Nükleersiz Dünya hayali, İran ve İsrail

Serra Karaçam

14 Haziran, ABD Ordusu’nun kuruluş yıldönümü.

İngiltere ile yaşanan Amerikan Devrim Savaşı sırasında Kıta Ordusu’nun kuruluşu anılmakta.

Yani ABD tarihinde çok önemli bir tarih ve bu yıl 250. yıldönümü kutlanıyor.

Tesadüfen Başkan Donald Trump’ın da doğum günü olan 14 Temmuz Bayrak Günü olarak kabul edilir ve 1777’de ABD bayrağının kabulü anılır.

ABD Ordusu ise 14 Haziran 1775 tarihinde kuruldu. Bu yüzden Ordunun doğum günü her yıl bu tarihte kutlanır.

Zayıf bir merkezi hükümet ve güçlü eyalet sisteminin temel omurgası da 1781’de ilk anayasa ile belirlendi…

Ordu’nun 250. kuruluş yıldönümü, 14 Haziran 2025’te Washington D.C.’de National Mall’da büyük bir festivalle kutlanacak. (Aynı gün protestolar da bekleniyor.)

***

Bu yıl 14 Haziran, Amerika’nın hem dış hem iç politikadaki rolü üzerine devam eden tartışmaları ve derin siyasi-sosyal ayrımları yansıtıyor.

Amerikanın askeri tarihini ve liderliğini kutlaması, Orta Doğu’da, İran’ın İsrail saldırılarıyla karşı karşıya olduğu bir döneme denk geldi.

Cuma günü yani 13 Haziran’da Beyaz Saray saatlerce süren Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısına ev sahipliği yaptı.

Başkan Trump, Netanyahu ile ve Katar Emiri ile görüştü.

ABD Dışişlerinin erken saatlerde müdahil olmadıklarını açıklaması ardından, ilerleyen saatlerinde ABD’li yetkililer, İsrail’i hedef alan İran füzelerinin düşürülmesine yardımcı olduğunu da doğruladı.

ABD İran'ı vurmaya yardım etmese de İsrail'in kendini korumasına aktif katılıyor.

ABD içinde muhafazakar kesimler bölünmüş durumda.

Bazıları Amerika’nın İsrail çıkarlarına hizmet eden çatışmalara karışmaması gerektiğini savunurken, diğerleri İran karşıtı sert bir duruştan yana. Bunlar başkanın körfez emirlikleri ile ilişkilerini eleştiren kesimler.

***

Öte yandan İran hareketi öncesi Musk’tan gelen Epsteinli göndermeye de dikkat çekmekte fayda var.

Epstein'in iddia edilen Mossad bağlantıları ve Trump’ın Orta Doğu jeopolitiğine derinlemesine dahil olan Körfez Arap devletleriyle yakın ilişkileri göz önüne alındığında, bu hatırlatma, bu aktörler arasındaki istihbarat, güç ve etki ağlarının iç içe geçmiş olduğunu da işaret ediyor olabilir.

***

Ülkede illegal göç karşıtı politikalar ve sınır güvenliği üzerine devam eden protestolarla iç huzursuzluk da sürüyor. Demokratlar bu karmaşık ortamı, muhafazakar yaklaşımları eleştirmek ve kapsayıcılık vizyonlarını öne çıkarmak için kullanıyor.

California Valisi Gavin Newsom’un, eyaletindeki yasadışı göçmenlere karşı federal askeri müdahaleye karşı çıkması, eyalet egemenliği ile federal otorite arasındaki uzun süredir devam eden Amerikan gerilimini yansıtıyor.

Benzer şekilde, Biden yönetimi döneminde Teksas, sınır duvarının bazı kısımlarının kaldırılmasına karşı çıkarak kendi sınır güvenliği yaklaşımını savundu.

Her iktidar döneminde görülebilen bu tutumlar, federal yetkinin sınırları ile eyaletlerin özerkliği konusundaki devam eden tartışmaları ortaya koyuyor…

***

Cuma günü ABD Sanal İran Elçiliği, İran’daki vatandaşlarını ülkeden hemen ayrılmaları konusunda uyardı. Bölgesel gerilimlerin artması nedeniyle İran’da bulunan ABD vatandaşlarının ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğu belirtilirken, İran hava sahasının geçici olarak kapatıldığı duyuruldu.

Ayrılamayanlar için güvenli bir yerde kalmaları ve temel ihtiyaçlarını karşılamaları tavsiye edildi. ABD’nin İran ile diplomatik ilişkisi bulunmazken, ülkedeki İsviçre Büyükelçiliği ABD'nin çıkarlarını koruyor.

Başkan Trump Pazar günü İran ile Umman’da yapılacak nükleer silahlanma görüşmeleri öncesi, Cuma günü İran’a verdiği -ve bugüne kadar hiç bahsetmediği- 60 günlük sürenin sonuna gelindiğini açıkladı.

***

Birkaç gün önce Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard dünyaya “Nükleer yok oluşa her zamankinden daha yakınız.” uyarısında bulundu.

Nükleer silahsızlanmaya geçilmesi çağrısında bulundu.

Kimilerine göre bu bir hayal…

Uzmanlar kasıtlı bir fırlatma haricinde, yanlış hesaplama, kaza veya kontrolden çıkma durumlarına da dikkat çekiyor.

Çin ve ABD nükleer modernizasyona büyük yatırımlar yapıyor.

Rusya ve NATO, Hindistan ve Pakistan, Japonya ve Güney Kore ile yakın işbirliğinde olan ABD-Kuzey Kore arasında, sözde kontrollü caydırıcılık kapasitesi nedeniyle süregiden nükleer silahlanmadan vazgeçilmesi beklenmiyor.

***

İsrail, bölgede nükleer silaha sahip tek ülke olarak kendini savunma açısından stratejik bir avantaja sahip.

İran'ın nükleer kapasite kazanması, İsrail’in güvenlik kaygılarını arttırıyor diye doğrudan çatışma riskini yükseltmesi normal olarak görülüyor.

Peki neden tüm bu ülkeler silahlanabilir de İran silahlanamaz?

Nükleeri, “enerji için geliştiriyorum” diyen İran’ın %60’a çıkmasının tehdit olduğunun altı hükümete yakın Türk kanallarında dahi çiziliyor.

Çifte standart gibi duran bu durumun cevabı soğuk savaş sonrası kurulan sistem ve uluslararası hukukta.

Rusya, ABD, Çin, İngiltere, Fransa gibi ülkeler Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nda (NPT) “nükleer silah sahibi devletler” olarak tanınmış ve bu statü Soğuk Savaş döneminde oluşmuştu.

Kuzey Kore ise sonradan bu antlaşmadan çekildi ve nükleer programını geliştirdi. İran ise NPT’ye taraf ve nükleer faaliyetlerini sivil amaçlarla sınırlaması bekleniyor.

Gidişata bakarsak İran intikam hedefli cevaplarda hedefleri tutturmakta zorlanıyor.

İsrail ise İran'ın nükleer beyinlerini hedef almakta başarılı olduğunu iddia etmekte.

Bu yazı yazılırken, Israil’den bazı yaralılar olduğu haberleri gelmekteydi.

Mossad sosyal medya hesaplarından, İsrail başbakanının İran halkına seslenerek “sizi özgürlüğünüze kavuşturacağız”mesajını da ekleyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serra Karaçam Arşivi

Netanyahu’ya hayır diyemedi!

22 Haziran 2025 Pazar 05:30

Trump'dan üçüncü dönemde geri adım

05 Mayıs 2025 Pazartesi 05:00

Çılgın mesajlar ve satranç

10 Nisan 2025 Perşembe 07:46

Kıbrıs hareketliyken Kongre’de etkinlik

09 Nisan 2025 Çarşamba 07:47

Senatoda F-35'ler, HAMAS ve iç politika

02 Nisan 2025 Çarşamba 06:17