Rüzgarın Kızlarından Teknolojiye Yerli İmza

Rüzgarın Kızlarından Teknolojiye Yerli İmza
İzmir’de, üniversite öğrencisi iki genç kız, rüzgar türbinleri için yüzde 100 yerli teknolojiyle sensör geliştirdi.Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteği ile mezun olmadan şirket kuran rüzgarın kızları, enerji...

İzmir’de, üniversite öğrencisi iki genç kız, rüzgar türbinleri için yüzde 100 yerli teknolojiyle sensör geliştirdi.

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteği ile mezun olmadan şirket kuran rüzgarın kızları, enerji sektöründe ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtarıp teknoloji ihraç edecek hale getirmek amacıyla kolları sıvadı.

İzmir Gediz Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümünden Fatma Rüveyde Özceylan (23) ve Elif Göksügür (24); rüzgar türbinleri için ilkel sayılabilecek anemometreye ve ithal edilen yüksek maliyetli ultrasonik sensörlere alternatif olarak yüzde 100 yerli teknolojili sensör geliştirdi. Öğrencilerin bitirme projesi amacıyla başlayan süreç, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı’na başvurmalarıyla taçlandı. Bakanlık, iki öğrenciyi şirket kurmaları için destekledi. Mezun olmadan şirket kuran mucit kızlar, danışman hocaları Yrd. Doç. Dr. Yavuz Bayam’ın desteği ile bir yıl içinde üretmeyi planladıkları sensörleri Avrupa ve Orta Doğu ülkelerine ihraç etmeyi hedefliyor.

SEKTÖRDE İLK DEFA YÜK HÜCRESİ KULLANILDI

Geliştirdikleri projeyi anlatan Elif Göksügür, günümüzde rüzgar türbinlerinin revaçta olduğunu belirterek "Biz de rüzgar türbinlerinde yerli teknoloji kullanarak rüzgarın hızını ve yönünü ölçmeye yönelik sensör geliştirmeye karar verdik. Sensörümüzde piezoelektrik malzemeli yük hücreleri kullandık. Yük hücreleri genellikle ağırlık ölçümlerinde kullanılıyor. Biz yük hücrelerini ilk defa böyle bir sektörde kullandık. Hatta yük hücrelerini alırken de böyle bir amaç için kullanacağımızı söylediğimizde şaşırdılar. Yük hücreleri kilogram olarak ölçüm yapıyor. Biz daha sonra yazılımını yaparak kilogram olarak gelen rüzgar hızını metre bölü saniyeye çevirdik. Rüzgar türbinlerinde genellikle anemometre kullanılıyordu. Bu ilkel bir yöntemdi. Daha sonra ilerleyen teknolojiyle ultrasonik sensörler kullanılmaya başlandı. Ancak bunun da Türkiye’de üretimi yok. Genellikle yüksek maliyetle Avrupa’dan ithal ediliyor. Biz, yüzde 100 yerli teknoloji kullanarak rüzgar türbinlerine sensör üretmeyi planladık. Türkiye piyasasında yerli üretim yok. Biz bu sensörle piyasada olan ilkel veya maliyeti yüksek sensörlere alternatif üreteceğiz. Böyle bir projede yer aldığımız için çok gururluyum” dedi.

100 BİN LİRALIK HİBE

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na gitmeden önce TUBİTAK Sanayi Odaklı Lisans Bitirme Tezi Programı’na başvurduklarını ifade eden Fatma Rüveyde Özceylan ise şöyle konuştu: “Başvurmamızla birlikte oradan da destek aldık. Bu programdan sonra Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı’na başvurduk. Bu üç aşamalı bir programdı. Üçüncü aşamadaki sunumun başarıyla geçmesinin ardından Altera Mühendislik isminde şirketimizi kurduk. Şirket adıyla Ankara’ya sözleşme imzalamak için gittik. 100 bin liralık hibe için sözleşmemizi imzaladık. Hibemiz iki parça halinde bize verilecek. Rüzgar türbinlerinde kullanmak üzere kendi oluşturduğumuz sensörü yaklaşık bir sene sonra okulumuzun da desteği ile uygulayacağız. Bitirme projemizin bu aşamaya geleceğini düşünmüyorduk. Araştırınca aslında çok fazla olanak olduğunu gördük. Çok gururlu ve mutluyuz. Mezun olamadan önce kendi şirketimiz oldu ve iş sahibi olduk.”

HEDEF AVRUPA VE ORTA DOĞU ÜLKELERİ

Projenin başlangıcından bu yana öğrencilerine destek veren Gediz Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Yavuz Bayam da, “Bu proje yaklaşık bir yıl önce bitirme projesi fikriyle başladı. Üniversitemizde bitirme projelerinin piyasanın ihtiyacını karşılamaya yönelik olmasına önem gösteriliyor. Yenilebilir enerjinin önemi son yıllarda giderek artmakta. Ülkemizde rüzgar enerjisi, toplam enerjinin yüzde 5’lik bir kısmına tekabül ediyor ve giderek yer edinmeye başlıyor. Ancak bunun en büyük handikabı ithal teknolojiye dayanması. Bu da maliyetleri yükseltiyor. Buna alternatif sunabilmek adına elektronik aksamında bir takım iyileştirmeler yapmak istedik. Yerli teknolojiyi kullanarak daha pratik, daha uygun maliyetle bir rüzgar sensörü tasarlamak istedik. Ticari olarak kullanılan büyük rüzgar türbinlerinde, ultrasonik sistemler kullanılıyordu ve bunlar tamamen ithal teknolojilerden oluşuyor. Bir sensörün maliyeti 3-5 bin Euro civarında. Öğrencilerimizle birlikte geliştirdiğimiz yeni teknoloji ise mevcut sensörlerden tamamen farklı bir yöntemle çalışacak, bu yönüyle bir ilk olacak. Rüzgar sensörlerinin maliyetini aşağıya çekecek milli teknolojinin yenilenebilir enerji yatırımlarına önem veren Avrupa Birliği ülkeleri ile Ortadoğu’dan yoğun talep göreceğini tahmin ediyoruz. Öğrencilerimizle gurur duyuyoruz. İmkan sağlanırsa Türk öğrenciler çok ciddi projelere imza atabilir. Şuan üçümüzün ortak sahip olduğu şirkette öğrencilerimiz kendi şirketlerinin sahibi oldular. Daha mezun olmadan iş tecrübesi kazanma imkanı buldular” diye konuştu.

Ceren ATMACA - Halil KARAHAN