Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

“Tito artıkları” kazanacak

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin TİP Genel Başkanı Erkan Baş’a göçmen bir aileye mensubiyetinden ötürü “ajan” diyerek iftira etmesi, ondan “Tito artığı” diye söz etmesi, bu ülkede politika yapmaya soyunanların cehaleti konusunda karşılaştığımız son örnek oldu.

Adı geçeni ciddiye aldığımdan değil ancak bugün emperyal güçlerce parçalanarak ortadan kaldırılmış, etnisite/din sarmalında biribirine düşürülmüş bir coğrafyada eşi benzeri görülmemiş bir kardeşlik yurdu kuran Tito’yu sözümona hafife alma cüreti can sıkıcı yine de.

Baş şahsında sosyalistleri “artığı” olmakla suçlayan zatın Tito hakkında bilmesi gereken ilk şey, onun modern Yugoslavya'nın yaratıcısı, bilgeliğiyle, devlet adamlığıyla Yugoslavya'nın tarihsel olarak birbirine düşman uluslarını istikrarlı bir federasyonda birleştiren büyük bir lider olduğudur. Turan Turan deyip kültürel, dini açıdan biribirinin neredeyse aynısı olan Türkleri (bırakın coğrafi olmayı kültürel olarak bile) bir araya getirememişlerin, birbirine benzemeyen toplulukları aynı coğrafyada kaynaştıran Tito’yu anlaması zor elbette.

Küçük partiden devlete

Yugoslavya Komünist Partisi (YKP) dünyanın en eski komünist partilerinden biriydi. 1919’da Belgrad’da kurulan parti 1930'lara kadar sert devlet baskısıyla engellenen küçük, izole bir güç olarak kaldı. Ama bakın bu küçük parti delirmiş bir güce karşı diklendi, onu perişan etti. Nazi Almanyası, İtalyan, Macar, Bulgar müttefikleriyle birlikte Nisan 1941'de Balkan topraklarını işgal ettiğinde, buna ilk karşı çıkan YKP oldu. Parti, Josip Broz Tito liderliğinde yüz binlerce kişilik bir silahlı güç oluşturarak Yugoslavya'yı neredeyse hiçbir dış müdahale olmadan kurtardı. Tito’ya “Yugoslavya'nın kurtarıcısı” unvanının verilmesi bu yüzdendir.

Kurtarılmış ülkesinde yapılan ilk seçimlerde ezici bir zafer elde ederek Başbakan olan Tito, ülkenin adını Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti olarak değiştirdi. Tek bir ulus adına hareket etseydi işi elbette daha kolay olurdu, ama yapmadı. Bir sosyalistin yapacağı iş değildir çünkü. Kasım 1945'te ülke için yeni bir anayasa oluşturdu. Yugoslavya'yı Bağlantısızlar Hareketi'nin kurucu üyelerinden biri yaptı, Üçüncü Dünya ülkeleriyle güçlü bağlar kurdu. 1953’te Cumhurbaşkanı oldu. Sanıldığı gibi hemen değil ta 1963 yılında ülkenin adını resmi olarak Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti olarak değiştirdi. Ülkede çeşitli reformlar gerçekleştirerek insanlara konuşma, dini ifade özgürlüğü verdi.

Filistin’in dostu

1967 yılında vize zorunluluğunu kaldırarak sınırlarını yabancı ziyaretçilere açtı. Ayrıca Arap-İsrail çatışmasında barışçıl çözümün teşvik edilmesinde aktif rol aldı, Müslüman dünya Filistin’i tek başına bıraktığı zamanlarda Filistin dostu ülkelerin başında Tito önderliğindeki Yugoslavya geliyordu.

1971 yılında yeniden Yugoslavya Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez yaptığı ilk iş Federasyon’a bağlı cumhuriyetlere özerklik sağlamak oldu. Cumhuriyetler eğitim, sağlık, konut meselelerinden sorumluyken federal hükümet dışişleri, savunma, iç güvenlik, parasal işler, Yugoslavya içinde serbest ticaret, yoksul bölgeleri kalkındırma konularından sorumluydu.

Tito yönetimindeki Yugoslavya'da sosyalizm, dönemin sosyalist ülkelerinden daha fazla gelişti. "Yugoslavya ekonomik mucizesi” ülkeye uzun yıllar boyunca refah sağladı. Yaşam standartları açısından Yugoslavya, sosyalist topluluk içinde Doğu Almanya'dan sonra (evet, şaşırmayın, yaşam standartları açısından birinciydi D. Almanya) ikinci sıradaydı.

Ama bu başarı her şeyin iyi olduğu anlamına gelmiyordu tabii. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ülkedeki uluslar arasında ciddi çelişkiler vardı. Ama Tito, Yugoslavya'daki hiçbir etnik grubun çok fazla güç kazanmasına izin vermedi. 1960'larda Hırvatistan'da milliyetçi bir grup etkili olmaya başlayınca Tito milliyetçi Hırvat liderleri emekli etti.

Etnik çatışma ihtimali belirdiğinde de milliyetçi duygularla başa çıkmanın bir yolunu buldu. Ayrılıkçılığı önlemek için Yugoslavya cumhuriyetlerinin idari sınırlarını yeniden düzenledi. Hırvat bir baba ile Sloven bir anneden olmasına rağmen Tito‘nun ağzından herhangi bir aidiyet sözü çıkmadı, “Yugoslav‘ım“ demek dışında. Ülkesinin yurttaşlarını göçmen, Balkan, Kürt, Alevi diye küümseyen çapsızların kafası basmaz bu tür işlere.

Uluslararası farklılıklar yok edildi

Hırvatistan'da çok sayıda Sırp, Bosna'da Sırplar, Hırvatlar, Sırbistan'da Macar azınlıkla birlikte Voyvodina özerk vilayeti, çoğunlukla Arnavutların yaşadığı Kosova vardı. Bu uygulamaya "Denge ve Denetleme Sistemleri" adı verildi. Bu politika uzun yıllar boyunca Yugoslavya ulusları arasındaki farklılıkların silinmesini sağladı.

Kendi adıma, eğer öyle kabul ediliyorsam, “artığı“ olmaktan onur duyacağım Tito'nun 1980 yılında ölümünden sonra ülke yaklaşık on yıl boyunca istikrarını korudu ama Yugoslav hükümetinin sosyalizmden uzaklaşması sonucu Federasyon’daki özerk ülkeler birbiri ardına ayrıldı.

Yugoslavya’nın parçalanmasında, “Komünizme karşı“ Destici gibilerin dostu Amerikan istihbarat servislerinin yanı sıra NATO ülkelerinden Hırvat ile Boşnak milliyetçilerine yapılan askeri yardımın da önemli bir rolü var. Tito’ya, Erkan Baş’a saldıranlar bu güçlerin “artığı“dır.

Destici’ye önerim; bu yazıyı okuyacak kadar entelektüel ilgisi olduğunu sanmam. Zaman zaman Türkiye’ye glen büyük Yugoslav futbolcu,- o da bir Tito artığıdır - Cevad Prekazi ile bir görüşsün hiç değilse. O anlatsın Yugoslavya’yı, Tito‘yu.

Öğrnemenin yaşı yok. Öğrensin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi