Kartalkaya yangın faciası davasında 2'nci duruşma sürüyor! "Bakanlık yetkilileri yargılansın"
Bolu Kartalkaya'daki Grand Kartal Otel'de 21 Ocak'ta 78 kişinin hayatını kaybettiği ve 133 kişinin yaralandığı yangın faciasına ilişkin davada, 19'u tutuklu toplam 32 sanığın yargılanmasına Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediliyor. Taraf ve izleyici sayısının fazlalığı nedeniyle davanın ikinci duruşması, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi'nin spor salonunda özel olarak hazırlanan bir salonda gerçekleştiriliyor.
Duruşmanın bir önceki gününde, yaralılar Maya, Sim, Canel ve Berkuk Emre Koca adına hazırlanan ek iddianamenin ana dosya ile birleştirilmesi kararı uyarınca sanıkların ek savunmaları alınmıştı. Duruşmanın bugünkü celsesinde ise müşteki avukatlarının beyanları dinleniyor.
"TURİZM BAKANLIĞI ŞÜPHELİLERİ HALEN DAHİL OLMADI"
Duruşma öncesinde salon önünde açıklamalarda bulunan Bolu Baro Başkanı Sinan Barut, sanıkların birleştirilen ek dosya kapsamında dört yaralı müşteki için ek savunma yaptıklarını hatırlattı. Barut, sanık avukatlarının esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma hazırlamak için süre talep ettiklerini ve daha önce mahkeme tarafından reddedilen kovuşturmanın genişletilmesi taleplerini yinelediklerini belirtti. Mahkemenin bu talebe ilişkin kararını bugün vermesinin beklendiğini aktaran Barut, mütalaadaki iki önemli hususa şu sözlerle dikkat çekti:
"Birincisi Kartalkaya faciasında otelin yönetim kurulunda olan Emine Murtezaoğlu Ergül ve kızları hakkındaki daha önceki iddianamede olası kastın savcılık mütalaasında bilinçli taksire çevrilmesi. İkincisi, özel idare yetkililerinin burada bilinçli taksirden normal taksire çevrilmesi."

Bu değişikliklere hem sanık müdafileri hem de katılan vekilleri tarafından itiraz edildiğini ifade eden Barut, "Beklediğimiz bir başka nokta da Turizm Bakanlığı tarafından soruşturma izni verilen şüphelilerin halen mahkemeye dahil olmamış olması, onlara ilişkin herhangi bir şekilde bir iddianamenin düzenlenmemiş olması, buna ilişkin de içeride tepkiler var" diyerek, bu dosyanın da ana davayla birleştirilmesi yönünde talepler olduğunu vurguladı.
Barut, William Watson'ın "Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun" sözüne atıfta bulunarak, adaletin yerini bulacağına inançlarının tam olduğunu ve bir sonraki celsede davanın karara bağlanabileceğini söyledi.
MÜŞTEKİ AVUKATLARI MÜTALAANIN YENİDEN DÜZENLENMESİNİ İSTEDİ
Müşteki avukatları, savcılığın esas hakkındaki mütalaasına sert tepki göstererek, delillerin tam olarak toplanmadığını ve önemli şüphelilerin dosyaya dahil edilmediğini belirterek mütalaanın yeniden düzenlenmesini talep etti.
Avukat Mehmet Eren Turan, mütalaanın hem içerik hem de zamanlama açısından hatalı olduğunu savundu. Sanıklardan Mehmet Salun'un tanıkları yönlendirdiğini ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engellemeye çalıştığını iddia eden Turan, Salun'un tutuklanması ve hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiğini belirtti. Turan ayrıca, yangın ikaz sisteminin, otel yöneticisi Halit Ergül'ün "misafirleri uyandırmayın" şeklindeki mesajı nedeniyle kasıtlı olarak çalıştırılmadığını öne sürdü. Yangının çıkış nedenine de değinen Turan, daha önce suçlanan mutfak çalışanı Faysal Yaver'in yerine, "grill plate" cihazını açık bırakan Ümit Erik hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.

"BAKANLIK SORUMLULARI BU SALONDA YARGILANMALI"
Avukat Mehmet Eren Turan, otel sahibi ile dönemin Turizm Bakan Yardımcısı arasındaki yakın ilişkinin denetim eksikliklerinin temel nedeni olduğunu iddia etti. Avukat Onur Fırat Kaynun ise Turizm Bakanlığı yetkilileri hakkındaki dosyanın Danıştay'da beklediğini ve bu dosya birleştirilmeden davanın bitirilmesinin hukuka aykırı olacağını söyledi. Kaynun, "Turizm Bakanı ve Bakanlık yetkililerinin bu duruşma salonunda yargılanması gerekmektedir" dedi. Kaynun, yangından dört ay önce Bakanlık Kontrolörler Kurulu Başkan Vekili Levent Kırcan imzasıyla denetçilere gönderilen ve "Otelde yangınla ilgili bir eksiklik görürseniz, bunu kesin gibi İtfaiye'ye 'gereği' için değil 'bilgi' amaçlı gönderin. Kesin bilgi gibi yazarsanız ve sonunda otel bir hak kaybına uğrarsa siz sorumlu olursunuz" ifadelerini içeren bir belgeyi mahkemeye sundu.
Başka bir müşteki avukatı ise otelde "ayrıcalıklı misafirler" olduğunu, Emir Aras ve Elif Aras'ın otelde kaldıklarına dair bir kayıt bulunmadığını, bunun da yangın sırasında bu kişilere öncelik tanındığı şüphesini doğurduğunu belirtti.
Avukat Sıla Doğan, olayın bireysel ihmallerden öte "organize bir sorumluluk" olduğunu ve sanıkların bir "cinayet şebekesi" gibi hareket ettiğini ileri sürdü. Avukat Bilsay Sarper Arslan da "Bakanlıklardan tek bir personelin dahi sanık sandalyesine oturtamamış olmak adalet duygusunu zedeliyor" diyerek tepkisini dile getirdi.

"AİLENİN TÜMÜNÜN VERİLEBİLECEK EN AĞIR CEZA İLE YARGILANMASINI İSTİYORUZ"
Yangında 4 çocuğu ve 4 torununu kaybeden müşteki avukatı Yüksek Gültekin, gözyaşları içinde yaptığı konuşmada sanıklara "katil sürüsü" ve "vicdansızlar" diye seslendi. Gültekin, "Gözünü para hırsı bürümüş bir aile, başta bir anne otel sahibi. Ailenin tümünün verilebilecek en ağır ceza ile yargılanmasını istiyoruz" dedi. Turizm Bakanı ve Bakan Yardımcısı'nı da eleştiren Gültekin, Bakanlık personelinin otelde ücretsiz konakladığını iddia ederek, "Bakanlık sorumluları yargı önüne çıkana kadar susmayacağız" ifadelerini kullandı.
TANIK BEYANI SALONDA GERGİNLİK YARATTI
Avukatların beyanlarının ardından tanık dinlenmesine geçildi. Tanık olarak dinlenen fotoğrafçı Gözde Uludağ, sanıklardan Ceyda Hacıbekiroğlu'nun "Otel ile ilgili hiçbir yetkim yok" beyanının aksine, otelin fotoğraf çekimleri için kendisiyle anlaşan ve tüm süreci yürüten yetkili kişi olduğunu söyledi.
Bu sırada bir sanık avukatının tanığa, "Ceyda hanımın beyanını nereden biliyor huzurdaki tanık?" diye sorması ve sanık Hacıbekiroğlu'nun kendisini savunması üzerine mağdur yakınları tepki gösterdi. Salondan "Yaşattıklarınızı yaşamadan ölmeyin", "Yalancılar", "Katilsiniz siz" şeklinde bağrışmalar yükseldi. Bazı mağdurların fenalaşması üzerine salona sağlık ekipleri çağrıldı. Yaşanan gerginliğin ardından duruşmaya saat 13.30'a kadar ara verildi.
DURUŞMAYA VERİLEN ARADA MAĞDUR YAKINLARI FENALAŞTI
Duruşmaya verilen öğle arası sırasında bir sanığın kardeşinin ağlamasına müşteki yakınları tepki gösterdi. Yangında kardeşi Kıvanç Güngör, eşi Burcu Güngör ile yeğenleri Pelin ve Kerem Güngör'ü kaybeden Gözdem Güngör Derin, "Oradaki hiçbir sanığın ablası değilim, oradaki hiçbir sanığın halası değilim, oradaki hiçbir sanığın arkadaşı değilim. Kaybettim, hayatımın yarısını kaybettiğim için çok üzgünüm. Ama oradaki hiçbir sanığın yakını olmadığım için çok mutluyum. Bu kadar, bu kadar güzel insanlardı işte" dedi.

"NE HAKLARI VAR BENİM 5 YAŞINDAKİ TORUNUMUN HAYATINI SONLANDIRMAYA"
Yangında kızı Burcu Filiz Güngör, damadı Kıvanç Güngör ve torunları Pelin ile Kerem Güngör'ü kaybeden Şaban Filiz de şunları söyledi:
"Vicdansız adamların böyle nasıl diyeyim, yalanla dolanla, birbirlerini suçlayarak… Bunlar vicdanlı insanlar değiller. Başkan niye bunları dinliyor hala anlamış değilim, ama o da görevini yapmaya çalışıyor adaletli bir şekilde. Gerçekten bakın Emine Mürtezaoğlu, bütün Türkiye biliyor sahibi olduğunu. Bunun babasından kalma olduğunu biliyor. Kızları da aynı şekilde. Ben de gidiyordum zaman zaman ve emir veriyorlardı. Bunlarda ne vicdan var ne de utanmak. Bırakın insan değil bunlar. Bunlar insan olsalar çıkar ‘biz yaptık’ derlerdi. Ne hakları var benim 5 yaşındaki torunumun hayatını sonlandırmaya. 13 yaşındaki torunum o da aynı şekilde. Kızım aldı onları getirdi, çocukları daha iyi kaymayı öğrensinler diye. Onları iyi bir insan olarak, topluma iyi bir insan olarak yetiştirmeye çalışıyordu. Bıktık artık yalandan. Bunlarda merhamet yokmuş demekki. Biz adaleti arıyoruz, inşallah adalet biraz olsun rahatlatır bizi."
Oğlu Yılmaz Sarıtaş ile torunları Doruk ve Nehir'i kaybeden Gülizar Sarıtaş da fenalaştı. Salonun önünde yakınları Sarıtaş’ı sakinleştirmeye çalıştı.
"DANIŞTAY 1. DAİRESİ'NİN KARARINI VERİP YARGININ ÖNÜNÜ AÇMASINI BEKLİYORUZ"
Yangında doktor oğlu Yiğit Gençbay’ı kaybeden Danıştay 9. Dairesi Başkanı Abdurrahman Gençbay, salon önünde yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Bu yargılamada şu ortaya çıktı: Hep defaatle dile getirdiğimiz gibi bu yargılama eksik başlamıştı. Bu eksik başlamak artık tabiri caizse mızrak çuvala sığmaz hale geldi. Eksiklik neredeydi? Bu yargılamada işletme sahipleri vardı, otel görevlileri vardı, belediye görevlileri vardı, İl Özel İdare görevlileri vardı.
Ancak bilirkişi raporunda da açıkça ve aleni olarak belirtilmiş olmasına karşın, Başsavcılığımızın talebi de bu doğrultuda olmasına karşın, Turizm Bakanlığı yetkilileri ve Çalışma Bakanlığı yetkilileri hatta İçişleri Bakanlığı'ndan da o dönemde otelin faaliyette olduğu dönemde Bolu'da görev yapmış tüm valilerle ilgili olarak soruşturma izni istendi ve bu soruşturma izni an itibarıyla henüz verilemedi ya da kısmen verildi. Ancak savcılık aşamasına gelinmiş bir vaziyette bir soruşturma iddianamesine dönüştürülemedi.
"HİÇBİR EKSİKLİK BULMAYAN TURİZM BAKANLIĞI KONTROLÖRLERİ BURADA YARGILANMIYOR"
Dolayısıyla burada yargılanan kişilerin özellikle işletme sahipleri olsun, belediye görevlileri olsun bütün iddialarını oturttukları tez burada, 'denetim görevini yerine getirmemesi, getirmeyen ya da sorumlu olan Turizm Bakanlığı yetkilileri varken bunların hiçbiri burada görevde ya da sorumlu olmamak şartıyla yargılaması yapılmıyor'. İtfaiye eri İrfan Acar'ın avukatının güzel bir tespiti var iddianın müdafii olarak. İrfan Acar bu Kartalkaya'daki otel faciasından önce talep üzerine orada bir denetim yapıyor. Denetimde 9 tane husustan 8'inde eksiklik tespit ediyor.
Aynı gün yani İrfan Acar'ın o denetime gittiği aynı gün otelde Turizm Bakanlığı'nın da kontrolörleri denetim yapmışlar. Turizm Bakanlığı'nın kontrolörlerinin buldukları hiçbir eksiklik yok. Şimdi haklı olarak diyor ki: ‘Benim müvekkilim bulmuş olduğu eksiklikten dolayı burada yargılanıyor. Ancak hiçbir eksiklik bulmayan Turizm Bakanlığı kontrolörleri burada yargılanmıyor.
"ÇALIŞMA BAKANLIĞI DA 1 YIL ÖNCE GÖREVDEN ALINMIŞ OLAN BİR GRUP BAŞKANINA SORUŞTURMA İZNİ VERİYOR"
Dolayısıyla burada bir an önce yapılması gereken sorumluluk mevkisinde olan, bu otelin, bu organize kötülüğün ortaya çıktığı oteli denetlemekle, buradaki yapılan işlemlerin denetimini yapmakla sorumlu olan Turizm Bakanlığı'nın, Çalışma Bakanlığı'nın bir an önce sorumluluk mevkisinde olan kişilerinin buraya gelerek bu yargılamaya dahil edilmesi gerekiyor.
Turizm Bakanlığı biri stajyer kontrolör olmak üzere sonrasında bütün kamuoyu tepkisinden sonra herhalde 3 kişiye soruşturma izni veriyor. Çalışma Bakanlığı da adeta aklımızla dalga geçer gibi görevden alınmış olan bir grup başkanına, 1 yıl önce görevden alınmış olan bir grup başkanına soruşturma izni veriyor. Bu yargıyla alay etmektir, yargıyla dalga geçmektir. Eğer yargıya olan güvenin tekrar geri gelmesi, toplumda yer edinmesi, toplum beklentilerini karşılayacak seviyeye gelmesini bekliyorsak, düşünüyorsak yapılması gereken bütün suçluların adalet önüne getirilmesidir.
"VERİLECEK KARAR DA VİCDANLARDA YERİNİ BULACAKTIR"
İşte bu noktada bütün gözler, içeride de bütün sanık müdafilerinden tutun müşteki avukatlarımıza kadar hepsinin defaatle dile getirdiği Danıştay’ın 1. Dairesi’nde olan 'soruşturma izni vermeme kararına' yapılan itirazdır. Danıştay 1. Dairesi'nin bu soruşturma izni verme ya da vermeme kararları önündedir. Dosyalar tekemmül etmiştir. Artık bir an önce dairemizin burayla ilgili kararını verip soruşturma izni verme ya da vermeme kararları ile ilgili görüşmesini tamamlayıp yargının önünü açmasını bekliyoruz. Bunun yapılması durumunda artık yargılama eksik olmaktan çıkacak. Tam bir yargılama haline dönüşecek ve o takdirde verilecek karar da vicdanlarda yerini bulacaktır. Şu an itibarıyla baktığımız zaman mütalaa dahi istenmiştir.
Ancak gelinen noktada hem bir kısım delillerin daha değerlendirilmemiş olması hem aslında bu organize kötülüğün denetimini yapmamak suretiyle bunları teşvik eden kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verme sürecinin tamamlanıp, bunlar hakkında iddianamenin hazırlanıp bu dosyayla birleştirilmesinin sağlanmamış olması nedeniyle buradaki eksiklik mütalaanın da erken verilmiş olması sonucunu doğuruyor. İçerideki müştekilerimizin de acılı ailelerimizin de 78 canımızın da beklentisi budur.
"BU ORGANİZE KÖTÜLÜĞÜN BAŞI OLAN BU OTELİ VE DİĞER OTELLERİ İŞLETEN İŞLETME SAHİPLERİNİN BAŞINDA EMİNE MÜRTEZAOĞLU GELİYOR"
Ceza yargılaması devam ediyor. Ben aynı zamanda acılı bir babayım ama bir yargıcım. O nedenle o konuda yargıyı etkileme anlamında bir şey söylemek istemiyorum. Tabii ki iddianameyle talep edilen cezalar süreç içerisinde değişebilir. Olası kast var, bilinçli taksir var. Taksirle birden çok kişiyi öldürme suçu söz konusu. Bütün bunları mahkeme değerlendirecek. Benim kendi görüşüm, bütün müştekilerimizin de bizim katılan avukatlarımızın da iddiaları bu yönde. Burada bu organize kötülüğün başı olan bu oteli ve diğer otelleri işleten işletme sahiplerinin başında Emine Mürtezaoğlu geliyor.
Yüksel abimiz var bizim 8 tane canını kaybetmiş. Aynı zamanda hem katılanların avukatı hem de kendi canları adına bu duruşmayı takip ediyor. Yüreği yanmış bir babamız, dedemiz. Onun da ifade ettiği gibi şu; Bolu'da sokağa çıkıp kime sorsanız bu otellerin sahibi Emine Mürtezaoğlu Ergül derler. Şimdi bu kişilerin ya da onların yönetim kurulunda üye olan kızlarının, ‘Efendim benim bunlardan haberim yok’ demeleri bana göre bir şey ifade etmiyor. Bunlar da bu yönetim sorumluluğu içerisinde aynı suçla yargılanması gerektiğine inananlardanım. Ama son kararı yüce mahkeme verecek ve hak edenlere hak ettiği cezayı vereceğine olan inancımız da tamdır diye düşünüyorum."