En soğuk buz bulutu keşfedildi
NASA’nın James Webb Uzay Telekobu, üzerinde bir gün yeni nesil gezegenlerin ve yıldızların temelini oluşturabilecek karmaşık yapıda moleküller bulunan, en soğuk yıldızlararası buz kütlesini keşfetti.
Samanyolu'nun yörüngesinde dolanan ve yeni keşfedilen antik buz bulutu Dünya'dan yaklaşık olarak 630 ışık yılı uzaklıkta. Space.com'un verdiği bilgilere göre, bulut ortalama -263 santigrat derece sıcaklığa sahip. Bu da onu şimdiye kadar keşfedilmiş en soğuk yıldızlararası buz kütlesi yapıyor. Bulgular Nature Astronomy'de yayınlanan yeni bir çalışmada ayrıntılı şekilde paylaşıldı.
Projenin bir parçası olarak Baltimore'daki Space Telescope Science Institute'ta çalışan bilim insanı Klaus Pontoppidan, NASA'nın websitesinde açıklamalarda bulundu:
"Buzlar, yıldız ışıklarının sürekliliğinden oluşan arka planın dibinde ortaya çıktı.
“Bu kadar soğuk ve yoğun olan bölgelerde, arka plandan gelen yıldız ışığının çoğu bloke olur. Webb'in, kaybolan yıldız ışığını ve dolayısıyla moleküler buluttaki buzları tespit etmek için mükemmel hassasiyetine ihtiyacımız vardı."
Yeni veriler, bir gün yeni nesil gezegenler ve yıldızlar oluşturmak için birleşebilecek yıldızlararası bir bulutun şimdiye kadar sahip olunan en detaylı analizi. Webb, donmuş enkazdan geçerken, kızılötesi yıldız ışığının, hangi dalga boylarının emildiğini görmek için manzaranın arka planındaki yıldızları gözlemledi.
Çalışmanın ardındaki ekip, yıldızlardan gelen ışığı bu şekilde analiz edip, buzda donmuş çok sayıda elementin varlığını ortaya çıkarmayı başardı. Bunların arasında metanol gibi basit moleküllü bileşenler olduğu gibi, amonyak ve karbonil sülfit gibi karmaşık içerikler de var. Bunlardan bazılarının, bir dünyanın kendisine atmosfer yaratabilmek için ihtiyaç duyduğu temel bileşenler olduğu düşünülüyor. Böylece gezegenin yaşanabilir olma ihtimali de yükseliyor.
"Sonuçlarımız bizlere, yıldızlararası toz taneleri üzerindeki buz oluşumunun karanlık kimyasal aşamalardan geçerek, disk formundaki gezegenlerden santimetre boyutlarında çakıl taşlarına dönüşmesi aşamasında dair fikir veriyor” şeklinde açıklıyor Hollanda'daki Leiden Gözlem Evi'nden Melissa McClure. “Bu gözlemler bizlere yaşamın yapı taşlarını oluşturmak için gerekli olan basit ve karmaşık moleküllerin oluşum yolları için yeni pencereler açıyor."
Bilim insanları daha sonra, bulutta bulunan oksijen, nitrojen, hidrojen ve sayısız diğer içeriğin miktarını da tahmin edebildiler. Elementlerin miktarı, daha önce diğer bulutlarda gözlemlenenden daha yüksek ancak ekibin beklediğinden daha düşük çıktı.
Araştırmacılara göre, kayıp elemental kütle, yıldızlararası bulutta da bulunan kayaların veya diğer isli malzemelerin içinde hapsolmuş olabilir. Elementlerin içinde kilitli kaldığı malzeme, gelecekte bir ötegezegenin kabuğunun bir parçasını mı yoksa atmosferini mi oluşturacaklarını belirlemede rol oynadığı için, böyle bir buluttan oluşabilen herhangi bir potansiyel gezegenin evrimsel yolu için de önem taşıyacaklar.
“Metanol ve potansiyel olarak etanol gibi karmaşık organik molekülleri tanımlamamız, aynı zamanda bu belirli bulutta gelişen birçok yıldız ve gezegen sisteminin, oldukça gelişmiş kimyasal yapıdaki molekülleri miras alacağını gösteriyor" diyor Will Rocha. Kendisi Leiden Gözlem Evi'nde bir astronom ve aynı zamanda bu yeni araştırmanın yazarlarından da bir tanesi:
“Bu kendi güneş sistemimizin kendine has özelliği olmasından öte, gezegen sistemlerinde prebiyotik moleküllerin varlığının, yıldız oluşumunun ortak bir sonucu olduğu anlamına gelebilir."
Bilim insanları ilerleyen süreçte Webb'i kullanarak, bu buzlu maddelerin uzak ötegezegenlerin yapılarına ve atmosferlerine dönüştüğü yavaş ilerleryen süreci anlamaya çalışacak. Bu esnada siz de James Webb Uzay Teleskobu'nun çektiği en özel görüntülere buradan göz atabilirsiniz.
James Webb'in ilk gezegen keşfi
James Webb, 700 ışık yılı uzaktaki ötegezegenin atmosferini görüntüledi