Tunç Soyer ilk kez hakim karşısında: Kooperatif davasında yargılama başladı
Kooperatif davası olarak bilinen, İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki İZBETON A.Ş.'de, taşeron şirketler eliyle yolsuzluk yapıldığı iddiası üzerine aralarında eski İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun bulunduğu 11'i tutuklu toplam 65 sanığın İzmir 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 yıl ile 45 yıl arasında değişen oranlarda hapis istemiyle yargılandığı davanın ilk duruşması, bugün Aliağa Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesinde görüldü
SON DAKİKA! Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer tutuklandı
Aliağa-Şakran Cezaevi Yerleşkesi’nde yapılan duruşmaya CHP Genel Başkanı Özgür Özel de katıldı. Duruşmayı yaklaşık 5 saat takip eden Özel, Manisa'daki programı nedeniyle duruşma salonundan ayrıldı.
"BU SALONDA KOOPERASTİFÇİLİĞİ SAVUNURKEN CUMHURBAŞKANI KOOPERATİFÇİLİK PROGRAMINI AÇIKLAYACAK"
Duruşmada savunma yapan Tunç Soyer, “Kooperatifler daha iyi bir dünya inşa ediyor” ifadesini kullanarak, bu sözün kendisine ait olmadığını ancak aynen katıldığını belirtti. Soyer, "Birleşmiş Milletler 2025 yılını “Uluslararası Kooperatifler Yılı” ilan etmiş, kooperatiflerin küresel etkisini güçlendirmek için de bu temayı belirlemiş. Biraz ironik belki ama; Bugün bu salonda biz kooperatifçiliği savunurken Sayın Cumhurbaşkanı 'Türkiye Kooperatifçilik Stratejik Eylem Planı 2025-2029 Programını' açıklayacak. Muhtemelen kooperatifçilik eğitimi ilkokuldan başlayarak yüksek öğrenime kadar her düzeyde müfredata girecek. Bu harika olur. Hiç olmazsa artık kimse mahkeme salonlarında kooperatifçilik ve faydalarını anlatmak, kooperatifçiliğin dolandırıcılık olmadığını savunmak zorunda kalmaz" ifadelerini kullandı.
80 GÜNDÜR TUTUKLU
80 gündür tutuklu olduğunu belirten Tunç Soyer, "Neden özgürlüklerimden mahrum kaldığımı, sevdiklerimden uzaklaştırıldığımı, tek kişilik bir hücrede hayattan koparılmaya çalışıldığımı düşünüyorum. İddianamedeki 4-5 iddianın ana hattını oluşturduğunu görüyorum" diyerek savunmasını şöyle yaptı:
Kooperatif, insanların ortak bir ihtiyacı karşılamak veya ortak bir amacı gerçekleştirmek için kendi iradeleriyle bir araya gelip oluşturduğu organizasyondur. Sayın heyet mutlaka sizin de aile büyükleriniz içinde ya da tanıdıklarınız arasında kooperatif üyesi olanlar vardır. Mutlaka kooperatiflere aşinasınız. Ama yine de kısa bir tarihsel özet yapmak istiyorum.
KOOPERATİF TARİHİNİ HAKİMLERE ANLATTI
İlk örnekleri Sanayi Devrimi ertesinde 1850’lerde İngiltere’de ortaya çıkmış. Bir bölüm düşünür kooperatifçiliği sosyal demokrasi ile buluştururken, bir bölümü, kapitalizm ile sosyalizm arasında bir orta yol olarak değerlendirmiş. Aynı yıllarda Mithat Paşa öncülüğünde, Osmanlı köylüsünü tefeciden kurtarmak ve ortak finansman yaratmak için “Memleket Sandıkları” kurulmuş. Memleket Sandıkları daha sonra Ziraat Bankasına dönüşmüş. Atatürk daha Cumhuriyet ilan edilmeden hatta Kurtuluş Savaşı zaferle sonlanmadan çok önce, 27 Eylül 1920’de TBMM’ye “Kooperatif Şirketler Kanunu Tasarısını” sunuyor ve Mecliste kabul ediliyor. Atatürk “Kooperatif şirketlerin ülkemizde de kurulmaları ve çoğalmaları milletimiz için başlı başına bir iktisadi zafer olacaktır.” diyor.
VERİLERİ MAHKEMEYE SUNDU
Bu değerlendirmeler subjektif görüşlerim değil. İki sayısal veriyle 2002-2024 tarihleri arasındaki değişimin nereden nereye vardığını, söylediklerimin nasıl gerçeğe dönüştüğünü ortaya koymak isterim.
Birinci veri:
TUİK’in yayınladığı “Yapı Kullanma İzni Belgesi İstatistiklerine” göre, 2002 yılında kooperatifler tarafından imal edilen binaların sayısı toplamın yüzde 31,97’si iken yani konutların 3’te biri kooperatif eliyle yapılırken bu oran 2024 yılında yüzde 1.15’e düşmüş. Özel sektör ise 2002’de yüzde 66.71 iken 2024 yılında yüzde 93.10’a çıkmış.
İkinci veri:
Yine TUİK verilerine göre, Türkiye’de kendi evinde oturanların oranı 2002 yılında yüzde 73 iken 2024 yılında bu oran yüzde 56.13’e düşmüş. Kısaca insanlar bir yandan yoksullaşırken bir yandan da konut barınma hakkı olmaktan çıkmış, yatırım aracına dönüşmüş. Oysa 1948’de kabul edilen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, barınma hakkını temel insan hakları arasında saymıştır. Hatta barınma hakkı diğer temel hakları altında toplayan bir “çatı” olarak kabul edilmiştir.
DEPREMDEN 19 GÜN SONRA KARAR ALDIK
Depremden 19 gün sonra 18 Kasım 2020’de İzmir Büyükşehir Belediyesi meclisi olarak 10 yıldır bekleyen kentsel dönüşüm sorunu ile ilgili tarihi bir adım attık ve oybirliğiyle yani CHP, AKP, MHP, İYİ parti oylarıyla bir Meclis Kararı aldık. Bu karar ile 6306 sayılı Kanun’un 8. Maddesi uyarınca İzBB ve belediyemiz şirketi olan İZBETON arasında yapılan protokol oybirliğiyle kabul edildi. Böylece 10 yılı aşkın süredir evlerini bekleyen hak sahiplerinin olduğu ve tamamen kilitlenmiş kentsel dönüşüm süreçlerini tekrar başlatmış olduk.
Savcılığın iddia ettiği gibi kişisel bir çıkar ya da menfaat elde etmediklerini kaydeden Soyer, Kooperatif ortaklarına ya da üçüncü bir şahsa da menfaat sağlamadıklarını ifade etti.
İDDİANAME “KİŞİSEL ÇIKAR VE MENFAAT YOK” DİYOR
Tun. Soyer, savunmasının devamında şunları söyledi:
Emniyet Müdürlüğü’nde; bana art arda sorulan onlarca ismi tanımadığımı söylemiştim. Daha sonra o isimlerin kooperatiflerin yöneticileri ya da onların iş verdiği şirket temsilcileri olduklarını söylediler. Sayın Başkan; bu durumda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor. Buraya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum; Ben İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, Türkiye’nin birçok bakanlığından büyük bütçeye sahip büyükşehir belediyesinin ilgili daire başkanlarını, bürokratlarını aldatıyorum. Yetmiyor, büyükşehir meclis üyelerini aldatıyorum. Yetmiyor, Dünya Bankası, Fransız Kalkınma Ajansı gibi uluslararası finans kuruluşlarını aldatıyorum ve binlerce kişiyi, herkesin gözünün içine baka baka hile ve desise ile kandıracak bir tezgah, bir oyun kuruyorum. Bu kadar çetrefilli ve alengirli bir oyunu kendim için de kurmuyorum, çünkü az önce söylediğim gibi iddianame “kişisel çıkar ve menfaat yok” diyor. Peki bu oyunu kimin için kuruyorum? İşte orada büyük bir sorun var.!
Çünkü lehlerine dolandırıcılık yaptığım iddia edilen 3. kişilerle hiç tanışmamışız yani onları hiç tanımıyorum. Bu durumda varsa dolandırıcılık suçu, bu suçun hangi maksatla, kimin için işlendiği sorusu cevapsız kalmıyor mu? Bu sorunun cevabı yoksa bırakın hukuka uygunluğunu iddianın rasyonalitesinden söz edilebilir mi? Sayın Başkan haddimi aştığımı düşünmeyiniz ama varsa böyle bir insanın, hapishaneye değil, tımarhaneye kapatılması gerekir. Bizim bütün kastımız, başından itibaren büyük bir çıkmaza girmiş kentsel dönüşüm süreçlerini tamamlamaktı. Başka da bir derdimiz yoktu.
"HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA UYGUN DAVRANMADIM, ÇÜNKÜ O AKIŞIN YÜZBİNLERİ YIKIMA GÖTÜRECEĞİNİ GÖRDÜM"
Soyer, 17 sayfalık savunmasının sonlarında ise İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişliğinin 31 Temmuz 2024 tarih ve 51/8 sayılı raporunun sonuç bölümünde kooperatifler ile yapılan sözleşmelerde İZBETON AŞ’ye III. Etap’tan 4, IV. Etaptan ise 2 daire bırakıldığının, İZBETON AŞ’nin bu işten herhangi bir kârının olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun ifade edildiğini kaydederek, "İZBETON’un bir belediye şirketi olarak kar amacı gütmeden kamusal hizmet üretmesinin hukuka uygunluğu bir tarafa; Müfettişlerin ve benim hayatın olağan akışına bakışımızın çok farklı olduğunu anlıyorum. Ben bugün dünyanın sürüklendiği olağan akışın hepimizi toplu halde trajik bir yere sürüklediğini düşünüyorum. O nedenle hayatın bahsedilen olağan akışına uygun davranmadım, çünkü o akışın yüzbinleri yıkıma götüreceğini gördüm. Ve bu akışa seyirci kalınırsa, yoksulların, işçilerin, memurların, emeklilerin asla ev sahibi olamayacağını anladım. Hayatın o olağan akışına uygum davransaydım ne İZBETON 6 daire için büyük yüklerin altına girerdi, ne de biz bugün hapiste olurduk" dedi.
İZMİR'E YATIRIMLARI ANLATTI
Babasının kendisine, “Evlat sana soyadımı miras bırakıyorum” dediğini kaydeden Soyer, "Babamın izinde hep onurumu koruyarak ve vicdanımın sesini dinleyerek yaşadım. 15 yıllık belediye başkanlığım sırasında dev bütçeler yönettim, İzmir tarihinin en büyük yatırımı Buca Metrosunu ben başlattım. Hem de pandemi döneminde, yurtdışından 3,2 faizle 4 yıl geri ödemesiz 12 yıl vadeyle 4 bankayı bir araya getirip bir sendikasyon kredisi yaratarak 490 milyon Euro getirdim. Bugünün parasıyla neredeyse 24 milyar lira ediyor. Belediye bütçesinin yüzde 40’a yakınını her yıl yatırıma harcayarak, yurtdışından kaynak yaratarak 5 yıl içinde onlarca hizmeti kamuya kazandırdık. 1 Milyar Euro yurtdışından düşük faizli yatırım finansmanı sağladık. 5 yılda hayata geçirdiğimiz yatırımların yaklaşık tutarı 2,1 milyar Euro yani bugünkü kurla yaklaşık 102 milyar TL ediyor. Aldığımız 700 üzeri otobüs, tamamladığımız metro ve tramvay inşaatları, açtığımız 5 fabrika bunlardan sadece bazıları" diye konuştu.
"TEK KURUŞ HAKSIZ MENFAAT ELDE ETMEDİM"
Bu süreçlerde defalarca kez denetlendiğini ve soruşturulduğunu belirten Tunç Soyer, "Adeta mercekle kusur aranan tüm bu soruşturmaların hepsinden aklandım. Ne aldatma kastı ne tek kuruş menfaat temini ile ilgili tek bir kusur, tek bir husus tespit edilemedi. Çünkü hayatım boyunca kimseyi aldatmadım, tek kuruş haksız menfaat elde etmedim, kimseye haksız menfaat sağlamadım. Siyaseti de güç için değil insan için, bu memlekete hizmet için yaptım. Siyasetin hayatı dönüştürme sanatı olduğuna inandım, tek derdim bu kısacık hayatta iyi bir iz bırakmak ve bu memlekette faydalı olmaktı" dedi.
Soyer, "İZBETON’daki yol arkadaşlarım bana güvendiler, ben de onların güvenini boşa çıkartacak hiçbir şey yapmadım. Bugün yargılanan bizler, bu davada zerre kadar kusuru olmayan her biri birbirinden kıymetli tertemiz, onurlu arkadaşlarım, tarihte suçlu olarak değil, vicdanlı, cesur öncüler olarak yerimizi alacağız" ifadeleriyle savunmasını tamamladı.