Mehmet Tezkan
Erdoğan ile Bahçeli farkı
MHP Genel Başkanı haftalık olağan konuşmasını yaptı. Ekranın karşısına geçip dinlemedim, internet sitesinden okudum.
Uzun uzun Ukrayna meselesini anlatmış. Oradan İstanbul’un karına geçmiş. Sezai Karakoç’un kar şiirini okumuş, tabi sözü İmamoğlu’nun İngiliz Büyükelçisi ile yediği yemeğe getirmiş. Balığa tuz döktüğünü yollara tuz dökmediğini belirterek İmamoğlu’nun görevden affını istemesi gerektiğini söylemiş…
(Burada bir parantez açayım. Görevden affını isteme yeni rejimin simgesi oldu. Eskiden siyasetçilerin istifası istenirdi şimdi affı isteniyor. İmamoğlu hadi Bahçeli’nin hatırını kırmayayım derse kimden affını isteyecek. YSK’dan mı? Ya YSK kabul etmezse!.. Halktan istesin diyeceklerdir. İstanbulluların kabul edip etmediğini öğrenmek için sandık mı kurulacak. Bakanlar aflarını isteyebilirler, çünkü onların muhatabı bir kişi. Affedip etmeyecek o. Parantezi kapatıyorum)
Bahçeli konuşmasından iki şeyi normal karşıladığını öğreniyoruz.
Birincisi, MOBESE kamarasıyla çekilen İmamoğlu’nun görüntüsünün servis edilmesini. İkincisi, 10 yaşındaki çocuğun kürsüye çıkarılarak Kılıçdaroğlu’na hain dedirtilmesini.
Bahçeli’ye göre hayatın olağan akışına uygun!
Uzun konuşmanın ana gövdesi bu… Sedef Kabaş ile Sezen Aksu’nun da nasibini aldığını söylemeden geçmeyelim.
Ya memleketin can yakan meseleleri!
Onlar Bahçeli’nin gündeminde yok. Ne isyan ettiren elektrik faturaları var ne her gün yapılan benzin zammı ne de yüzde 50’ye vuran enflasyon var.
Bahçeli’ye göre Sezen Aksu’nun beş yıl önceki şarkısı bunlardan daha önemli, daha ağırlıklı, daha yakıcı bir an önce çözülmese gereken mesele.
İktidarın küçük ortağı, yok sayarak sorunların yok olacağını zannediyor herhalde. Bu aslında iktidarın yegâne sahibinin eski bir sözüdür, eski taktiğidir.
Bahçeli ondan öğrenmiş olabilir. Sorunu yok sayarsan sorun yok olur!
20 yıl oluyor. 2002 yılının Aralık ayı, Erdoğan Moskova’da. Orada çalışan bir Türk işçi, Kürt sorununu sorunca Erdoğan şu yanıtı vermişti:
“Sorun var diye inanmayacaksın. Yok diye inanacaksın. Sorun var diye inanırsan sorun olur. Sorun yok dersen, sorun ortadan kalkar. Biz böyle bir sorun yok diyoruz.”
Erdoğan aynı tutum içinde değil. Taktik değiştirdi çünkü 20 yıl süren iktidarı döneminde sorun yok değince sorunun yok olmadığını gördü.
Artık Bahçeli gibi davranmıyor.
Sorunu kabul ediyor ama sorumluluğu almıyor.
Mesele geçen akşam düzenlediği basın açıklamasında şu cümleye kurdu; ‘ faiz, kur, enflasyon şer üçgenine hapsetmek istediler. Hamd olsun bu oyunların hepsini bozduk.’
Ne demek bu…
Çözemedim. Türkiye’yi, bizleri kim veya kimler şer üçgenine hapsetmek istedi?
Kim, ne yaparak faizi, kuru, enflasyonu zıplatarak Türkiye’yi hapsetmeye kalktı?
Bu sorunun cevabı yok.. Erdoğan’ın sorun var ama sorumlu değilim demesi için bulunan formül.
Görünmeyen düşman ilanı!..
Cumhurbaşkanı devreye girecek, şer üçgenini kıracak, oyunları bozacak, Türkiye’yi düzlüğe çıkaracak.
Beyinlere zerk edilmeye çalışan bu..
Dikkat ederseniz Erdoğan geçen akşam sanki elektrik zammına kendi karar vermemiş, başkaları yapmış halktan gelen tepiler üzerine devreye girmiş havasında konuştu.
Cumhurbaşkanı seçim öncesi yine meydanlara çıkarak ‘bu kardeşinizi bir kez daha seçim enflasyonla, kurla, faizle nasıl başa çıkılır’ diye oy isteyebilir mi?
İsterse 2018 seçimini hatırlatan çıkar mı?