Gitmeden görmeden bilemeyiz, tanımazsak, tatmazsak sevemeyiz

whatsapp-image-2022-05-01-at-09-40-44.jpeg

Küreselleşen dünyada ev dışı yeme-içme oranı giderek artıyor. Gastronominin gelişmesi de büyük bir önem kazanıyor. Türkiye, zenginliğiyle bu anlamda büyük bir ekonomik güce sahip olma potansiyeline sahip. İşte tam da bu yüzden iki yılllık bir pandemi arasının ardından dünyanın ve Türkiye’nin yetkin isimlerinin katılacağı bir zirve düzenleniyor. 3. Global Gastroekonomi Zirvesi 11 Mayıs’ta başlıyor... TURYİD Yönetim Kurulu üyesi ve Komite Başkanı Ebru Köktürk Koralı ile pideyi pizzanın ötesine taşımanın, peynirimiz, zeytinyağlımız ile katma değer yaratmanın yollarını konuştuk.

- Zirveye kimler katılıyor, neyi tartışacaksınız?

İki yıl aradan sonra yeniden bir arada olacağımız Global Gastroekonomi Zirvesi gastronominin ekosistemi içinde var olan tüm değerlerini gündeme taşımayı, görünür kılmayı hedefliyor. Pandemi öncesi kırsal kalkınma, kadın istihdamı ve kooperatifçilik gibi başlıkları çok konuştuk, konuşturduk. Bu yıl biraz daha farklı bir içerikle zirve programını hazırladık. Yeni bir başlangıç, değişen tüketici talepleri doğrultusunda evrilen ağırlama endüstrine dijital ve sürdürülebilir geleceğin kıyısından baktığımızı anladık ve bunu daha acil bir eylem planı olarak zirveye taşıdık. Dört ana başlık; Derin Bakış, Sürdürülebilirlik Hemen Şimdi! Yeni Çağın Kıyısında;Dönüşüm ve finalde Gastronominin Ekosistemi olarak gruplandı konuşmacılarımız. Gıda ve Kültür Mirasında Fransız Misyonu Genel Müdürü Direktörü Pierre Saner, Sürdürülebilir Restoranlar Derneği Genel Müdürü Juliane Cailloute, Türkiye genelinde Pazar atıklarının compos dönüşümü hareketini başlatan Ebru Baybara Demir gibi birçok önemli ismi ağırlayacağız. Örneğin Türkiye’nin lider iş kadını seçilen yapay zeka ve teknoloji konularında yaptığı girişimlerle dikkat çeken Esen Girit Tümer de bize ‘Metaverse Aleminde Gastronomi Dünyasını Neler Bekliyor’ başlıklı bir konuşma yapacak.

Gastronominin iyileştirici gücünü gördüm

- Uzunca bir süre kameranızla memleketin dört bir yanına gittiğinizi, gastronomi belgeseli çektiğinizi biliyorum. Uzun yıllardır yeme-içme sektöründe kritik görevlerde bulundunuz, ama bu belgesel süreci size ne öğretti?

Bana Anadolu’yu öğretti. Çok iyi insanlar tanıdım, sofralarına konuk oldum, onları sakince dinlemeyi öğrendim. Hiçbir yönlendirme olmadan konuşmalarını kaydettim, hayranlıkla izledim. Başladığımdaki ben ile bittiğindeki ben arasına fark koymamı sağladılar. 22 kadın ile görüştüm, hepsinin hikâyesi birbirinden farklı. Gastronominin iyileştirici gücünü gördüm, ekonomik bağımsızlığın yarattığı özgüveni gördüm. Hepimizin dünyanın en büyük sosyal ağında bir noktada durduğumuzu ve bağımsız gözükse de birbirimize derin bir bağla bağlı olduğumuzu hissettim.

- Gastronomi, turizmde sürdürülebilir bir ekonomik büyüme modeli olarak masaya yatırılacak. Türkiye’de gastronomi etrafında yaratıcı bir ekonomi oluşturabiliyor muyuz, yoksa bizim için turizm hâlâ deniz ve kum mu?

Bizim için tabii deniz, kum, güneş ve kültür turizmi coğrafi ve tarihi özelliklerimiz açısından hâlâ birinci sırada. Gastronomi, gelen turist harcama oranlarının artışında ciddi bir fark yaratıyor. Konaklama için rezervasyon sürecini online kanallarda 15-20 dakikalık kararlarla belirleyen misafir, yemek deneyimi için 60 dakikayı aşan sürelerle farklı seçenekleri araştırıyor. Sadece bir restoran deneyimi yaşamak için çıkılan yolculuklar, takip edilen dereceler, yıldızlar Michelin ve 50 Best sıralamalarını takip eden gezginler var. Biz de kebap deneyi için Adana’ya, eşsiz mutfak deneyimleri için Gaziantep ve Antakya’ya gidiyoruz. Gastronomi şehirlerimiz çoğalıyor, Anadolu’da büyük bir gayret var. Gastronomiyi ayırt edici, fark yaratıcı bir marka değeri olarak gören kent yönetimleri bu alanda etkinlikler yapıyor, mutfaklarını tanıtıyor. Bağlar, şaraphaneler ve bunların etrafında oluşan rotalar öne çıkıyor. Şarap her açıdan ülkemizin en katma değerli ürünü.

- Peki ne yapmalı? Nasıl bir yol izlenmeli? Mesela devletin bir girişimi var mı? Belediyeler bu konuda bir planlama yapıyor mu?

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kurulan TGA turizm geliştirme ajansı yurt dışında çok iyi kampanyalar ve etkinlikler düzenliyor. Son derece kıymetli çalışmalar yapıyor. İletişim kanallarını çok iyi kullanıyorlar. Her şeye rağmen iyi giden bir turizm potansiyelimiz var, şunu eksik yapıyoruz demek zor. Yerel yönetimlerde farkındalık var. Girişimciler destekleniyor, üretici pazarları ve kooperatifler kuruluyor, coğrafi işaretli ürünlere ilgi büyük. Ben 10 yıl öncesine göre büyük bir değişim yaşadığımızı düşünüyorum. İyi gıdaya ulaşmak isteyen şehir insanı ve kırsalın üreticileri sosyal medyada buluşuyor, alışveriş yapıyor. Bence şimdilik her şey harika gidiyor.

Çocuklarımızın beslenme çantasını düzeltmek…

- Bundan sonrası için beklentiniz ne?

Çocuklarımız için okul mutfaklarını, yurt yemeklerini, beslenme çantalarını iyileştirmek. Mutfak kültürümüzü onlarla yaşatmak, geleceğe taşımak. Onların genç yaşta farklı kültürleri tanımasını ve bütün Anadolu ile kucaklaşmasını sağlanması. Gitmeden görmeden bilemeyiz, tanımazsak, tatmazsak sevemeyiz. Diğeri ise yurt dışında mutfak kültürümüzü bir deneyim modasına dönüştürmek. Mesela esnaf lokantalarımızı yurt dışına açmak, zeytinyağlı ve tencere yemeklerimizi yaygınlaştırmak. Pideyi pizzanın ilerisine taşımak. Böyle olursa ürün ihracatı konusunda bambaşka bir boyuta geçeceğiz. Şarabımız, peynirimiz, zeytinyağımız, tarhanamızla yaratacağımız katma değeri düşünün.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İpek Özbey Arşivi