Otoriter popülizmin kuyusuna düştük

İçinde bulunduğumuz rejimin siyaset biliminde tanımı şudur:

Otoriter popülizm…

Tek adam rejimidir.

Otoriterdir ama aynı zamanda popülisttir. Seçimle gelirler. Onlar için demokrasi sandıktan ibarettir. Sandıktan çıkana dört/beş yıl boyunca kimse hesap soramaz. İstediklerini yapma hakkına sahiptirler. Karşı çıkan vatan hainidir!..

Çünkü…

Yaptıklarını/icraatlarını/söylemlerini hep halkın taleplerine bağlarlar…

Halk böyle istiyor en sık kullandıkları cümledir.

Halkın tercihi derler başka bir şey demezler!

Peki halk kim?

Halk dedikleri kendine oy veren kitlelerdir. Yaptıklarına karşı çıkanları, muhalefeti halktan saymazlar.

Onların düşüncelerini, taleplerini dikkate almazlar.

Potansiyel düşman olarak görürler.

Halk kendi seçmenleridir.

Hesap vermeyi de hiç sevmezler. Allah’a hesap vereceklerini söyleyip mutaassıp seçmeni arkalarına almaya çalışırlar…

Bu durum bize özgü değil. İslam dinini paravan yapanlara özgü değil. Brezilya’da da aynı, Venezüella’da da aynı, Macaristan’da da aynı, Hindistan’da da aynı Türkiye’de de aynı…

Otoriter popülist rejimlerin olduğu her yerde aynı…

Brezilya’da seçim var. Popülist devlet başkanı Bolsonaro seçim yarışına dini kalkan yaparak başladı. Brezilya’da güçlü olan Evanjelstlerin desteğini almak için papazla meydanlara çıktı.

İsa yürüyüşü yaptı…

Kurgu da aynı. Dini kullanacaksın, başkalarını kötüleyeceksin, eskiyi karalayacaksın. Söylediklerinin doğru olmasının önemi yok.

Yeter ki belagatin güçlü olsun.

Erdoğan dün Avrupa’yı kötüledi, Avrupa’ya acıdığını ima etti.

(Bu arada bi parantez açmama müsaade edin. Erdoğan diyorum, soyadıyla hitap ediyorum. Çünkü ne zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu ne zaman tek kişilik hükümet yeni yürütme adına konuştuğunu ne zaman AKP Genel Başkanı şapkasını taktığını artık anlayamıyorum. Bir paragraflık konuşmasında üç defa şapka değiştiriyor. Bazen dördüncü şapkayı da takıyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana gibi iller mevzu bahis olunca ana muhalefet lideri gibi konuşuyor. Bu sebeple Erdoğan demeyi tercih ediyorum. Parantezi kapattım)

Popülist liderlerin klasik taktiği. Senden güçlü ekonomilere sahip ülkeleri itibarsızlaştıracaksın, küçülteceksin, zora girdiklerini anlatacaksın, o ülkelerde yaşayan halkın sefil olduğunu söyleyeceksin ki….

Senin kitlen şükürler olsun desin sana oy versin.

Erdoğan ‘hangi alanda ülkemizi Avrupa ile karşılaştırırsanız karşılaştırın terazide bizim olduğumuz taraf ağır basıyor’ dedi…

Yetmedi; ‘onlardaki yüzde dokuz enflasyonun etkisi bizdeki ile aynı değil’ dedi…

Bu arada bizde yüzde 80…

Demek ki yüzde 9 yüzde 80’den daha büyük.

Bunu da öğrenmiş olduk.

(Şu notu da düşeyim. Adamlar enflasyon görmediği için, yüzde bir yüzde iki enflasyonla 50 yıldır yaşadıkları için yüzde sekizlik enflasyona panikliyorlar. Biz AKP sayesinde yıllık değil, aylık yüzde 13,5 enflasyonu bile gördük. Ama Erdoğan’a göre biz şerbetliyiz)

Devam edelim… Bir adım ötesine geçti; ‘insanlar sokağa dökülmeye başladı’ dedi…

Yani gösteri, yürüyüş, eylem vs….

Avrupa’yı kötüleyerek kendisini yüceltmeye çalıştı.

Tıpkı Brezilya’da Bolsonaro’nun yaptığı gibi… Tıpkı Macaristan’da Orban’ın yaptığı gibi.. Tıpkı Venezüella’da Maduro’nın yaptığı gibi…

Otoriter popülizm böyle bir şey…

Bana göre kurucusu Venezüella’nın eski devlet başkanı Chavez’dir. Şöyle demişti; ‘Chavez diye bir şey yok, Chavez halktır, halk Chavezdir.

Erdoğan’ın felsefesi de aynı. Daha doğrusu otoriter popülizmin…

Halk adına en doğru kararı kendinin verdiğini iddia ediyorlar…

Erdoğan; faizi indiriyor, TL’yi düşürüp dolar ve Euro’nun değerini üç kat arttırıyor, istediğine ihale veriyor, istediğine yaptığı işin dört katı garanti veriyor, istediğinin vergi borcunu siliyor, istediğine arazi tahsis ediyor, istediğine teşvik veriyor, istediğine her türlü kıyağı yapıyor…

Neden yapıyorsun diye sorduğunda alacağın yanıt belli; halkın talebi.

Halk beni seçti… Milli iradenin temsilcisiyim…

Karşı çıkan, itiraz eden olursa…

Hain….

Bu bi çukur, bu bi kuyu. Otoriter popülizm kuyusu. İçine düşen boğuluyor.

İnşallah boğulmadan çıkarız!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi