserime gidiyorum, tiyatroma gidiyorum. Her türlü yetiyor.
'Aylık market alışverişim 150'
Her gün et ve meyve yediğimi düşünerek, aylık market alışverişi hesaplasak en fazla 250 Euro tutar. Ama tabi bu abartılı bir şey. Her gün et yemiyorum yani. Ben aylık 150 Euro harcıyorum market alışverişine. Ayda 15 gün et yiyorumdur. Etin kilosu zaten 3-5 Euro falan. Tabi çeşidine göre değişir. En pahalısı da 10-15 Euro. Ülkeler arası kıyaslama yaparken birim fiyat olarak kıyaslanır. Yani Türkiye'de 40, Almanya'da 3 gibi bakılır."
-Eğitim olarak ne durumdasın şimdi orada? Neler yapıyorsun?
"Şu an şehir değiştiriyorum, hatta eyalet değiştiriyorum. Batı Almanya'dan, Doğu Almanya'ya gidiyorum. Şu an Bochum dayım, hazırlığı bitirdim ve Rostock'da bir okuldan kabul aldım. Oraya taşınacağım. Burada Türkiye'den farklı şekilde hazırlık üniversiteleri var. Aslında üniversite de demiyorlar, kurs diyorlar. Üniversiteye hazırlık kursu gibi. Böyle bir kavram var yani. Şimdi hazırlık bittiği için, çalışma iznimde olacak. Asgari ücret olarak hesaplarsak, 1000 Euro kazanacağım çalışarak. Tabi bunun fazlası da kazanılıyor, azıda. Tamamen ne yapmak istediğine, ne iş yaptığına göre değişir bu para. Almanya'da öğrencilerin çalıştığı favori iş, Amazon'un deposu. Koli paketleme falan. Saati 12 Euro. Ayrıca, burada küçük işler diye bir kavram var. Bunları devlete bildirmene gerek yok. Bildirilmemesi de yasa dışı değil. İşte gazete dağıtımı, temizlik falan. Bu işlerde, emek-zaman olarak hesaplarsan baya para kazanıyorsun aslında. Onlarla birlikte ciddi paralar kazanılıyor yani. Burada işsiz kalma diye bir durum yok. İş var. Çalıştığı sürece, öğrenciler çok rahat geçinir."
-Almanya'da ki eğitim sistemini anlatır mısın? Orayı farklı kılan ne? Türkiye'den farkı ne?
"Almanya'da yüksek lisansını yaptıktan sonra, artık araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam edebiliyorsun. Kadro derdin yok. Çünkü sürekli kadrolar yenileniyor. Doktora yaptıktan sonra 4 senen var. 4 sene sonra doçent olman lazım. Olamazsan atılıyorsun. Git nerede çalışırsan çalış diyorlar. Yani sürekli nitelikli tutuyorlar akademiyi. Bu aynı zamanda, kadroyu sürekli açık tutuyor. Türkiye'de ki gibi, yıllarca aynı unvanla kalmana izin vermiyorlar yani. Onu sürekli geliştirmesi isteniyor. Ya kendini devam ettirmen lazım, ya da artık özel sektöre geçmen lazım. Almanya'nın genel olarak, 2. Dünya Savaşı'ndan beri, araştırma ve geliştirmeye özel önem verme durumu söz konusu. Öğrencilik olarak da benim ilk fark ettiğim, okulda geçirdiğim süre Türkiye'ye göre bakınca çok daha az. Türkiye'de bir üniversite öğrencisi, 8 saat okulda kalıyorsa, Almanya'da bu üç en fazla dört saat. Yarı yarıya neredeyse. Türkiye'de ki gibi bir kampüs hayatı yok. ODTÜ, İTÜ, YTÜ, İstanbul Üniversitesi gibi bir kampüs hayatları ve kültürleri yok."
-Almancan ne durumda? Öğrenebildin mi? Günlük hayatta Almanca ile ilgili bir sorun yaşıyor musun?
"Almancam bence iyi durumda. Ama, tamamen çözdüm diyebilmek için erken açıkçası. Pandemiden dolayı, Almanlarla pek kaynaşamadım açıkçası. Onunda etkisi çok fazla oldu. Türk olarak, Almanya'da illa Almanca bilmeye gerek yok zaten. Türkçe ile anlaşabiliyorsun. Bunu abartmak için söylemiyorum, gerçekten Türkçe yetiyor. Bankaya gidiyorsun, bankanın müdürü Türk. Belediyeye gidiyorsun, muhakkak belediyede çalışan bir Türk var. Polise gidiyorsun, kesin bir Türk çalışan oluyor. Her yerde Türk restoranları var. Türk marketi var. Türkiye'de bulacağım her şey burada var. Normal markette de zaten kesin Türk çalışan oluyor. Buraya 20 sene önce gelmiş ve Almancası benden kötü olan insanlar gördüm ne yazık ki. Orası da ayrı konu tabi."
-Peki, Almanya'ya gitmenin mevcut iktidar politikalarıyla bir ilgisi ve bağlantısı var mı?
(Gülüyor) "Tabi ki var. Allah aşkına olmaz mı? Ben yoksa ülkemden, memleketimden neden gideyim? Üniversitelerin içerisi boşaltıldı. Üniversiteler bu durumda olmasa, İTÜ ya da YTÜ istiyordum ben zaten. Ama, hem rektör keyfe göre atansın, hem akademisyen keyfe keder alınsın ya da atansın, öğrencilerine baskı uygulansın. Böyle üniversite mi olur. Üniversite bitince iş olanağı verme. Benim yapacağım işi, git yurt dışından birine yaptır. Ben, niye üniversite okuyorum ki o zaman. Türkiye'de, mühendis olup müteahitlerin kapısına yatmak istemediğim için Almanya'ya geldim. Bu iktidar, bize bunu mecbur kılıyor. Ekonomik kaygı da gitme nedenlerinden biri tabi. Bunu kimse inkar edemez. Ama mesela, ben Türkiye' de Almanca kursuna giderken, sınıftaki en küçük bendim. Sınıfta, 50 yaşında aylık 20 bin TL kazanan doktorda vardı ve adam Almanya'ya gitmek istiyordu. Yani, insanların tek kaygıları ekonomik kaygılar değil. Benimde tek kaygım, ekonomik kaygı değil. Türkiye'den gidenlerin tek kaygısı, ekonomik kaygı değil. Çünkü, ekonomik kaygıyı cebimdeki telefonla ölçmüyorum. Çünkü, bıktım artık sürekli aşağılanmaktan ve değersizleşmekten. Çünkü artık Türkiye'de, ya iktidarı savunacaksın, ya da teröristsin. Ben daha 22 yaşındayım, akademisyen olmak isterken neden böyle bir saçmalığın içerisinde savrulup geleceğimi karartayım ki?
-Okul bitince kalacak mısın? Yoksa, gelecek misin?
Ben üniversitede, yani akademide kalacağım her şeyden önce. Şu an okulum Almanya'da ve olursa Almanya'da bir üniversitede kalmak istiyorum. Yani, Almanya'da akademisyen olmak istiyorum. Çok ileride, Türkiye'ye tekrardan geri dönerim açıkçası. Yani hayallerimi gerçekleştirdikten sonra. Çünkü, hayallerimi Türkiye bu durumdayken gerçekleştiremem. Profesör olunca gelirim diyorum açıkçası o yüzden. Şu an 22 yaşındayım, en az 45 yaşında yani...
Şimdi gurbetçi klişesi yapmak istemiyorum aslında. Ama iktidar değişir ve akademide nitelikli hale gelirse geri gelirim. Ama bu, iktidar değişti, hadi geleyim anlamına gelmiyor. Çünkü ben 20 sene yaşadığım, doğduğum ve büyüdüğüm memleketimi, ailemi, arkadaşlarımı zaten mevcut sorunlardan dolayı bırakıp Almanya'ya geldim. Burada yeni bir hayata başladım. Bir emek veriyorum burada. O emeğe karşı da bir sorumluluğum var benim. İktidar değişse de, akademinin ve memleketin dönüşmesi çok uzun zaman alacak. Ama dediğim gibi, dönerim. Çünkü benim bir evim ve yurdum var, orası da Türkiye. Benim Türkiye'ye bir aidiyetim var sonuç olarak. Türkiye benim memleketim...