Anayasa Mahkemesi (AYM) Gezi Parkı olaylarında darbe yapmakla suçlanan Tayfun Kahraman'ın lehine karar vermiş, Kahraman'ın hak ihlaline uğradığını tespit etmişti. AYM, Kahraman'ın yeniden yargılanması gerektiğine karar verdi ancak AYM'nin kararları yerel mahkemeleri de bağlayıcı olsa da İstanbul 13'üncü Ağır Ceza, kararı uygulamadı.
İstanbul 13'üncü Ağır Ceza tarafından AYM kararına direnilmesi muhalefetin yanı sıra iktidar çevreleri tarafından da hukukun üstünlüğünün yok sayılması gerekçe gösterilerek hayli sert tepkileri de beraberinde getirdi.
AYM'YE DİRENEN MAHKEMENİN KARARINA İTİRAZ EDİLMİŞTİ
Gezi Parkı olaylarında Şehir Planlamacısı Tayfun Kahraman, darbe yapmakla suçlanarak hapse atılmıştı. Yıllar boyu verilen hukuk mücadelesinde geçtiğimiz günlerde sonuç alınmış ve AYM Kahraman'ın yeniden yargılanmasına karar verilmişti.
AYM KARARI TANINMADI İTİRAZA DA RED YANITI VERİLDİ
AYM kararlarının yerel mahkemeleri bağlamasına rağmen İstanbul 13'üncü Ağır Ceza, kararı uygulamadı. Kahraman'ın avukatı Cansu Çiftçi 7 Kasım tarihinde, AYM kararına direnen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararına itiraz etti.
Kahraman'ın eşi Dr. Meriç Demir Kahraman, Tayfun Kahraman hakkında yapılan başvurunun reddedildiğini sosyal medya hesabından paylaştı. Kahraman'ın eşi 32 sayfalık itirazlarının 2 satır ile reddedildiğini söyledi.
KARARA TEPKİ: HAFTALIK İLETİŞİMİ SONLANDIRIYORUM
Dr. Meriç Demir Kahraman AYM''nin kararına rağmen mahkemenin verdiği karara tepki gösterdi. Meriç Demir Kahraman 44 aydan bu yana sürdürdüğü haftalık iletişimi sonlandırdığını açıkladı. Kahraman bundan sonraki sürece dair gelişmelerde sözün hukukçularda olduğunu belirtti.
Dr. Meriç Demir Kahraman tarafından yapılan sosyal medya paylaşımı şu şekilde:
Bugün 186. kez Vera ile birlikte Tayfun’u cam ardından 1 saat görmek için Silivri’ye gidiyorum.
Bugün diğer günlerden, önceki ziyaretlerimizden farklı.
13. Ağır Ceza Mahkemesi kararına karşı yaptığımız 32 sayfalık itirazımız 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gündem yoğunluğu içinde 2 satırda reddedildi.
Yıllardır tüm kamuoyuna Tayfun’un cebir ve şiddetle hiçbir alakasının olmadığını, masumiyetimizi anlattım, belgeledim.
Anayasa Mahkemesi de bu gerçeği hukuken doğruladı, belgeledi.
Ülkemizde, devletimizin varlığını, bekasını koruyan Anayasamız yürürlüktedir; Anayasa Mahkemesi’nin de esastan aldığı kararlar teknik ya da siyasi bir tartışmaya açık değildir.
Bugün gelinen aşamada ortaya çıkan vaziyet bizim ailemizin, Tayfun’un masumiyetinin çok ötesinde ülkemizdeki her bireyin anayasal güvenceleriyle ilgilidir.
Tüm samimiyetimizle hem yaşadıklarımız hem de ortaya çıkan vaziyetin nesnesi olmanın çok derin üzüntüsü içindeyiz.
Dolayısıyla bugün itibariyle 44 aydır sürdürdüğüm haftalık iletişimimizi sonlandırıyorum.
Sözün bittiği yerde değiliz, söz bitmez.
Ancak bugünden sonra benim paylaşacaklarım olsa olsa sıradan bir ailenin fotoğraf albümü mahiyetinde olacaktır.
Bugünden sonraki ihtimallere dair söz hukukçuların, siyasilerindir.
Ocağımıza düşen bu yangını söndürmek için bizimle beraber su taşıyan herkese minnetle…
Allah kimseyi masumiyetini müdafaa etmek zorunda bırakmasın.