Fatih Ertürk
Peki biri de çıksa dese ki; “Bir tarafta FETÖ’nün gülü, bir tarafta İmamoğlu…!”
Allah’tan anayasanın 103. Maddesine göre tarafsız davranacağına “namusu ve şerefi” üzerine yemin etmiş bir Cumhurbaşkanımız var. Peki bir de etmeseydi;
Maazallah…!
Allah bizi korumuş…!
Tarafsız! Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Sancaktepe’de çıktığı seçim mitinginde (işte tarafsızlık diye buna derim. Adayını bile ortaya çıkarmayan Cumhurbaşkanı onun yerine kendisi seçim mitingi yapıyor) Millet ittifakının adayı olan Ekrem İmamoğlu için yine ağzına geleni söyledi.
Erdoğan şöyle dedi;
“Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı diyeceğiz? Mesele bu kadar önemli…!”
Şimdi Trakya ağzıyla diyeceksiniz ki; “Hoppala Paşam, Malkara Keşan'…!”
“Ne Sisi’si kardeşim, Sisi kim İmamoğlu kim. Ne alakası var. Bir Cumhurbaşkanı Pazar günü seçime girecek adaylar arasında böyle bir ayrım yapar mı. Böyle konuşulur mu” biçiminde feryatlarınızı da duyuyorum.
Aslında Erdoğan bu sözü Binali Yıldırım için söylemedi…!
Kendi korkularını Yıldırım üzerinden anlatabilmek için böyle bir örnek seçti…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı en çok korkutan ve endişeye düşüren olay Mısır’da kendisi gibi “Müslüman Kardeşler”’in yakın takipçisi olan Muhammed Mursi’nin başına gelenler.
Peki bu korkuyu nereden anlıyorsunuz derseniz öyle çok tumturaklı ve dolambaçlı sözler söylemeye gerek yok çünkü zaten kendi söylüyor. Şöyle diyor;
“Erdoğan'ın akıbetini Mursi'nin akıbetine benzetenler Sisi zihniyetidir. Biz bunlardan korkmuyoruz. Biz kefenimizi giyerek zaten bu yola çıktık. Böyle de yürüyeceğiz”.
Şimdi bu da nereden çıktı diyecekseniz ama söylüyor…!
Yapacak bir şey yok…!
Korkusunun bir parçası da Mursi’nin ölüm şekli. Onunla da ilgili bir şeyler söylüyor;
“Mursi mahkeme salonunda 20 dakika yerde çırpınıyor. Yetkililer Mursi'ye müdahale etmiyorlar. Mursi eceliyle değil öldürülmüştür”.
Korkusunu anlıyorum ama; Sisi benzetmesi yanlış, oturmadı, anlamlı durmadı…!
Çünkü Ekrem İmamoğlu kalibresindeki bir adamın ne Mısır’la, ne Sisi ile ne de böyle bir olayla uzaktan yakından ilgisi yok. Ama yaptığı benzetmeyi ters çevirip çaprazlarsanız;
Bir şey var…!
Tarih 10 Haziran 2013. Türkiye’yi kana bulayan tarikatçı terörist Fetullah Gülen yanlılarının İzmir’de düzenlediği bir Türkçe olimpiyatı var. AKP’den kimi sorarsanız orada. Dönemin İzmir Valisi Mustafa Toprak, AKP milletvekilleri, AKP’li bakanlar; tam tekmil esas duruşta…
Kutlamanın en heyecanlı yerinde FETÖ’cülerin boynuna sarıldıkları ayağa kalkıp alkışladıkları bir isim geliyor kürsüye. Çok heyecanlı ve sözcükleri özenle seçiyor. Başlıyor konuşmaya;
“Bugün İzmir Atatürk Stadı'nı hınca hınç dolduran on binlerce hemşerimi gösterdiğiniz vefa hem de misafirperverlik için bir kez daha tebrik ediyorum. Dünyanın dört bir yanından gelen bu kardeşlerimiz sevginin dili Türkçeyi bize söylüyorlar. Türkçe olarak kardeşliklerini, muhabbetlerini bizimle paylaşıyorlar. `Gelin tanış olalım' diyen Yunus Emre'nin dilini, `Gel ne olursan ol yine gel' diyen Hazreti Mevlana'nın dilini, `Aç açabildiğin kadar sineni, ummanlar kadar olsun, inançla geril ve insana sevgi duy, kalmasın alaka duymadığın el, uzatmadığın bir mahzun gönül' diyen hoca efendinin (Fetullah Gülen) dilini”.
Burada alkış kıyamet, FETÖCÜ’ler gözyaşlarıyla dinliyorlar muhteremi. Muhterem zat devam ediyor;
“Hoca efendinin (Fetullah Gülen) İzmir Kestane Pazarı'nda başlattığı hizmetin bugün dünyanın dört bir yanına yayılmış olmasını görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Bu kutlu yolculuğun yediveren çiçekleri gibi bereketlenerek geldiği bu nokta hepimizin iftihar vesilesidir.”
Ne güzel benzetme…çiçekler, güller…!
Yine alkış kıyamet…!
Konuşmacı sonra tezahürattan etkilenip iyice açılıyor;
“Fetullah Gülen Hoca efendiye sağlıklı, uzun ömür diliyorum. Bu hizmetlerin bu noktaya kolay gelmemiştir. Bu hizmetin arkasında ana vatanından ayrılarak yaşamak yerine yaşatmayı tercih eden, sevmeyi, sevilmeyi öğreten değerli öğretmenlerimize buradan selam gönderiyorum. Zor imkanlarla, binbir fedakarlıkla dünyanın dört bir yanına yayılan Türk okullarında ay yıldızlı bayrağımızı dalgalandıran hizmet erlerine buradan selam gönderiyorum" .
Hizmet erleri kim; FETÖ’cüler…!
Bu hizmetlerin ardından anavatanından ayrılarak yaşamak yerine yaşatmayı seçenlerden biri kim; Fetullah Gülen…!
Peki bu sözleri söyleyen kim;
Sıkı durun…!
Ekrem İmamoğlu ile yaptığı televizyon gösterisinde Fetullah Gülen’le ilgili tek kelime etmediğini, onların hiçbir toplantısına katılmadığını elini masaya vura vura söyleyen o dönemin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığını yürüten Binali Yıldırım.
Eeee…!
Şimdi ne olacak…!
Sisi pek oturmadı ama; Yıldırım-FETÖ ilişkisi cuk diye oturdu…!
Şimdi bir CHP’li çıkıp dese ki;
“Bir tarafta İmamoğlu bir tarafta FETÖ’nün gülü…!”
Ne yapacağız biz…!