CHP AKP'nin gizlediği sözleşmelerin maliyetini açıkladı
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen 2026 Yılı Bütçe Yasa Teklifi’ne ilişkin kapsamlı değerlendirmelerini içeren 864 sayfalık bir muhalefet şerhi hazırladı. Raporda, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devlet yapısı üzerindeki etkilerine, bürokratik liyakatin durumuna ve bütçenin mali yüklerine dair sert eleştiriler yer aldı. Özellikle Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinin önümüzdeki 3 yıl içinde bütçeye getireceği 821.5 milyar liralık yük, raporda öne çıkan başlıklar arasında yer aldı.
"MANZARA-İ UMUMİYE" VE DENETİM SORUNU
Cumhuriyet'ten Mustafa Çakır'ın haberine göre muhalefet şerhinin giriş bölümünü oluşturan "Manzara-i Umumiye" başlığı altında, mevcut sistemle birlikte yürütme organı üzerindeki neredeyse tüm denetim mekanizmalarının ve sınırlamaların ortadan kaldırıldığı savunuldu. Devlet geleneğinde ve bürokratik liyakat kültüründe "dramatik bir bozulma" yaşandığına dikkat çekilen metinde, "Tek adam rejimi, siyasi ve ekonomik krizlerin rejimi olmuştur" tespiti yapıldı. Yüzyıllar içinde yerleşmiş olan liyakat, ehliyet ve sorumluluk teamüllerinin "sözde yenilikçilik" adı altında yok sayıldığı ifade edilirken; bu sistemin Türkiye’ye adaletsizlik, anayasa ve yasa tanımazlık, hukuksuzluk, yoksulluk, yolsuzluk ve zulümden başka bir sonuç getirmediği kaydedildi.
Bütçe görüşmeleri 2'nci gününde: İki bakanlık ve TBMM'nin bütçeleri görüşülecek
KURUMSAL HAFIZA VE PARALEL YAPILANMALAR
Raporda, devletin kurumsal hafızasına yönelik eleştiriler "Bellek Silindi" başlığıyla detaylandırıldı. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde, mevcut kamu yönetiminde halihazırda işlevi bulunan kurumlara paralel yeni ofis, kurul veya başkanlıkların oluşturulduğu belirtildi. Bu yöntemle bazı kamu kurumlarının işlevsizleştirildiği ve kamu yönetimindeki mevcut belleğin silindiği ifade edildi.
LİYAKAT VE KADROLAŞMA ELEŞTİRİSİ
Kamu personel rejimine dair eleştirilerin yer aldığı bölümde, işe alımlarda "partizanca bir anlayışın" hakim olduğu ve bunun sonucunda liyakat ilkesinin tamamen ortadan kalktığı savunuldu. Şerhte, uzmanlık, vasıf, bilgi birikimi ve yeterliliğin kamuda bir "değer" olmaktan çıkarıldığı vurgulandı.
Son Dakika | Özgür Özel'in merakla beklenen bütçe konuşması başladı
KAMU KAYNAKLARININ DAĞILIMI VE AYRIŞMA
Yeni sistemin kamu kaynaklarını dağıtma biçimi de raporda eleştiri konusu oldu. Halkın ve kamunun tüm olanaklarının denetimsiz, yozlaşmış ve adil olmayan bir biçimde dağıtıldığına işaret edilen metinde şu ifadelere yer verildi:
"Saray ve çevresi ile iyi ilişkiler kuranlar, kamu kaynaklarına haksız bir biçimde ulaşarak zenginleşirken, demokratik bir temsil ve hakça bölüşümden yana olanlar dışlanmakta ve cezalandırılmaktadır. Kaynakların bölüşümünü hükümet destekçileri lehine artıran bu sistem, siyasal anlamda da toplumu ayrıştırmaktadır."
ANAYASA İHLALİ VE TÜRKİYE VARLIK FONU
Şerhte, bütçe sunumunun Cumhurbaşkanı yerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından yapılması ve Cumhurbaşkanı’nın TBMM’yi doğrudan muhatap almaması "Anayasa’nın açıkça ihlali" olarak nitelendirildi. Ayrıca Türkiye Varlık Fonu gibi uygulamaların kamu mali yapısında tahribat yarattığı, fonun kârlı kuruluşları bünyesine katarak adeta "ikinci bir Hazine" gibi çalıştığı bildirildi. Kamu hizmetine girişte ise yasa önünde eşitlik ilkesinin etkisiz kılındığı ve devlet aygıtındaki partizanlaşma sürecinin ivme kazandığı belirtildi.
KÖİ PROJELERİNİN BÜTÇEYE 821.5 MİLYAR LİRALIK YÜKÜ
Raporun mali analiz kısmında Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinin bütçeye getirdiği maliyetler rakamlarla ortaya kondu. Bu projelerin 2026, 2027 ve 2028 yıllarında bütçeye toplam yükünün 821.5 milyar lira olacağı hesaplandı. Şerhteki projeksiyona göre yıllık dağılım şöyle gerçekleşecek:
- 2026 yılı: 238.5 milyar TL
- 2027 yılı: 274 milyar TL
- 2028 yılı: 309 milyar TL
Ayrıca, bu projelerin önemli bir bölümünde fizibilite çalışmalarının doğru yapılmadığının sonradan anlaşıldığı, sözleşmelerin ise denetim elemanlarından ve milletvekillerinden "ticari sır" gerekçesiyle saklandığı ifade edildi.
MESEM VE ÇOCUK EMEĞİ SÖMÜRÜSÜ
Son dönemde kamuoyunda tartışılan Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulaması da şerhte geniş yer buldu. AKP’nin eğitim ve istihdam politikası olarak yaygınlaştırdığı MESEM’in, "çocuk emeğini sistematik bir şekilde sömüren bir düzen" haline geldiği savunuldu. Bu programın, eğitim alması gereken çocukları ucuz iş gücü olarak kullanmanın bir aracı olarak işletildiği ve ekonomik krizle boğuşan ailelerin çaresizliğinin fırsata çevrildiği değerlendirmesi yapıldı.