Şahin Mengü
Parti içi demokrasi
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Afyonda düzenlediği Belediye Başkanları toplantısında,Kemal Kılıçdaroğlu, bugüne kadar hiçbir Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın demokrasiye olan inançlarından dolayı akıllarından bile geçirmedikleri anti demokratik bir söylemi dile getirdi.
“Bu dönem yeni bir uygulama başlatacağız. İL KONGRELERİNE TEK İSMİMLE GİDECEĞİZ” dediği basına yansıdı yalanlanmadığına göre doğru olduğunu kabul etmek zorundayız.
Bu cümleyi de duyunca, bugüne kadar inanmadığım, daha doğrusu inanamadığım, CHP’de okyanus ötesinden dizayn edildi laflarının ne kadar doğru olduğunu anladım.
Amerikalılar, Türkiye’ye biçtikleri model aynı, kendi ülkelerinde olduğu gibi, iki Partili bir yapı oluşturmaktı, şimdilik bunu becerdiler gibi görünüyorlardı ama asıl yapmak istedikleri Cumhuriyet Halk Partisi’ni istedikleri şekle sokmaktı.
Parti o noktaya doğru evriliyor.
Partinin üst kademesine baktığınız zaman bunu çok net görüyorsunuz.
Habur çadır mahkemelerinde teröristlerin avukatlığını yapan TR 705 kod numaralı, Kılıçdaroğlu’nun vaz geçemediği ABD’nin has çocuğu, Türkiyem Partisi’nin “Yetmez ama evetçi” Genel Başkan yardımcısı, Ceza evinde yatarken ABD’den haber geldi “Tahliye olacağım” diyen bir başkası mı; bu örnekler daha çoğaltılabilinir elbette.
Elbette yapılmak istenen ve varılmak istenen sonuç Amerikalıların istediği, köklerinden koparılmış bir Halk Partisi yaratılmak istenmektedir.
Elbette İl kongrelerine tek adayla gitmek istenecektir. Zira şu gönlerde gizli kapaklı bir tüzük ve program çalışması yapılıyormuş.
Bu tüzük ve program çalışması yapan ekibin başında partililerin pek tanımadığı bir Milletvekili getirilmiş. Sızan haberlere göre Laiklik yeniden tarif edilecekmiş, yorumlanacakmış ! Laiklik, Anadolu topraklarında bin yıllık bir evrimleşme sürecinin son noktasıdır.
Laiklik din karşıtlığı değil, tam aksine din ve vicdan özgürlüğünün bir güvencesidir. Din olmasa idi laiklik kavramının da bir anlamı olmayacaktı. Zaten laiklik din ve devlet işlerinin ayrılmasıdır. Bu anlamın neyini yeniden tarif edecekler, anlamak mümkün değil.
Atatürk Milliyetçiliği yerine de Türkiye Milliyetçiliği olacakmış.
Atatürk Milliyetçiliği anlayışı beş bin yıldır bu topraklarda yaşamış tüm kültürlerin aynı potada eriyip, sevinçte ve kıvançta ortak duyguları paylaşan, ırk, dil ve din ayırımı gözetmeyen bir milliyetçilik anlayışıdır.
Yani bizim milliyetçilik anlayışımız, bazı etnik bölücü faşistlerin yaptığı gibi, herhangi bir etnik temele dayalı ırkçı kafatasçı, bir milliyetçilik anlayışı değildir.
İşte tüzük, program çalışması altında yapılmak istenen, Türk ulusunu bölme arzusunun Cumhuriyet Halk Partisi eli ile yaptırılmak istenen bölümüdür.
Nitekim ülkeyi bu etnik kökenlere göre bölme arzusunun bir diğer işareti de Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik şartına Türkiye’nin koyduğu çekincenin kaldırılacağının parti programına alınacak olmasıdır.
Konulan bu çekince, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısını koruyan çekinceleri kaldıracağız demek, Türkiye Milliyetçiliği kavramıyla bir arada düşünüldüğü zaman, istenenin, hedeflenenin üniter yapının bozulması, eyalet sisteminin hayata geçirilmesine destek verileceği anlamı çıkmaktadır.
Genel Başkanın söylediği tüzük ve programda yapılmak istenen değişiklikler ele alındığı zaman, Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet ve kalkınma Partisi arasındaki fark, Amerika’daki, demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki fark gibi, Coca Cola ile Pepsi Cola arasındaki fark kadar olacaktır.
O zaman güneyimizdeki Kürt koridorunun Türkiye ayağını da gerçekleştirmek çok kolay olacaktır.
Gerçek Cumhuriyet Halk Partililerin buna izin vereceğine inanmıyorum.
Bu yapılmak istenen değişiklikler Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisine yakışmamaktadır.
Şimdi bu yazdıklarımızdan sonra, bir kısım aklı evvel “şimdi partiyi eleştirmenin sırası mıydı, parti iktidara yürüyordu diyeceklerdir. Ama unutulmaması gereken nokta ülke bütünlüğü ve demokrasi her şeyden önemli olduklarıdır.