Cumhurbaşkanlığı Yargı Sistemi!...

2017 yılındaki Anayasa değişikliğiyle sadece yürütmeyi cumhurbaşkanlığı makamıyla birleştirmedik.
Yasamayı da yargıyı da cumhurbaşkanı makamına tabi kıldık…
Adı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ama…
Aynı zamanda cumhurbaşkanlığı yargı sistemi…
Aynı zamanda cumhurbaşkanlığı yasama sistemi…
Artık Saray ne derse o oluyor…
Yürütme zaten kendileri… Yasamada da yargıda da durum farklı değil…
Çünkü Anayasal olarak üç kurumun başında da Cumhurbaşkanı var. Üç kuruma da hükmedebiliyor…
Devlet Başkanı…
Aynı zamanda başbakan yani tek kişilik hükümet…
Aynı zamanda Meclis’te çoğunluğu elinde tutan ittifakın lideri. Bir dediği iki edilmiyor…
Aynı zamandı yüksek yargı organlarının üyelerini, HSK’ yı seçiyor. HSK üzerinden yerel mahkeme heyetlerini belirleyebiliyor…
Anayasa bu yetkili kendisine tanıdı…
Akademik hayata da müdahale etme yetkisi var. İstediği kişiyi rektör atıyor.
Kayyum rektör!
Bürokrasi zaten emrinde…
Eee bu durumda Can Atalay kararına çok mu şaşırdınız?
Eee bu durumda Tolga Şardan yazdığı haber nedeniyle tutuklandı… Duyunca; ‘aaa bu kadarı da fazla mı dediniz’…
Demeyin… Geçen gün yazdım… Erdoğan 2028’e hazırlanıyor…
2028 Türkiye’sini ilmik ilmik örüyor… Otoriter, baskıcı, yasakçı rejimden, nasıl yaşadığımıza da karar verecek totaliter rejime geçmenin kilometre taşlarını döşüyor…
Can Atalay kararını haber televizyonları hukukçulara soruyor… Ceza hukukçularına, anayasa hukukçularına.
Yanlış…
Hukukun olmadığı yerde, hukukun ayaklar altına alındığı düzende, hukukun yerine keyfiliğin aldığı ortamda hukukçular ne diyecek ki…
Çünkü Türkiye artık hukuk devleti değil…
Anayasa Mahkemesi’nin kararının yerel mahkeme tarafından Yargıtay’a gönderilmesinin hukuki değil siyasi anlamı var…
Ağır ceza mahkemesi ben Anayasa Mahkemesi’ni tanımam muhatabım Yargıtay diyor…
Anlaşılan o ki, siyasal iktidar Anayasa Mahkemesi’nin yerine Yargıtay’ı koymak istiyor…
Bu düşünceye nasıl mı vardım?
Adalet Bakanı’nın açıklamasından… Hukuki süreç devam ediyor dedi… Çok önemli çok anlamlı açıklama…
Yani son kararı Anayasa Mahkemesi değil Yargıtay verir demeye getirdi…
Anayasa Mahkemesi’ni ikinci derece mahkeme düzeyine indirdi… MHP Genel Başkanı Bahçeli
‘kapatalım’ diye tutturuyordu ya…
Madem öyle kapatın o zaman!...
Tiyatroya gerek yok…
Anayasa Mahkemesi Can Atalay’ın derhal tahliye edilmesini istedi. İlkokul çocuğu bile anlasın diye güzel bir gerekçe yazdı. Özetle; seçim hakkı ihlali ve kişi hürriyeti ve güvenliği ihlal edilmiştir dedi…
Daha ne desin…
Can Atalay kararı dört üyenin hayır oyuna karşı başkan dahil dokuz üyenin oyuyla çıktı. Bu kararı verenler hala o koltukta oturacak mı?
Kendi kararlarının yok hükmünde sayılmasını içlerine sindirecekler mi?
O dokuz üyenin istifa etmesi gerekmiyor mu?
Hukukun üstünlüğüne inanmışlarsa; evet…
Hemen cübbelerini çıkarmaları gerekir. Başta Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın…
Anayasa Mahkemesi’nin dokuz üyesine soruyorum…
Bu hayatı bir kere yaşıyoruz, bu kadar horlanmaya, aşağılanmaya, yok sayılmaya değer mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi