Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun 2025 yılına ilişkin ilk toplantısı öncesinde, Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar önemli açıklamalarda bulundu.
TÜİK’in yüzde 44,38 olarak açıkladığı yıllık enflasyona rağmen, asgari ücrete yalnızca yüzde 30 zam yapıldığını hatırlatan Ağar, bu oranın yetersiz kaldığını söyledi.
Ağar, o günden bu yana gıda, kira, eğitim, ulaşım ve faturalar gibi temel harcamalara gelen zamların hane bütçesini baskıladığını belirtti. Ağar, ekonominin büyümesine rağmen bu refahın çalışanlara ve emeklilere yansımadığını vurguladı: Ağar, servet eşitsizliğine dikkat çekti: “Dolar milyarderleri sayısının her yıl artması, zengin ile yoksul arasındaki uçurumun daha da derinleştiğini göstermektedir.”
Türk-İş, 2024’te karşılanmayan yüzde 14,38’lik enflasyon farkının tam olarak giderilmesi gerektiğini belirtti
Asgari ücret artışlarının enflasyonu artırdığı yönündeki söylemleri eleştiren Ağar, verilerin bunu yalanladığını ifade etti: “2025 yılının Temmuz ayında asgari ücrete herhangi bir artış yapılmamasına rağmen fiyatların yükselmeyi sürdürmesi enflasyonun kaynağının ücretler olmadığını açık biçimde göstermektedir.”
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun saat 14.00’teki toplantısı öncesi Türk-İş heyeti sürpriz bir ziyaretle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na gitti. Heyet, Bakan Vedat Işıkhan’a bir mektup sundu. Bu ziyaretin ardından toplantıya katılıp katılmayacaklarına dair açıklama yapan Ağar şunları söyledi:
“Doğru, bir araya geldik ama toplantı salonunda bir araya gelmedik. Kendisine komisyona katılmayacağımızın gerekçelerini sunmak için bizi makamında, makamının arkadaşıyla da kabul etti.
İşveren vekillerimiz de oradaydı. Dolayısıyla üçümüz bir araya geldik. Onların yanında ben sunumu yaptım. Gerekçeleri kısaca anlattım ve dosyayı Sayın Bakana sundum. Bundan sonra gelişmeleri takip edeceğiz. Ona göre lafı zamanında konuşacağız.”
"DÜZENLEME YOKSA GELMEYİZ"
Komisyonda yapısal bir değişiklik olmadan masaya oturmayacaklarını belirten Türk-İş şu açıklamayı yaptı:
“Daha yeni bir düzenleme olmazsa biz gelmeyiz zaten.”
Ağar'ın açıklamasından öne çıkanlar da şöyle:
"Tüik arafından açıklanan %44.38 oranındaki enflasyona rağmen asgari ücrete yalnızca %30 oranında zam yapılmıştır. Yapılan zam enflasyonun oranının altında kalmıştır. O günden bu yana temel ihtiyaç ürünlerinde fiyat artışları hız kesmeden devam etmiştir. Gıda, kira, eğitim ve ulaşım giderlerinde yaşanan yüksek fiyat artışları hane bütçesini hane bütçesini ağır biçimde baskılamaktadır. Elektrik, doğalgaz ve suya yapılan zamlar da bu baskıyı daha da arttırmaktadır. Asgari ücretin düşük belirlenmesi ile birlikte işçi ve ailesi başta zorunlu tüketim ürünleri olmak üzere tüm harcama kalemlerinde ardı ardına gelen fiyat artışlarıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu durum işçinin ücretinin hızla eridiğini ve alım gücünün her geçen gün daha da düştüğünü açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Ortaya çıkan ekonomik tablo yalnızca çalışanları değil, yıllarca prim ödeyen ve ülkenin kalkınmasına emek vermiş olan emeklileri de derinden etkilemiştir. Türkiye ekonomisi son yıllarda büyümekte gayri safi milli hasıla artmakta ve kişi başına düşen gelir yükselmektedir. Ancak bu büyümenin oluşturduğu çalışanlara ve emeklilere yansımamakta, gelir artışı toplumun geniş kesimleri kesimlerine ulaşmamaktadır. Buna karşılık dolar milyarderleri sayısının her yıl artması, zengin ile yoksul arasındaki uçurumun daha da derinleştiğini göstermektedir. Bir kesim servetine servet katarken milyonlarca işçi ve emekli temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanmaktadır. Bu neden nedenlerle asgari ücret belirlenirken öncelikle geçtiğimiz yıl karşılanan karşılanmayan %14.38'lik enflasyon kaybı tam olarak telafi edilmelidir. Buna ek olarak gıda, ulaşım, kira, eğitim ve fatura kalemlerinde art arda yaşanan yüksek fiyat artışları ile gerçekleşen enflasyonun yol açtığı kayıplar eksiksiz biçimde karşılanmalıdır. Tüm bunların ötesinde ekonomik büyümenin oluşturduğu refahın işçiye yansıtılmasını sağlayacak ilave bir artış yapılması zorunludur. Asgari ücret tartışmalarının başladığı her dönemde bazı işveren çevrelerinin asgari ücretin bir geçim ücreti olmadığı yönünde açıklamalar yaptıkları bilinmektedir. Önceki dönemde bu söylemin komisyon tarafından benimsemesi sonucunda asgari ücret ülkemizde fiilen bir taban ücret olmaktan çıkarak ortalama ücret seviyesine dönüşmüştür. Bugün çalışmaların yarısından fazlası ya asgari ücretle ya da asgari ücrete çok yakın bir ücretle çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu durum ücret skalasının daralmasına, mesleki kıdem ve vasıf düzeylerinin ücretlere yansımamasına yol açmaktadır. Mevcut eğilim sürdüğü takdirde çalışma barışının bozulmasıyla birlikte nitelikli iş gücünün de asgari ücret seviyesine sıkışması riski ortaya çıkacaktır. Kamuoyunda zaman zaman dile getirilen asgari ücret artsa enflasyon artar iddiası ekonomik verilerle ve enflasyonun temel dinamikleriyle uyumlu değildir. Geçtiğimiz yıllarda enflasyon olağanüstü düzeyde yükselmiş. 2025 yılında ise artış hızı yavaşlamakla birlikte enflasyon enflasyonun yükselişi devam etmiştir. Enflasyonun artış hızının azalması enflasyonun düştüğü anlamına gelmemektedir. 2025 yılının Temmuz ayında asgari ücrete herhangi bir artış yapılmamasına rağmen fiyatların yükselmeyi sürdürmesi enflasyonun kaynağının ücretler olmadığını açık biçimde göstermektedir. Dolayısıyla enflasyonu yalnızca asgari ücret artışına bağlamak ekonomik sorunların yapısal ve çok boyutlu nedenlerini göz ardı etmek anlamına gelmektedir. Bunun yanında asgari ücret artışının istihdamı azaltacağı yönündeki söylemler de gerçekçi değildir. iki ya da üç işçinin işini yapmaya zorlanmakta, ağır çalışma koşulları iş sağlığı ve güvenliğini ciddi biçimde tehdit etmektedir. Buna ek olarak çalışma hayatında çocuk işçiliği halen yaygın şekilde sürmekte, okulda olması gereken, parkta oynaması gereken çocuklar ağır koşullarda çalıştırılmaktadır. Gebze Dilovası'nda meydana gelen yangında yaşamını yitiren çocuk işçiler bu vahim durumun en çarpıcı örneğidir. Bu tablo karşısında asgari ücret artışının istihdam kaybına yol açacağı iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Yoksulluğu ve hayat pahalılığını en ağır biçimde yaşayan asgari ücretliler, işsizler ve emekliler için insan onuruna yaraşır bir gelir düzeyi sağlamak devletin temel sorumluluğudur. Her bireyin insanca yaşama hakkı sosyal devlet ilkesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle işçilerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek, yaşam kalitesini koruyabilecek ve geleceğe güvenle bakmalarını sağlayacak gelir politikalarının hayata geçirilmesi zorunludur. Türk-İş bu hakkın eksiksiz biçimde tanınması ve uygulanması için kararlı mücadelesini sürdürecektir. Az kaldı. Türk İş olarak toplumun en temel hakkı olan adil gelir ve yaşanabilir ücret için tüm kesimleri sorumluluk almaya ve gerçekçi adımlar atmaya davet ediyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur."
NELER OLDU?
Milyonlarca çalışanın kaderinin belirleneceği Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısına saatler kala Ankara'da hareketli dakikalar yaşandı. TÜRK-İŞ heyeti, sürpriz bir hamleyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın kapısını çaldı. Bakan Vedat Işıkhan'a bir mektup sunan sendikanın, saat 14.00'teki kritik toplantıya katılıp katılmayacağı ise tam bir muammaya dönüştü.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yılın ilk toplantısını gerçekleştirmesine kısa bir süre kala başkentte trafik hızlandı. Toplantı saati olan 14.00 öncesinde, işçi tarafını temsil eden Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) heyeti bakanlık binasına giriş yaptı.
BAKAN IŞIKHAN'A MEKTUP SUNULDU
TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar liderliğindeki heyet, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'a iletilmek üzere bir mektup getirdi. Mektubun içeriğine dair henüz bir bilgi paylaşılmazken, bu ziyaret "pazarlık öncesi son uyarı mı?" sorularını akıllara getirdi.