Tarih elbet tekerrürden ibarettir, ders alınmadığı sürece…!

Tarih 1950’li yıllar. 1950 ve 1954 seçimlerinde halkın büyük kesiminin oylarını almayı başaran Demokrat Parti,1957 seçimlerinde oy kaybetmeye başlamış, bu da Partinin, muhalefete ve basına karşı sert politikalar izlemesine neden olmuştur.1959 yılında, iktidar ve muhalefet partileri arasındaki siyasi tansiyon yükselmiş, karşılıklı suçlamalar artmıştır. TBMM’de boş olan 21 milletvekilliği için araseçim yapılacağına dair beklentilerin ortaya çıkması üzerine CHP  Genel Başkanı İsmet İnönü, iktidarın baskıcı uygulamalarını halka anlatmak için Trakya ve Ege bölgelerine bir gezi düzenlemeye karar vermiştir.

Gezinin adını duyunca belki gülümseyeceksiniz; “Bahar taaruzu”…

İsmet İnönü, Ege gezisine Uşak’tan başlamaya karar vermiştir. Bu durum, gezisinin Cumhuriyet Halk Partisinin bir gövde gösterisine dönüşeceğini düşünen Demokrat Partilileri telaşlandırmış, İsmet İnönü’yü geziden vazgeçirmeye çalışmışlardır. Hatta dönemin İçişleri Bakanı Dr. Namık Gedik İsmet Paşa’yı korumak sorumluluğunu Hükümetin alamayacağını bildirdi ve seyahatten vazgeçilmesini istedi.

İnönü; 34 milletvekili ve bazı parti meclisi üyeleriyle birlikte, 29 Nisan 1959 günü trenle Ankara’dan hareket eden İsmet İnönü, 30 Nisan 1959 sabahı saat 09.00 civarında Uşak’a gelmiştir. Tren İstasyonunda halkın sevgi gösterileri ile karşılanan İnönü, üstü açık bir cipe bindirilerek şehir merkezine doğru hareket etmiştir. İnönü’yü taşıyan araç, Demokrat Parti Uşak İl Binasının önünden geçerken gerginlik artmış, binanın balkonunda bulunan D.P. İlçe Başkanı Eşref Öğün, öfke içinde elindeki çay bardağını İnönü’yü taşıyan cipe doğru fırlatmıştır. Bardak, Akis Dergisi muhabirlerinden

İnönü, C.H.P. Uşak İl Binasına geldiğinde, halka şöyle seslenir;

Sevgili yurttaşlarım. Ben otuz yedi yıl önce Uşak’a geldiğimde Yunan Başkumandanı Trikupis’in  kılıcını teslim alarak, Atatürk’e teslim ettim. Bu belde böyle bir beldedir. Kurtuluş Savaşının en büyük zaferi olan 30 Ağustos muharebeye ‘Başkumandan Meydan Muharebesi’ ismi Uşak’ta verilmiştir”.

CHP il örgütü İnönü’nün, Milli Mücadele sırasında Atatürk’ün kaldığı ve Trikupis ile görüştüğü evi ziyaret etmesi planlanmıştır. Ancak Demokrat Parti yetkilileri buna “Yunanlıların kırılacağı” gerekçesiyle izin vermek istemezler. Emniyet Müdürü ve Jandarma Alay Komutanı, İnönü’nün kaldığı Rıza Salıcı’nın evine gelerek, bu ziyaretten vazgeçilmesini, aksi halde istenmeyen olayların çıkabileceği söylerler. Ancak İnönü; “Şehitlerimizin kemiği sızlar” görüşüyle bunu reddeder.

İşte o zaman olanlar olur. Dönemin iktidar yanlısı yandaş Uşak Valisi İlhan Engin;  Uşak Emniyet Müdürü Adnan Çakmak’a; “Durdurun. Durmazsa paşayı vurun” emrini verir. Emniyet müdürü buna karşı çıkar ve görevden affını ister. Paşanın infazı böylece durdurulur.

Ziyaretin sonunda İsmet İnönü kendisini bekleyen trene doğru yürür. Ancak yandaş vali ve adli bürokrasinin trenle İnönü’nün arabası arasına barikat kurmaları üzerine İnönü kendisine yol açmaya çalışan partililere kızar ve “Siz çekilin ben yolumu açmasını bilirim” der. Bu sırada toplanan bindirme kalabalığın içerisinden birileri İsmet Paşa’yı taşlamaya başlar. Taşlardan biri İnönü’nün kafasına gelir. Atılan taşla kafasında yara açılan ve yere düşen İnönü akan kana rağmen hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkar ve trene yürür. Yanındaki CHP milletvekilleri saldırı işini üç kişinin tezgahladığını ileri sürer. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dahiliye vekili yani İçişleri Bakanı.

İnönü; yaralarını sardıktan sonra şöyle der; “Uşak’ta koruma altında istasyonda toplanan saldırganlar, beni öldürmek için girişimde bulunmuşlardır. Partimizi kötüleyerek haçlı seferleri suçlamasıyla partimizin karınca gibi ezilmek istenmesi gece sabaha kadar Ankara’da düzenlenmiş, Uşak’ta uygulamaya konulmuştur. Azınlıkta olan iktidar, sonunda kaba kuvvetle korkutucu yönetim kurarak, yurttaşları insan haklarından yoksun yaşatmaya karar vermiş görünüyor. Yasa yolundan çıkmış olanlar, haklarını korumak kararında olan özgür yurttaşlar karşısında kesinlikle yenileceklerdir. Yurttaşlarımıza hizmet uğrunda seve seve ölmeyi, yaşamımızın yüksek onurlu, son ödülü saymaktayız. Hükümet önlem alıyor. Sizlerin benimle buluşmamıza engel olmak istiyor. Telaş içindedirler. Çünkü iktidara geliyoruz”.

Neden size bunları anlattım. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı ve sonrasında iktidarın tutumu yüzünden.

Düşünün; ülkenin birliğinden, beraberliğinden, huzurundan sorumlu Cumhurbaşkanı sanki olaylardan hiç rahatsız olmamış gibi olaydan 24 saat sonra suyuna tirit bir açıklama ile; “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik protestolar şiddet eylemine dönüşmüştür. Olay tüm boyutlarıyla soruşturulmaktadır. Şiddeti asla tasvip edemeyiz"  ile işi geçiştirmeye çalışıyor. Ne demek; “protestolar şiddet eylemine dönüşmüştür”. Anamuhalefet liderinin kaldığı evi yakmaya çalışan, arabasına değirmen taşı büyüklüğünde taşlar atan, CHP grup başkanvekili Engin Özkoç’un deyimiyle; “Öldürmeye teşebbüs eden” kişilerin yaptıklarının adı protesto mu?

Peki Dahiliye Vekili…Pardon yani İçişleri Bakanı…

Aynen şunları söylüyor; “Provakasyon olduğuna dair kişi veya kişilere rastlamadığımızı belirtmek isterim. Seçimdeki pozisyonları açık ve nettir. PKK'nın terörist saldırısı ile evladımızı şehit ettiği cenazede bu hesap edilmeliydi. CHP'nin HDP ile olan teması ve HDP'nin PKK ile olan bağı ortadadır".

Allah korusun sayın Kılıçdaroğlu orada linç edilseydi; “Seçimdeki pozisyonları açık ve netti…Oh oldu mu” diyeceksiniz yani. Hem de İçişleri bakanı koltuğundan.

Peki “Akgeneral” pardon emekli Orgeneral Hulusi Akar’ın Milli Savunma Bakanı olarak söylediği…

Değerli arkadaşlarım, şu ana kadar mesajlarınızı verdiniz, tepkilerinizi gösterdiniz…"

Mesaj insanların yakılarak öldürülmesi mi, taşlanması mı, linç edilmesi mi…Size böyle bir mesaj verilmek istense ne düşünürdünüz sayın Akar…

İsmet Paşa tarihten, 1959’lardan sizlere sesleniyor…Lütfen dikkatle dinleyin onu;

“Azınlıkta olan iktidar, sonunda kaba kuvvetle korkutucu yönetim kurarak, yurttaşları insan haklarından yoksun yaşatmaya karar vermiş görünüyor. Yasa yolundan çıkmış olanlar, haklarını korumak kararında olan özgür yurttaşlar karşısında kesinlikle yenileceklerdir…!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Ertürk Arşivi