Milyonlarca çalışanın umutla beklediği 2026 asgari ücreti kasımda 30 bin liraya yaklaşan açlık sınırının altında kaldı.
Yüzde 27'lik artışla 28 bin 75 TL olan yeni ücret marketteki yangını söndürmeye yetmedi.
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, BBC Türkçe için kaleme aldığı analizde, Türkiye'nin kanayan yarası haline gelen "ücret politikasını" masaya yatırdı. Demiralp'e göre, yüksek enflasyon karşısında yılda bir kez yapılan zam, halkın alım gücünü korumaktan çok uzak.
AÇLIK SINIRI 30 BİNE DAYANDI, ASGARİ ÜCRET GERİDE KALDI
Demiralp, Türk-İş verilerine dikkat çekerek tablonun vahametini gözler önüne serdi. Yılın başında asgari ücretle başa baş giden açlık sınırı, yıl içinde 29 bin 828 TL'ye fırladı. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise 93 bin 697 TL gibi ürkütücü bir seviyeye ulaştı.
Analizdeki en çarpıcı tespit ise şu oldu: "2026 yılında asgari ücretin 28 bin 075 TL'ye çıkarılması planlanmasına rağmen, bu tutarın daha yılın başında dahi açlık sınırının altında kaldığını görüyoruz."
BU BİR LÜTUF DEĞİL, DOĞAL BİR HAK!
Yüksek enflasyon dönemlerinde maaşların erimesine seyirci kalınmasını eleştiren Demiralp, alım gücünün korunmasının bir "seçim vaadi" veya "müjde" olarak sunulmasına tepki gösterdi.
Demiralp şu ifadeleri kullandı: "Alım gücünün korunması bir ayrıcalık değil, vatandaşın en doğal hakkı. Ne var ki seçim dönemlerinde 'müjde' niteliğinde sunulan bu ayarlamaların seçim sonrasında masadan kalkması, anlaşılması zor ve toplumsal açıdan endişe verici bir tutum."
Uzman isme göre, reel ücreti korumanın en adil yolu "otomatik enflasyon endekslemesi" ancak siyasetçiler ellerindeki bu kozu (havucu) kaybetmek istemiyor.
ENFLASYONUN TEK SUÇLUSU ASGARİ ÜCRETLİ Mİ?
"Asgari ücrete zam gelirse enflasyon patlar" tezine de bilimsel verilerle yanıt verildi. Yapılan araştırmalara göre, asgari ücretteki her yüzde 10'luk artış, enflasyonu yaklaşık 2 puan yukarı çekiyor.
Bu hesaba göre; yapılan yüzde 27'lik zammın enflasyon üzerindeki etkisi yaklaşık 5,5 puan olacak. Ancak Demiralp, enflasyonla mücadele faturasının sadece dar gelirliye kesilmesinin yanlış bir politika olduğunu vurguluyor.
BÜYÜK TEHLİKE: BEYİN GÖÇÜ VE ÜCRET SIKIŞMASI
Türkiye'nin bir "asgari ücretliler ülkesi"ne dönüştüğüne dikkat çeken Demiralp, gözden kaçan büyük bir tehlikeye işaret etti: Tecrübeli çalışan ile vasıfsız işçinin maaşının eşitlenmesi.
Yıllarını mesleğine vermiş, verimliliği yüksek bir çalışanın, işe yeni başlayanla aynı ücreti almasının ekonomik teoriye aykırı olduğunu belirten Demiralp, bu durumun "beyin göçünü" hızlandırdığı uyarısında bulundu: "Bu ücret sıkışması, beşerî sermayeyi caydıran, beyin göçünü hızlandıran ve dolayısıyla verimlilik artışıyla desteklenen kalkınma odaklı büyümenin önüne geçen bir etken olarak değerlendirilmeli."