Dünyayı şaşkına çeviren kazı. Yoksa insanlığın atası Çankırılı mı?

Dünyayı şaşkına çeviren kazı. Yoksa insanlığın atası Çankırılı mı?
Çankırı'da bulunan bir fosil kafa karıştırdı. Yoksa insanlığın atası Afrikalı değil de Çankırılı. Bu fosil, Afrika'da değil, Avrupa-Akdeniz bölgesinde evrimleştiğini gösteriyor.Dünyayı sarsan kazının başkanı anlatıyor... Çankırı'da bulunan fosil, insanın kökenine dair hakim görüşe meydan okuyor

Çankırı'da bulunan bir fosil, insanın atasının nerede ortaya çıktığına dair yeni bir hipotez sunuyor. Anadoluvius turkae adlı bu fosil, Afrika'da değil, Avrupa-Akdeniz bölgesinde evrimleştiğini gösteriyor.

İnsanlık tarihinin en önemli kilometre taşlarından biri olan ve tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu coğrafyası insanın da doğduğu yer olabilir. Çankırı'da yer alan Çorakyerler Omurgalı Fosil Yatağı'ndan gelen son haberler bilim dünyasında heyecan yarattı. Dünyanın en prestijli akademik makale platformu Nature'da yer alan ve 23 Ağustos'ta Communications Biology'de yayınlanan makale, insanın ve “ape” adı verilen kuyruksuz maymunun atasının Afrika'da değil günümüz Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiyesi'ni içine alan bir coğrafyada ve muhtemelen Anadolu'da ortaya çıktığını öne sürüyor.

fos1.webp

Prof. Dr. Sevim Erol, öncelikle kazı alanının ortaya çıkış sürecini anlatıyor. Çorakyerler'in, 1970'lerin başında MTA Genel Müdürlüğü ile Alman Linyit Araştırmaları ekiplerince Türkiye'deki kömür yataklarının araştırılması üzerine gerçekleşen bir proje kapsamında ortaya çıkarılmış bir fosil yatağı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Sevim Erol çarpıcı bir detay da ekliyor:

“Söz konusu proje kapsamında yapılan hafriyat çalışmaları sırasında çıkarılan fosillerin Almanya’da bir müzede teşhir edildiğine ilişkin duyumlar alınıyor. Bunların orada olup olmadığı konusunda kesin bilgim yok ancak yıllar önce MTA müzesinde yaptığım bir araştırmada müzede olmadığı tespit edilmiştir.”

Daha sonra kendisinin de dahil olduğu bir ekibin Çankırı civarında yaptığı kazı öncesi saha çalışmaları sırasında dikkatlerini Çorakyerler çekiyor:

Çorakyerler’de bir araştırma yaptığımızda oldukça yoğun bir fosil potansiyeli ile karşılaştık.

fos2.webp

Böylece 1999-2001 yılları arasında Prof. Ayla Sevim Erol'un bilimsel danışmanlığını sürdürdüğü Çankırı Müze Müdürlüğü ile kurtarma kazılarına başlanıyor.

Çorakyerler Omurgalı Fosil Yatağı'ndan bir görüntü. Fotoğraf: Prof. Dr. Ayla Sevim Erol / Çorakyerler Omurgalı Fosil Yatağı

2000 yılında yoğun fosil buluntuları içerisinde Ouranopithecus turkae adlı akrabamızın damak ve dişleri bulununca Çorakyerler kazısı, 2001'de Bakanlar Kurulu Kararlı Kazı'ya dönüştürülmüş. Kazı hala Cumhurbaşkanlığı Kararlı Kazı olarak Prof. Dr. Ayla Sevim Erol başkanlığında devam etmekte.

43 farklı tür ve 4 bireye ait diş ve çene parçaları...

Peki ya Anadoluvius turkae hakkındaki bulgular neler? Prof. Dr. Ayla Sevim Erol, “Bu güne kadar 43 farklı türe ait numaralandırılmış 4000’in üzerinde fosil buluntu ele geçti” diyor ve devam ediyor:

Bunların içerisinde fil, zürafa, at, et yiyici testere dişli yırtıcılar ile sırtlanlar, gazella (ceylan) dediğimiz cinsten antiloplar, küçük ve büyükbaş sığır ve yabani koyun ve keçi grubuna ait fosiller, oklu kirpi, su samuru, dev gergedan, ayı gibi hayvanlara ait fosiller yer almakta. Bu arada Anadoluvius turkae'den en az dört bireye ait diş ve çene parçaları ile bir yüz ve kafa iskeleti parçası en son ele geçen buluntular oldu.

fosi.jpeg

Anadoluvius turkae'yi özel kılan ise dünya çapında bilinen bir hipotezin tam tersini öne sürmesi. Prof. Dr. Sevim Erol şöyle açıyor:

“Bu fosil, Afrika’dan çıkış hipotezinin tam tersi, Akdeniz ve Avrupa’da çeşitlenen; şempanze, goril, orangutan ve insanın dahil olduğu grubun en eski atası olarak kabul edebileceğimiz bir buluntu ve şu anda bu çerçevede dünyadaki tek buluntu. Bu nedenle genus ve tür adını biz verdik. Anadolu’da yaşamış olduğu için genus adı Anadolu’dan uyarlandı, Türkiye’de bulunduğu için de daha önceki yayınımızda tür ismi turkae olarak verilmişti.”

Anadoluvius turkae'nin yandan (solda) ve önden (sağda) görünüşü. Fotoğraf: Prof. Dr. Ayla Sevim Erol / Çorakyerler Omurgalı Fosil Yatağı

Prof. Dr. Sevim Erol, “Anadoluvius şimdiye kadar bilinen 'ape' adı verilen buluntuların hepsinden farklı özelliklere sahip” diye devam ediyor. Yüz ve alın kısımlarının mevcut ve en yakınımızda, Yunanistan’da bulunan Ouranopithecus'tan ve Bulgaristan’da bulunan Graecopithecus’tan anatomik yapı ve yaşadıkları ekolojik ortam açısından farklılık gösterdiğini aktaran Prof. Dr. Sevim Erol, “Anadoluvius'taki bir çok ayrıntı bilinen en eski homininlere, yani insanlara en yakın olan bir grubu oluşturuyor” diyor.

'Grubun Avrupa'da ortaya çıkıp, Afrika'ya dağıldığına dair en güçlü kanıtlar...'

Bunun üzerine “Anadoluvius fosilleri, erken hominin grubunun en iyi korunmuş örnekleridir ve grubun Avrupa'da ortaya çıktığı ve daha sonra Afrika'ya dağıldığına dair bugüne kadarki en güçlü kanıtlarını sunmaktadır” şeklinde sözlerine devam eden Prof. Dr. Sevim Erol, “Bu buluntuya ait yayın da uzun zamandır kabul gören 'homininlerin sadece Afrikada evrimleştiği' hipotezine ters bir hipotez sunmaktadır. Yani Yunanistan’daki Ouranopithecus, Bulgaristan’daki Graecopithecus ve Türkiye'deki Anadoluvius türleri Akdeniz’de çeşitlenerek daha sonra Afrika’ya gitmiştir” diye ekliyor.

Araştırmanın ortak yazarı olan Toronto Üniversitesi'nden paleoantropolog David Begun ise Hollanda'da WordsSideKick.com'a konuşurken bahsettikleri akrabalarımızın en yakın akrabalarımız olan şempanzeler ve bonobolar değil, Homininae alt familyasındaki akrabalarımız olduğunun altını çiziyor. Begun, daha sonra Hominini kırılmasından bu yana insanın evrimsel tarihinin çoğu Afrika'da meydana geldiğini dile getiriyor ve “Ayrıca şempanze ve insan soylarının Afrika'da birbirinden ayrılmış olması da büyük olasılık” ifadelerini kullanıyor.

Begun ayrıca, bu araştırmanın Avrasya'nın insan evriminde birincil öneme sahip olduğunu ileri sürecek şekilde yanlış yorumlanmasını istemediğini de aktarırken “Miyosen sonlarında maymunların Doğu Akdeniz'den Asya'ya taşınması için koşulların uygun olmadığını ancak Afrika'ya yayılmaları için uygun olduğunu varsayabiliriz” diyor ve Afrika'da hominin fosillerinin bulunmamasının, homininlerin başka yerlerde ortaya çıktığı fikrini açıkladığını ve desteklediğini savunuyor.

Çalışma esnasında bulunan bir fosil örneği. Fotoğraf: Prof. Dr. Ayla Sevim Erol / Çorakyerler Omurgalı Fosil Yatağı

Her koşulda, elde edilen bulguların yeni çalışmalara kapı açacağını vurgulamak gerek. Bununla birlikte konunun bir de Anadolu boyutu bulunmakta. Bu coğrafyanın antropolojik açıdan da önemi her gün yeniden ortaya çıkıyor. Özellikle Anadolu'yu, Küçük Asya'yı bu kadar özel kılan nedir?

'Birçok canlının köken aldığı bir coğrafya'

Prof. Dr. Ayla Sevim Erol, “Bu coğrafya, insanlığın kökeninin temelinin atıldığı bir coğrafya; tarımın ve yerleşik hayatın başladığı bölge; günümüzde yaşayan birçok canlının köken aldığı bir coğrafyadır. Bu coğrafya, canlıların hareket ettiği yani Asya, Avrupa ve Afrika arasında göç yolları açısından son derece önemli bir coğrafyadır” diyor ve devam ediyor:

“Bu nedenle günümüzde olduğu kadar geçmiş dönemlerde de canlılığın ortaya çıkması, çeşitlenmesi ve diğer kıtalara göç etmesi için Anadolu’da her dönemin kendine özgü özellikleri vardır. Dolayısıyla bizim kazı alanının tarihlendirildiği dönem olan geç miyosen dönemde (günümüzden 7-10 milyon yıllar arası önce) Anadolu pek çok fauna çeşitliliğine ev sahipliği yapmıştır.”

Prof. Dr. Sevim Erol, kazı alanında 43 farklı türe ait fosiller çıkardıklarını dile getirirken “Bunlardan şimdiye kadar tespit ettiğimiz en az 6 türün sadece Çorakyerler yani Çankırı ve çevresinde yaşamış olduğunu belirledik ki bunlardan dördü şimdiye kadar yayınlananlar” diyor.

Bu türler ise şu şekilde:

Ganraia anatolica: Hem genusu hem de türü yeni. Keçiden büyük geyikten küçük boynuzlu bir tür.

Qurliqnoria chorakensis: Türü yeni bir canlı. Keçiden büyük geyikten küçük boynuzlu bir tür.

Hystrix kayae: Türü yeni. Oklu kirpi benzeri bir canlı.

Anadoluvius turkae

Etiketler :