Barış Soydan
TL’ye kur garantisi vatandaşı döviz satmaya ikna etmedi
Alay-ı valayla duyurulan, iktidarın yüzyılın finans buluşu gibi pazarlamaya çalıştığı TL mevduata kur garantisi pek tutmuş gibi görünmüyor. Yoksa iddia edildiği gibi büyük bir buluş değil mi bu? Yoksa yoksa faiz artırmadan dövizden TL’ye geçişi sağlayacak çok daha etkili başka enstrümanlar var mıydı?
Bu soruların yanıtlarına birazdan geleceğim ama önce verileri görelim. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) göre geçen Cuma itibarıyla vatandaşların bankada 163.4 milyar dolarlık döviz mevduatı vardı. Peki bu rakam TL mevduata kur garantisi açıklandığında, Salı günü ne kadardı? 163.7 milyar dolar. Yani? Yani bankalardaki döviz mevduatından hepi topu 250-300 milyon dolarlık çözülme olmuş. Grafiği şöyle:
Eski banka yöneticisi Erol Taşdelen BDDK’nın verilerinden hareketle dolarizasyonun azalmadığını, hatta çok az da olsa arttığını hesaplıyor. Aşağıdaki tabloda YP sütunu yabancı para yani döviz mevduatlarını, TP ise Türk Lirasında duran mevduatları gösteriyor:
Aslında birçok iktisatçı en başından beri TL mevduata kur garantisi konusunda şüphelerini ve eleştirilerini dile getirmişti. Örneğin Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, TL mevduata kur garantisiyle ilgili şöyle dedi:
“Çok karmaşık bir enstrüman olduğunu düşünüyorum. Bu kadar karışık bir alet gerekli miydi, emin değilim. Bankalar hesap yapacak, o hesaba göre bir kısmı Merkez Bankası’na gidecek, bir kısmı Hazine’ye gidecek, onlar kontrol edilecek…”
Merkez Bankası’nı iyi tanıyan bir kaynağım da TL mevduata kur garantisinin çok karmaşık olduğu görüşünde. Leonardo Da Vinci’nin ünlü sözü “Sadelik en yüksek gelişmişlik düzeyidir”i hatırlatarak çok daha basit bir yöntemle vatandaşı dövizden TL’ye dönmeye ikna etmenin mümkün olduğunu söylüyor.
Mesela? Şöyle diyor: “Bunu yapacaklarına süper faizli bono yapıp adını ‘Süper Hibeli Bono’ koysalardı daha etkili olurdu.”
Asaf Savaş Akat da hemen hemen aynı fikirde: “Çok daha basit enstrümanlarla bu işe daha erken müdahale etmek mümkün olabilirdi. Mesela 2001 Krizinde böyle bir sorunla karşılaşılmıştı. O dönemde ‘Madem vatandaş döviz istiyor, kısa vadeli döviz tahvili çıkaralım’ denmişti. Bu yöntem çok daha basit. Maalesef kurumsal hafıza son dönemde tahrip oldu…”
Kilit nokta, devlette kurumsal hafızanın tahrip olması. Bu köşenin okurları, TL mevduata kur garantisinin 2018’deki Rahip Brunson krizi sırasında gündeme gelen alternatiflerden biri olduğunu, ancak sakıncaları nedeniyle uygulanmadığını yazdığımı hatırlayacaktır. O dönem üzerinde durulan çok daha basit ve etkili olma potansiyeli daha yüksek başka alternatifler vardı.
Ama o politikaları geliştirenlerin hepsi görevden alındığı, yani devlette kurumsal hafıza tahrip olduğu için AKP iktidarı en karmaşık enstrümanı raftan indirdi.
Ayrıca TL mevduata kur garantisi çok da maliyetli. Merkez Bankası eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, TL mevduatın yüzde 75’inin bu sisteme dönmesi ve olumsuz bir senaryoda doların faizin üzerine yüzde 30 artması durumunda kamu bütçesine 200-300 milyar TL arasında ek yük bindireceğini söylüyor. Bu, Hazine’yi batırabilecek kadar büyük bir rakam…
Özetle vatandaşın 163 milyar dolarlık döviz mevduatı olduğu yerde duruyor. Peki iktidarın “Gece millet akın akın döviz bozdurdu” iddiası nereden çıkıyor?
Ve diğer sorular:
-Bankalar gece döviz alım-satım makasını açıyor, o gece vatandaş döviz bozdurmak için zararı göze mi aldı?
-İnternetten döviz satışı 3-5 bin dolarla sınırlıyken bozdurulduğu iddia edilen 1-2 milyar dolar nereden satıldı?
-Bu kadar çok döviz bozuldu ise döviz hesaplar neden hâlâ yerinde sayıyor?