Kocasını kaçırarak evlendi: Yıllar sonra düğün sözünü de tuttu
2011 yılında, Samsun'da sıradan bir gün yaşanırken, bir otomobil yerel bir eczanenin önünde ani bir frenle durdu. Direksiyondaki Havanur Yanmaz, içeride çalışan eczane teknisyeni Serdar Yanmaz’ı dışarı çağırdı ve ona tek bir seçenek sundu: "Hadi, kaçıyoruz." Serdar nereye gittiklerini sorduğunda, yanıt kesindi: "Kaçtık, bitti."

Bu ani karar, çiftin hayatını birleştiren yolculuğu başlattı ancak geride, tamamlanmamış ritüeller ve sessiz bir pişmanlık bıraktı. O dönemde köyde, kısıtlı bir akraba grubuyla yapılan sade tören, genç çiftin hayalindeki "o gün"den oldukça uzaktı.

Bugün, o kaçıştan tam 15 yıl sonra ve üç çocuk sahibi olduktan sonra, Yanmaz çifti Samsun’da yeniden nikah masasına oturdu. Ancak bu kez sahnelenen tören, sadece bir evlilik yeminini değil, Türkiye’deki orta sınıf bir ailenin ekonomik gerçekler nedeniyle ertelemek zorunda kaldığı bir hayali, yıllar sonra gelen bir "telafi" çabasını gözler önüne seriyor.

ERTELENEN HAYALLERİN MALİYETİ
36 yaşındaki eczane teknisyeni Serdar Yanmaz ve 34 yaşındaki eşi Havanur Yanmaz’ın hikayesi, kişisel bir kutlamanın ötesinde, ekonomik şartların sosyal yaşam üzerindeki zamanlamasını da ortaya koyuyor. Çift, aslında bu yenilenmeyi evliliklerinin 10. yılında gerçekleştirmeyi planlamıştı. Ancak Serdar Yanmaz’ın ifadeleriyle, o dönemde ailenin "imkanları el vermedi."

Bu beş yıllık gecikme Türkiye'deki hane halkı bütçesindeki önceliklerin zorunlu değişimine dair sessiz bir veri sunuyor. Yanmaz, "İlk düğünümüz istediğimiz gibi olmamıştı, eşimin içinde hep bir ukde kalmıştı. Ben de onun bu hayalini gerçekleştirmek istedim" diyerek, bu kararın ardındaki duygusal motivasyonu açıklıyor. Ancak hayalin gerçekleşebilmesi için ailenin, yakınlarının da desteğine ihtiyaç duyduğu bir mali disiplin sürecinden geçmesi gerekti.

HİYERARŞİNİN TERSİNE DÖNÜŞÜ: ÇOCUKLARDAN İZİN İSTENDİ
Yıllar süren bekleyişin ardından gerçekleşen bu "ikinci düğün", geleneksel Türk aile yapısındaki ritüellerin modern ve ironik bir uyarlamasına sahne oldu. Standart bir düğün prosedüründe babadan istenen gelin, bu kez çiftin iki erkek ve bir kız çocuğundan istendi.

Serdar Yanmaz, süreci şu sözlerle aktardı:
"Önce çocuklarımızdan annelerini istedim, onlar da annelerini bana verdiler."
Bu sembolik onaydan sonra, çift 15 yıl önce atladıkları tüm aşamaları; kız isteme merasimi, nişan, kına gecesi ve nihayet düğünü eksiksiz bir şekilde yerine getirdi. Havanur Yanmaz için bu, sadece bir eğlence değil, geçmişteki bir eksikliğin psikolojik onarımıydı. "Doğru düzgün bir anısı da kalmadığı için içimizde hep bir ukde vardı" diyen Havanur Yanmaz, yıllar sonra gelen bu tatminin eksik kalan duyguları tamamladığını belirtti.

TOPLUMSAL BAKIŞ VE BİREYSEL TERCİH
Çiftin bu kararı, çevresel faktörlerin ve toplumsal normların baskın olduğu bir coğrafyada, bireysel mutluluğun önceliklendirilmesi açısından da dikkat çekici bir vaka oluşturuyor. Serdar Yanmaz, çevrelerinden "ön yargılı" bakışlar aldıklarını kabul etmekle birlikte, bu tür sosyal baskıların, ailenin kendi mutluluk arayışının önüne geçmesine izin vermediklerini vurguladı.

Elde edilen veriler ve ailenin beyanları, düğünün sadece bir kutlama olmadığını, aynı zamanda "dünyaya bir kere geliyoruz" mottosuyla hareket eden bir çiftin, ekonomik ve sosyal engellere rağmen kendi hayatlarını yeniden kurgulama iradesini gösteriyor.
Serdar Yanmaz, sürecin sonunda geldikleri noktayı ve geleceğe bakışlarını şu sözlerle özetledi:
"İmkan oldukça eğlenmek, mutlu olmak lazım. Biz çok eğlendik, çok mutlu olduk. İstediğimizi yaptık ve bugün geldiğimiz noktada gayet mutluyuz."
Kaynak:Demirören Haber Ajansı (DHA)