Aslı Erdoğan: Bana intihardan başka bir seçenek bırakmayacaklar mı?

Aslı Erdoğan: Bana intihardan başka bir seçenek bırakmayacaklar mı?
Yazar Aslı Erdoğan, Özgür Gündem gazetesinin Yayın Danışma Kurulu üyesi olduğu için tutuklanması ve tahliyesi sonrası yaşananlar üzerine "Bana, açlık grevi ya da intihardan başka bir seçenek bırakmayacaklar mı?" diye konuştu.

Özgür Gündem gazetesinin Yayın Danışma Kurulu üyesi olduğu için tutuklanan ve tahliyesinin ardından, son duruşmada hakkındaki yurt dışına çıkış yasağı da kaldırılan Aslı Erdoğan, buna rağmen Almanya'da kendisine verilecek olan ödülü almaya gidemedi.

Evrensel gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat’a konuşan yazar Erdoğan yaşananlarla ilgili şu ifadeleri kullandı:

"Polisler benim evime baskına geldiği gün pasaportuma el koymuştu. Ardından da tutuklanmıştım. Yani 1 yıl kadar önce. El koydukları zamanda pasaportumu kestiler. Daha sonra o pasaport benim kimliğim olarak cezaevine gitti ve çıkarken aldım. Ondan sonra da polis beni aradı ve yurt dışına çıkış yasağı konduğu için pasaportumu istedi. Ben de 'Pasaport zaten fiziksel olarak iptal edilmiş, neden tekrar istiyorsunuz? Şu an veremem, çünkü nüfus kağıdı çıkarmam lazım. Bana iki hafta verin' dedim. Emniyet müdürü ile konuşup, ondan sonra 'Tamam' dediler. Ben de iki hafta sonra Emniyet'e giderek pasaportu teslim ettim. Polis de bana bir belge verdi ve 'Yurt dışı yasağın kalktığında gidip Vatan'dan bu belge ile alacaksın' dedi. Sonra haziran ayının yirmi ikisinde mahkeme kararı ile yurt dışına çıkış yasağım kalktı. Temmuz sonlarına doğru Vatan'a gittik ve polis 'Mahkemeden belgeyi bizim de görmemiz lazım, bize bir yarım saat verin' dedi. Yarım saat sonra aynı polis, 'Sizin pasaportunuzun iptaline dair bir karar var. Bu karar kaldırılmamış' dedi. 'Peki bunu kim kaldırabilir?' diye sorduk. 'Biz kaldıramayız, mahkeme yapabilir' dedi. Ve geçen hafta gazetenin avukatı Özcan Kılıç beni aradı ve 30 Ekim'deki celsede bunun görüşüleceğini söyledi."

AVUKATI MAHKEMEYE BAŞVURDU

Erdoğan'ın Avukatı Özcan Kılıç, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na, "Mahkemeniz tarafından verilen pasaport iptali kararının geri alınması-kaldırılması talebidir" diye başlayan bir başvuruda bulundu.

Aslı Erdoğan yaşadığı bu durum ve ödülünü almaya gidemeyecek olmasına dair duygularını şöyle aktardı:

"Sadece bir ödül değil ki, ben bugüne dek zaten 5 ödülü almaya gidemedim. Hatta birinde, İsveç PEN'in Tucholsky ödülü verildiğinde cezaevindeydim. Ondan sonra Avusturya Bruno Kreisky İnsan Hakları Ödülü. Almanya Theodor Heuss ödülü. En önemlisi ve en kırıcısı Avrupa Kültür Vakfı Prenses Margriet Kültür Ödülü'ne gidememek oldu tabi. 22 Eylül'deki törenle verilecek olan Erich Maria Remarque Barış Ödülü. Onun dışında, Deniz Yücel ile paylaştığımız Almanya’nın basın özgürlüğü ödüllerinden Sparkasse Leipzig Medya Vakfı’nın verdiği Basın Özgürlüğü ve Medyanın Geleceği Ödülü var. Bir ödül daha var ama inanır mısın detaylarını hatırlamıyorum."

Aslı Erdoğan, ödül törenleri dışında, Frankfurt Kitap Fuarı'na ana konuşmacı olarak davetli olduğunu, ayrıca Gothenburg Kitap Fuarı'na davetli olduğunu hatırlattı ve "Davetli olduğum ve kaçırdığım festivallerin sayısı en az 30-40 arası" dedi.

FRANSA'DAN ONUR NİŞANI

Aslı Erdoğan, aldığı ödülleri sıralarken Fransa'dan aldığı ödülle ilgili de şöyle konuştu:

"Daha da önemlisi Fransa'nın en yüksek onur nişanı olan Legion d’Honneur aldım. Yani Fransa Hükümeti beni şövalye ilan etti. Üç hafta önce konsolosluğa çağırıp bildirdiler. Yazıyı verdiler. Ben de 'Lütfen parlamentodan resmi bir davet çıkartın. İş buraya geldi' dedim."

“BANA AÇLIK GREVİ YA DA İNTİHARDAN BAŞKA BİR SEÇENEK BIRAKMAYACAKLAR MI”

Erdoğan, Fatih Polat’ın “Tüm bunlardan sonra kendini nasıl hissediyorsun?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"Çok iyi değilim açıkçası. Pek çok travmayı art arda yaşıyorum. Ünlü olmak da bir travmadır. Basının önüne atılmak. Her şey bitti, çıktım derken, 'Yo', diyorlar, 'Bitmedi. İstediğimiz an, kedinin fareyle oynadığı gibi oynarız senle'. Adalet Yürüyüşü'ne katılıyorum, 'Aman ne yaptın, çok kızdı sana gene'. Niye katılmayayım? Dostoyevsk'nin bir lafı vardır, çok severim ve çok doğrudur, 'En büyük kötülüğü yaptığımız insanlardan bir de üstüne nefret ederiz.' Bu bir psikolojik işkence. Çok ağır bir işkence. Bana, açlık grevi ya da intihardan başka bir seçenek bırakmayacaklar mı?