Unutmuş olabiliriz ama...
Seçmen bu; itiraz da edebilir, hesap da sorabilir, sorgulayabilir de!...

İmamoğlu'nun Karadeniz gezisi ve fırtınası sürüyor..

Erdoğan'ın devasa posteri önünde miting yapan İmamoğlu'nun bununla ne mesaj vermek istediğini tartışırız sanıyordum önce...

Sonra bir otobüsün içinden patlayan fotoğraf ortalığı yıktı geçti...

"Nagehan Alçı'nın, Ertuğrul Özkök'ün orada ne işi vardı!"

Kıyamet koptu...

Eski defterler açıldı...

Önce İBB Sözcüsü Murat Ongun'dan geldi cevap: "Nagehan Alçı o bölgede çok seviliyor. Biz fotoğrafın bütününe bakıyoruz. Biz bu tartışmaları önemsemiyoruz. Bu eleştiriler 200-300 kişinin kendi arasındaki yorumları, eleştirileridir..."

Bir kıyamet de bundan koptu...

Yetmedi...

İmamoğlu da "Bir fotoğraf üzerinden kurban etmeye çalışan insanlar olabilir, benimle aynı şeyi düşündüğünü, aynı şeyleri inandığını söyleyen ne yazık ki anlık hırslarına yenilmiş insanlar olabilir ya da bir takımın renkleri üzerinden ayrıştırma gayreti içinde olanlar olabilir. Başkalarının değirmenine su taşıdıklarının farkında olmayanlar da olabilir bunun içerisinde, farkında olup yapanlar da olabilir. Ama bu kardeşiniz için vız gelir tırıs gider. Hiç umurumda değil..." demez mi; tepkiler daha da arttı.

Başkan açıklama yaptı, özür diledi ama yetmedi... Çünkü 'sadece' dedi...

"Ben çiftçi çocuğuyum, benden kibir doğmaz. Bu açıklamaları yapan arkadaşlardan, sadece ve sadece dün bir konuşmada kullandığım 'vız gelir tırıs gider' sözlerimden dolayı özür diliyorum. Ben dostluklarımı, yıllardır beraber olduğum arkadaşlarımı bir fotoğrafla terk edilsin diye edinmedim. Bu dostlukları bir fotoğrafla düşmanlığa çevirmek gibi bir niyetle yola çıkmadığım gibi hayatımda kimseyi de düşman niyetine koymadım koymayacağım. Beni bu kişiliğimin nereye götürüp götürmeyeceği umurumda değil. Esas olan insanın kendi kişiliğidir. Siz onu öyle kabul edersiniz. Bir fotoğrafla linç edilen, tabiri caizse kaptanlığını yaptığım gemiden inilen, 'artık oy vermem' denilen bir kişi durumuna düşürülürse insanın kalbi kırılıyor, canı yanıyor ve birkaç cümle de yanlış laf kurabiliyorum. O yanlış kurduğum laflar için özür diliyorum altını çizeyim."

Tartışma bitecek gibi değildi...

Başkanın kibrine yenildiğini düşünenler de vardı, bu kavganın 'karşı taraf'a yarayacağına kanaat getirenler de.... Eleştiriler son bulmadı.. İmamoğlu'nu Erdoğan'a benzetenler... Ona verilen desteği anımsatanlar, kırılanlar, küsenler... Cumhurbaşkanlığı adaylığının artık hayal olduğunu düşünenler bile vardı...

Bu tartışma daha çok su götürür...

Aslında işin bir başka yanı daha var. CHP seçmenine bakarsak:

20 yıldır iktidarın nerdeyse her dediğini sahiplenen, "Reis yapıyorsa doğrusunu yapıyordur" diyen, kendi açlık çekerken, Saray'a şatafatı hak gören bir seçmen kitlesinden sonra...

Hata gördüğünü her ne olursa olsun avazı çıktığı kadar bağıran, "Seni destekledim ama hata yaparsan ben yokum" diyen ciddi bir seçmen kitlesinin varlığına tanıklık ettik..

Demokrasimiz adına umut ve mutluluk verici değil mi?

Yurttaş sorumluluğu, verdiğin oyun hesabını sormaktır...

Yurttaş sorumluluğu, verdiğin verginin hesabını sormaktır.

Oyuna talip olup sana vaatlerde bulunan kişinin sözünü yerine getirip getirmediğini takip etmektir...

Seçilmişe, olası bir güç sarhoşluğunda 'görevini' hatırlatma sorumluluğudur.

Bir de bu açıdan bakarsak.. Sonuç itibariyle; biat etmeyen seçmen, ideal siyasetçi için de velinimet olabilir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
İpek Özbey Arşivi