Van Gölü'nde tarihi buluş
Türkiye'de Van Gölü'nün sırlarını ortaya çıkarmak için çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Daha önce hummalı çalışma ile boyları 10 metreyi aşan 'Su altı peribacaları' diye bilinen dikitler olan mikrobiyalitler (Kkayaç benzeri yapılar) tespit edilirken, Van Gölü'nde Urartular dönemine ait 3 bin yıllık kale görüntülendi.
Bitlis’in Adilcevaz İlçesi’ne gelen Sualtı Görüntüleme Yönetmeni Tahsin Ceylan ve beraberindeki Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim görevlisi Yard.Doç.Dr. Mustafa Akkuş, Dalış Eğitmeni ve Federasyon Yönetim Kurulu Üyesi Murat Kulakaç ve dalgıç Cumali Birol, Van Gölü’ne dalış yaparak Urartular dönemine ait 3 bin yıllık kaleyi görüntüledi. Yapılan çalışmaları Adilcevaz Kaymakamı Arif Karaman da izledi. Adilcevaz Kaymakamı Arif Karaman, yapılan çalışmaların önemli olduğunu ifade ederek, şöyle dedi:
"İlçemizde bulunan tarihi Urartu Kalesi'nin su altında kalan kısmı gün yüzüne çıkarıldı. Bu yaklaşık 3 bin yıllık bir kaledir. Yapılan bu çalışma ilçemizin tarihi açısından önemli bir çalışmadır. Bu tarihin gün yüzüne çıkarılmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum."
VAN GÖLÜ SIRLARINA YENİSİ EKLENDİ
Sualtı Görüntüleme Yönetmeni Tahsin Ceylan ise, Van Gölü 600 bin yıllık bir tarihe sahip olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
"Van Gölü’nün etrafından birçok uygarlık ve toplumlar yaşamıştır. Bu toplumlar Van Gölü’nü yukarı deniz olarak isimlendirmiş ve Van Gölü’nün kalbinde birçok gizemi barındırdığına inanmıştır. Bizler de bu noktadan hareketle Van Gölü’nün yani yukarı denizin kalbindeki sırları açığa çıkarmak için çalışmalar yapmaktayız. Bildiğiniz gibi Van Gölü’nde yaklaşık 10 yıla yakın yaptığımız çalışmalar ile İnci Kefali, Mikrobiyalitler ya da Van Gölü Mercanları ve Rus Batığının su altı görüntülerini çekerek bütün dünyaya duyurduk.
Bugün burada Van Gölü’nün suları altında kalmış bir kaleyi keşfetmekle Van Gölü’ne ait sırlardan birisini daha açığa çıkarmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bizde bu tarihi parça parça araştırıp üstüne gidiyoruz. Van Gölü’nde bulunan bu kalenin yanı sıra daha önce tespit edilen mikrobiyalitlerin bölgenin ekonomisine ve turizmine önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum. Su altında bu kaleye rastlamamız mucizevi bir olay. Bu kalenin tarihi hakkında arkeologlar gelip araştırma yapacak ve buranın tarihi hakkında da önemli bilgiler edinmiş olacağız. Kaledeki surun taş yapısı daha çok Urartular döneminde kullanılan kesme taşlardır.
Bu nedenle bu kalenin bir Urartu kalesi olması daha ağır basıyor. Burada bulunan kalenin surları çok geniş bir alanı kaplamaktadır. Van Gölü suyu sodalı bir su olması dolayısıyla kalenin yapılarında bir bozulma söz konusu değildir. Bu nedenle kale yıllardır suyun altında tahrip olmadan ilk günkü gibi özelliğini korumaktadır. Adilcevaz kaymakamımız Arif Karaman’ın daveti üzerine yapmış olduğumuz dalış ile Van Gölü’nün suları altındaki kalenin yerini kesin olarak belirleyerek su altı görüntülerini çektik. Elde ettiğimiz bulgular ile bir yıla yakın süren araştırmalarımız ileri bir boyuta taşınmış oldu. Bu aşamadan sonra arkeolog ve tarihçilere yeni bir araştırma alanı açtığımıza inanıyoruz. Van Gölü sırları ile bizleri büyülemeye devam ediyor. Gölün derinliklerine indikçe bir anlamda tarihe bir yolculuk yapmış oluyoruz.
Su altında bir kaleyi görüntülemek ve tarihin parmak izlerine dokunabilmek muhteşem bir duygu. Kalenin yanı sıra etrafındaki yer alan mikrobiyalitleride görüntüledik. Bu manzaralar insanı büyüleyen Van Gölü’nün adeta sıralarının bir araya geldiği muhteşem manzaralar. Dilerim bu kayıtlar bölgenin daha fazla tanınması ve daha fazla dalış severin bölgeye gelmesine neden olur."
KALENİN KORUNMASI ÖNEMLİ
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akkuş ise, tespit edilen bu yapıların bölge ekonomisine önemli katkı sağlayacağını belirterek şöyle konuştu:
"Burada yapılan keşif ile Van Gölü’nün önemli sırlarından birsini daha açığa çıkartmış bulunuyoruz. Adilcevaz Kaymakamlığı ile koordineli olarak yapmış olduğumuz bu çalışmalarımız ile öncelikli amacı su altında bulunan bu kalenin korunmasıdır. Van Gölü 600 bin yıllık bir geçmişe sahip. Van Gölü’nün çekilmesiyle birlikte, göl etrafında yaşayan uygarlıklar zamanla buralarda yerleşim yerleri kurmuş ve göl tekrardan yükseldiğinde ise insanlar tekrar geri çekilmiştir. Fakat insanların yapmış olduğu yapılar buralarda suyun altında mevcut kalmışlardır. Buradaki bu yapıların korunması gerekmektedir. Çünkü ülkemizdeki tarihi kaleleri gördüğümüz zaman buraların tahrip edildiğini görmekteyiz.
Ancak buradaki göl, suyun altında kalan kaleye tahrip vermeden koruyucu görevi üstlenerek bu zamana kadar saklamıştır. Yapmış olduğumu çalışmalar neticesinde Van Gölü’ne ait birçok gizemli yapıyı ortaya çıkarttık. Bunların yeterince tanıtımını yapabilirsek Van Gölü etrafında onlarca dalış okulu açılacak ve bu nedenle binlerce insan dalış yapmak için buralara gelerek bu güzellikleri yerinde görebileceklerdir. İşte bu güzellikler bölgede bir eko turizm sektörünün doğmasını sağlayacaktır.
Buda bölgede ekonomik açıdan bir canlılığa sebep olacaktır. Arkeologların da burada yapacağı çalışmalar sayesinde inanıyorum ki bu kale ile ilgili bizleri heyecanlandıracak ve bizi hayrete düşürebilecek daha çok bilgilere ulaşacağız. Bu sayede bu kalenin cazibesi her geçen gün artacak. Bu kalenin göl kenarında bulunması hem de dünyada bulunan en büyük mikrobiyalitler ile çevrili olması sayesinde buraya dalacak olanlar iki muhteşem güzelliği bir arada görebilme imkanına ulaşabilecek."