HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, HDP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"AKP-MHP iktidarının eğitim başta olmak üzere ekonomiden sosyal hayata, siyasetten kamu kurumlarına kadar her alanda çöküşü çağırdığı politikalar, Türkiye halklarının geleceği açısından, artık sürdürülemez bir hal aldı" diyen Günay'ın satırbaşları şöyle oldu:
Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durum, felakete doğru hızla yol alan bir lokomotifi andırıyor. Kurucu siyasi kimliğimizle yüz yıldır felaket silsilesi ile baş başa bırakılan Türkiye halklarına bir kez daha yeni yaşam için seçenek sunmaya hazırlanıyoruz. Yaz ayları boyunca halk çalışmalarında tüm kesimlere ulaştık. Türkiye’nin sorunları ve çözüm önerileri ile ilgili tartışmalar yürüttük. Ardından Parti Meclisi başta olmak üzere parti organlarımızda gerekli değerlendirmeleri yaptık. Yaptığımız çalışmalarda yan yana geldiğimiz kadınların, Alevilerin, gençlerin, çiftçilerin, esnafın, işsizin, emeklilerin ortak dertlerini çözmek için siyaset kurumunu sorumluluk almaya davet ediyoruz.
'Demokratik, adil, özgürlük dolu yarınlar mümkündür' diyoruz
Kimliği ve inancı ne olursa olsun bu ülkede herkesin geleceğe güvenle bakacağı, umutların azalmadığı, enselerin kararmadığı bir ülkenin çağrısını yapıyoruz. Cumhuriyet tarihi boyunca iktidarların rengi değişse de, siyaset kürsüleri farklı yüzler ve sesler tarafından kullanılsa da, partilerin amblemleri, sloganları değişse de yüz yıldır açlık, işsizlik, eşitsizlik, şiddet ve baskı altında yaşatılmak istenen Türkiye halklarına “demokratik, adil, özgürlük dolu yarınlar mümkündür” diyoruz. Bizler, HDP olarak bu ülkenin geleceğini kurtarmak adına 27 Eylül günü ilan edeceğimiz, Demokrasiye Çağrı Belgesi ile siyaset kurumuna ve Türkiye halklarına bir seçenek sunacağız. Bu seçenekle herkesi, adaletsizlik, baskı, şiddet, eşitsizlik, açlık ve yoksulluğun olmadığı; toplumsal kutuplaşmanın sona erdiği, siyaset kurumunun yolsuzluktan temizlendiği bir siyasetin kapılarını aralamaya davet edeceğiz.
İktidarın içerisine düştüğü çaresizliğin fotoğrafıdır
Seçim kanunlarında değişiklik yapılmasına yönelik, toplumdan gizli saklı ve kapalı kapılar ardında, AKP ve MHP arasında uzunca bir süredir pazarlıklar yapıldığı herkesçe biliniyor. AKP-MHP iktidarı, toplum nezdinde eridiğini hissettikçe, başka başka dalavere yöntemlere sarılmayı bir marifet sayıyor. Şimdi öncelikle şunun altını çizelim: Bu ülkede halen 80 darbecilerinin yaptığı iptidai bir anayasa yürürlükte. Ve yürürlükteki seçim kanunları da bu anayasa gibi, çağdaş dünyanın oldukça uzağında. Özetle şunu söyleyelim; toplumsal barışı, demokratik bir yaşamı hedeflemeyen, mevcut darbe anayasasından kurtulmayı amaçlamayan, yurttaşların özgür iradeleriyle ülke yönetimine katılmalarını garanti etmeyen yasa değişikliği çalışmalarının bir kıymeti yoktur. Aksine, önceki iktidarların yaptığı gibi, iktidarını korumak adına seçim kanunlarında sürekli olarak sözüm ona değişiklik adı altında yeni anti-demokratik sonuçlara yol açacak manevralara girişmek, AKP-MHP iktidarının içerisine düştüğü çaresizliğin yeni bir fotoğrafıdır. Şimdi de seçim barajının yüzde 7’ye indirileceği şeklinde bir kulis bilgisini dolaşıma sokmuşlar.
7 Haziran’ı unutmayın
Ne hazindir ki, 40 yıldır, Kürtler Meclis'e giremesin diye yüzde 10 gibi ucube bir barajı canhıraş bir şekilde savunan ve bugün esamesi dahi okunmayan tüm iktidarlar gibi AKP-MHP iktidarı da, olası bir seçimde baraj altında kalmamak için olsa gerek, barajı yüzde 7’ye indirme konusunda anlaştıklarını deklare ediyorlar. Yine her sıkıştığında seçim kanunlarında değişiklik yapmayı gündemine alıyor ve “daha nasıl hilelerin, usulsüzlüklerin önünü açabilirim ki iktidarım devrilmesin” telaşını yaşıyor. Meclis'teki parmak sayınızın çokluğuna güvenerek kanunlarda değişiklik yapabilirsiniz. Ama 7 Haziran’ı unutmayın, 31 Mart’ı unutmayın. Unutmayın ve örgütlü halkın gücünden korkun! HDP örgütlü halktır! Halktan gizleyerek kapalı kapı pazarlıklarıyla topluma dayatacağınız seçim kanunu değişikliklerinin cevabını sandıkta alacaksınız. Bu cevabı kadınlardan alacaksınız. Bu cevabı geleceğini kararttığınız gençlerden alacaksınız. Bu cevabı köle gibi çalışmaya mahkûm ettiğiniz emekçilerden alacaksınız. Bu cevabı kimliğini inkâr ettiğiniz, demokratik tüm taleplerini son gücünüzle bastırmaya çalıştığınız halklarımızdan alacaksınız.
Anketlerde oyumuz yüzde 15, gerçek gücümüz ise yüzde 30’dur
Buradan çok net bir kez daha belirtelim. Mitinglerimize bomba konulduğu, eylemlerimize her türlü engelin çıkarıldığı, yöneticilerimizin, eşbaşkanlarımızın tutuklandığı, belediyelerimize kayyım atandığı, binlerce aktif üyemizin hapse atıldığı, basında uygulanan sansür ve tecride rağmen ve her türlü kara propaganda ve kriminalize edici politikalara rağmen tüm anketlerde oyumuz yüzde 15 olarak değerlendiriliyorsa, demokratik koşullarda gerçekleşecek bir seçimde gerçek gücümüz yüzde 30’dur. Türkiye’de şu an bile demokratik bir zemin olsa HDP fikriyatı yüzde 30 oyun sahibidir. Çünkü biz Türkiye’de demokratikleşmeyi savunan ve tüm sorunlara çözüm projesi sunan tek partiyiz. Bunu ilk seçimde hep birlikte göreceğiz.
Kendi seçmeninden AKP’ye kötü haber
'Cumhurbaşkanı seçilemeyen belediye başkanı görevine döner'
HDP Genel Merkezi önünde gerginlik
Garo Paylan: Millet İttifakı'nın parçası olmak istemiyoruz