Fikret Bila
Helalleşme ayrı hesaplaşma ayrı
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme yolculuğuna çıkıyorum” sözleri gündeme oturdu.
Helalleşme çağrısını olumlu bulunlar olduğu gibi özellikle olumsuz karşılayarak tepki gösterenler de oldu.
Olumlu bulanların yaklaşımı, AK Parti iktidarının toplumda yarattığı kutuplaştırma, ötekileştirme, düşmanlaştırmaya karşı, CHP’nin kucaklayıcı, birleştirici, bütünleştirici bir söylem ve eylem geliştirmesine her kesimin ihtiyacı olduğu yönündeydi.
Olumsuz bulanların yaklaşımı ise; “20 yıldır her türlü hukuksuzluğu yapan, otoriter bir sistem kuran, kendisini ve yandaşlarını zengin eden, hazineyi birkaç şirkete bağlanan hortumlarla tamtakır bırakan, özgürlükleri kısıtlayan, kolluk güçleriyle gençlerin, kadınların, işçilerin hak arayışlarını engelleyen, orantısız güç kullanan, gazetecileri, aydınları, siyasetçileri hukuksuz yere cezaevine gönderen, kadın cinayetlerine seyirci kalan, İstanbul Sözleşmesi’ni yok eden, ülkenin başına FETÖ’yü saran ve 15 Temmuz travmasını yaşatan bir iktidarla neyin helalleşmesini yapacaksınız” sorusuna dayanıyordu.
Öyle bir iktidarla helalleşmek değil ancak hesaplaşmak gerekirdi.
Hukuksuzluklar, yolsuzluk, rüşvet, uyuşturucu ticareti, kayırmacılık, ekonominin krize sokulması konularında “sözüm söz hesap sormazsam namerdim” diyen Kılıçdaroğlu’nun, “helalleşme yolculuğuna çıkıyorum” demesi “ne oluyor, iktidarın yaptıkları yanına kâr mı kalacak” sorusunu da gündeme getirdi.
Bu tepkiler karşısında CHP ne diyor?
CHP Genel Merkez Yönetimi, bu sorulara şu karşılığı veriyor:
“Helalleşme ayrı, hesaplaşma ayrı.”
Örneğin bu yanıtı veren isimlerden Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, “helalleşme ayrı hesaplaşma ayrı” yaklaşımını açmasını istediğimde şu yanıtı verdi:
“Sayın Genel Başkanımızın helalleşme yolculuğundan söz etmesi bir barış çağrısıdır. Toplumun her kesimi acılar yaşadı. Her kesimin yaraları var. Başkalarının acılarını hissetmezsek onları anlayamayız. Türkiye’nin barışa, birlikteliğe ihtiyacı var. İktidar 20 yıldır bu toplumu kutuplaştırıyor. İnanç farkından etnik aidiyet fakından kutuplaştırıyor. Ötekileştiriyor. Düşmanlaştırıyor. Farklılıklar üzerinden toplumu bölüyor. Halk artık bundan bıktı. Biz ise kucaklaşmayı, barışı sağlamayı, 83 milyon bir arada yaşamayı hedefliyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun sık sık vurguladığı gibi biz CHP olarak farklılıkları zenginliğimiz olarak görüyoruz ve barış içinde birarada yaşamak istiyoruz. Bunun için geçmişi deşmek, yaraları kanatmak değil gelecek için toplumsal barışı kurmak istiyoruz. Bu ülkede her kesim acılar yaşadı, yaralandı. Aleviler, Kürtler, Romanlar, emekçiler, yoksullar hemen her kesimin acısı, yarası var. Biz bu gerçeklerle yüzleşmek, bizim de hatamız varsa onu kabullenmek ve barışı sağlamak istiyoruz. Toplumsal kesimlerle helalleşmek bu anlamdadır. Yoksa iktidarla, Saray’la helalleşmek diye bir konu yok.”
Hesaplaşma boyutuna gelince…
CHP yönetimine göre toplumsal kesimlerle yaraları sarmak için helalleşmek, iktidarın yanlışlarını sorgulamamak, hukuk dışı iş ve işlemleri nedeniyle hesap sormamak anlamına gelmiyor.
Erkek, iktidar değişikliğinde hukuk dışı, suç oluşturan tüm işlemlerin sorgulanacağını, sorumlularından hesap sorulacağını vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Hesap sorma, hesaplaşma konusu elbet ayrı. Usulsüzlük, yolsuzluk yapan ihaleye fesat karıştıran, kamu kayaklarını kullanırken kamu zararı yaratan herkes elbette sorgulanacak, hesap sorulacak. Meclis’te araştırma komisyonları kuracağız. Sayıştay raporlarının hepsi Meclis’e gelecek. Denetim organları görevini yapacaklar. Kamu zararları elbette tahsil edilecek. Konusu suç olan eylem ve işlemler yargıya taşınacak. Bürokraside sadece aldığı emri uygulayanlar sorumlu olacak da, o emri veren bakan da cumhurbaşkanı da sorumlu olmayacak mı? Elbette olacak. Yapılan yolsuzluklar, usulsüzlükler, hukuk dışı işlemler, işlenen suçlar kimsenin yanına kâr kalmayacak.”
CHP’nin helalleşme ile hesaplaşma arasındaki ayırımı iyi anlatması gerekiyor.
İktidar değişikliği beklentisinin çok yükseldiği bu dönemde, CHP’nin “geçmişe sünger çekip, iktidarla helalleşeceği” izlenimi yaratması, başta ezilenler, geçinemeyen emekçiler, işsizler, insan haklarını arayan kadınlar, hukuksuz yere yıllarca cezaevinde bırakılmış, dövülmüş, cezaevinde veya dışarıda öldürülmüş, suikaste, faili meçhule kurban gitmiş insanların yakınları, işkence görmüş öğrenciler, gazeteciler, aydınlar, siyasetçiler açısından umut kırıcı olabilir.
Bu nedenle CHP’nin kiminle helalleşip kiminle hesaplaşacağını çok iyi açıklaması gerekir.