Köroğlu da Yunus Emre de yürürdü...

Çünkü yüzyıllardır adalet arayanların memleketi Anadolu.

İktidar sahiplerinin acımasızlığı, söylemlerine yansıyor yine. Esip gürlüyor, ithamlarla haksızca terörist diyerek suçluyorlar yürüyenleri. Ama görmeleri gereken bir mesaj, anlamaları gereken bir fotoğraf, hatırlamaları gereken bir mazi var; bu topraklardaki zulmün karşısında duran adalet arayışının mazisi.

Anadolu'nun adalet arayışı yeni değil ki...

Bu toprakların hafızası anlatıyor bize, daha doğrusu anlayana...

Bu topraklar haksızlığa karşı adalet arayanların yurdu oldu hep. Ahmet Arif'in anlattığı gibi Anadolu;

Binlerce yıl sağılmışım,

Korkunç atlılarıyla parçalamışlar

Nazlı, seher-sabah uykularımı

Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,

Haraç salmışlar üstüme.

Ne İskender takmışım,

Ne şah ne sultan

Göçüp gitmişler, gölgesiz!

Selam etmişim dostuma

Ve dayatmışım...

Görüyor musun?

Yaşar Kemal'in, Orhan Kemal'in, Kemal Tahir'in anlattığı öykülerde okuduk Anadolu'nun adalet arayışını. Zulme başkaldıranlar isyanla yürüdü bu topraklarda daha yıllar yıllar öncesinde. Nükte, ironi ve her türlü baskıya inat özgür bir dille anlattılar bize yaşananları. Yunus Emre anlattı mesela 13. yüzyılda;

Beğler azdı yolundan, bilmez yoksul halinden

Çıktı rahmet gölünden, nefs gölüne dalmışdur

Yunus sözi alimden, zinhar olma zalimden

Korkadurın ölümden, cümle doğan ölmüşdür.

Maddi dünya ile bağını kesip de bir derviş olarak yollara düşen Yunus Emre anlatıyor bize hala adaleti... Ayrıca karış karış Anadolu'yu gezerken bugünlere-bize ulaştırdığı Hocası Taptuk Emre'nin “Adalet suçu suçluyu değil, adalet sonuna kadar masumiyeti aramaktır“ sözünü unutmak mümkün mü?

Ya da Köroğlu anlattı bize adaleti:

Köroğlu'yum kayaları yararım

Halkın kılıcıyım hakkı ararım

Sultan padişahtan hesap sorarım

Uykudan uyanan katılır bana...

Veya Dadaloğlu anlatmıştı bize adaleti; Osmanlı'nın iskan politikasına isyan edip dile gelmişti;

Hakkımızda devlet etmiş fermanı

Ferman padişahın dağlar bizimdir...

Örnekleri daha da arttırmak mümkün. Tüm bu dizeler kafamda uçuşurken bakıyorum, yürüyenlere. Geçmişten geleceğe bakıyorum aslında. Çünkü geçmişten getirdikleriyle geleceğe yürüyorlar. Şimdi İstanbul'a yaklaştılar. Provokasyon söylemleriyle kimileri korku yaymak istiyor ama nafile. Demek ki bilmiyorlar, görmüyorlar maziyi. Demek ki hala anlamıyorlar.

Demek ki örnek aldıkları hatta devamıyız dedikleri partinin adını unutmuşlar. Demek ki 15 sene öncesinde yeni bir parti kurarken adını 'adalet' koyduklarını unutmuşlar. Yani anlayacağınız hem kendilerine hem de bu ülkenin yurttaşlarına yabancılaşmışlar.

Ama nafile... Her fırsatta 50 sene öncesinden örneklerle çeşitli suçlamalarla bugünü görünmez kılmaya çalışsalar da olmuyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları onurla, kıvançla yürüyor.

Kurtuluş Savaşı'nın emanetini taşıyarak yürüyor, Cumhuriyetin değerlerini taşıyarak yürüyor... Pazar günü verecekleri güçlü mesaja, her bir kilometrede artarak, her bir adımda büyüyerek yaklaşıyorlar.

Böyle bir maziye sahip olan bu topraklarda yaşayanları yönetirken, anlamak en büyük fazilet olsa gerek.

Anlıyor musun?...

Yok anlamıyorsun.

Anlamayanlara bir kez de Nesimi ile anlatsın öyleyse; çünkü mesele gayet basit, çünkü mesele ciddi bir itiraz. Çünkü

"Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem"...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Semra Topçu Arşivi