Açlık sorunu gübreleme aşamasında çözülebilir
Stanford Üniversitesince hazırlanan "Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları" listesinde, tüm bilim dallarında son 5 yıldır üst üste Türkiye’den birinci, kendi araştırma alanı tarım-agronomi dalında ise dünyada 6'ncı sırada yer alan Çakmak, "gizli açlık" konusunda çalışmalar yürütüyor.
AA muhabirine konuşan Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Çakmak, gizli açlık kavramını, tahıllar gibi bitkisel kökenli gıdalarda çinko, iyot, demir ve selenyumun çok düşük miktarlarda bulunması durumunda, bunları sıkça tüketen insanlarda görülen mikro element noksanlığı şeklinde tanımladı.
Çakmak, "Beslenmek karın doyurmak değil tükettiğimiz gıdaların içerisindeki minerallerin, vitaminlerin ne kadar olduğuyla ilgilidir. Karın doyurmakla beslenmeyi birbirinden ayırmamız, karın doyururken tükettiğimiz gıdaların kompozisyonunu bilmemiz gerekir. Bugün sıklıkla tüketilen tahıl kökenli gıdalar gerçekten mineraller bakımından çok düşük düzeydedir. Aslında dünyada tahılları nerede yetiştirirseniz yetiştirin mikro elementler bakımından hayvansal kökenli gıdalara göre çok fakirdir." dedi.
"OKUL PERFORMANSINDA ÇOK BÜYÜK BİR ROLLERİ VAR"
Dünya genelinde 5 milyar insanın tükettiği gıdalardan yeterince demir ve iyot, 3 milyar insanın da yeterince çinko alamadığını vurgulayan Çakmak, gizli açlık sorununun yaygın görüldüğü ülkelerden biri olan Türkiye'de günlük kalori ihtiyacının karşılanmasında buğdayın payının yüzde 40-45 civarında olduğunu, bunun kırsal kesimde ve yoksul ailelerde yüzde 60'ı aştığını ifade etti.
Gizli açlık sorununun temel nedenini toprağın mineral fakiri olmasına bağlayan Çakmak, mikro element eksikliklerinin en çok çocukları etkilediğini kaydetti.
Çakmak, "İyot çocukların özellikle mental ve bilişsel fonksiyonlarını çok etkiliyor. O nedenle okul başarısında, ve performansında, anlamada ve öğrenmede bu tür mikro elementlerin özellikle iyot ve çinkonun çok büyük bir rolü var" diye konuştu.
Gizli açlık sorununun toprakta başladığını, çözümün de toprakta aranması gerektiğini ifade eden Çakmak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Açlık, insan vücudundan önce toprakta başlıyor çünkü bu elementlerin zaten kimyasal açıdan yarayışlılığı düşükken bir de her yıl üretim yaparak topraktan bu elementlerin sürekli kaldırılmasına neden oluyoruz. Topraktan her yıl mısır üretmekle 1 hektar alandan 500 gram saf çinko kaldırılıyor. Ona benzer miktarlarda demir, selenyum kaldırılıyor. Yıllar sonra bu toprakta da mineral açlığı başlıyor."
"TARIMSAL YÖNTEMLERİ KULLANARAK BU SORUNU ÇÖZMEYE ÇALIŞTIK"
Dünyada artan nüfusun ihtiyacını karşılamak için bitkisel verimin artırıldığına fakat verimdeki artışın gıdanın besleyici özelliğinin azalmasına neden olduğuna dikkati çeken Çakmak, mısır, buğday ve pirinçteki çinko, selenyum ve iyot gibi mikro elementlerin miktarlarını artırmaya çalışarak, küresel bir problem olan gizli açlığı azaltmayı hedeflediklerini dile getirdi.
Çakmak çalışmalarını şöyle özetledi:
"Çinko, demir gibi bazı elementlerce düşük toprakları kullanarak bitkiler özellikle tahıl yetiştiriyoruz. Bu tahılların, besin elementleri noksanlığı olan topraklarda nasıl yetiştiğini takip ediyoruz. Birtakım formülasyonlarla bu bitkilerin büyümesine nasıl katkı sağlarız sorusuna cevap veriyoruz. Burada da odak noktamızda yine mikro besin elementleri, özellikle çinko ve iyot var. Bu mikro elementlerin az olduğu topraklarda bitkileri geliştirerek, örneğin çinkoyu az, orta ve çok yüksek verdiğimizde nasıl bir gelişim olduğunu izliyoruz. Agronomi, tarımsal yöntemleri kullanarak, gübreleme yaparak bu sorunu çözmeye çalıştık. Toprağa ve bitkiye çinko ya da selenyumu verdiğiniz zaman bitkinin danesindeki miktarları hemen daha o hasat yılında artırabiliyorsunuz. Sıklıkla kullanılan gübrelere çinko, selenyum ve iyot katarak bu problemi azaltmak çok kolay."
"ORTALAMA VERİM ARTIŞLARI YÜZDE 10-15 CİVARINDA"
Bitkilerdeki mikro elementleri doğal yollarla artırmaya çalıştıklarının altını çizen Çakmak, yetiştirdikleri bitkileri hasat ettikten sonra toprağa veya yaprağa verdikleri yeni formülasyonlarla daneye ne kadar çinko ve iyot taşındığını anlamak için laboratuvarda fizyolojik testler gerçekleştirdiklerini anlattı.
Gübrelemenin hem çok pratik hem de ekonomik bir strateji olduğuna vurgu yapan Çakmak, "Bu elementlerin, özellikle çinkonun verime etkisi çok yüksek oluyor. Bölgeden bölgeye değişmekle birlikte kimi yerde eğer toprakta çok çinko eksikliği varsa verimi yüzde 30'lara kadar artırabilirsiniz. Fakat genellikle ortalama bulduğumuz verim artışları yüzde 10-15 civarında. Türkiye gibi çinkonun çok eksik olduğu yerlerde bazen verimde yüzde 50'leri aşan etkiler olabilir" diye konuştu.
Türkiye'nin, özellikle çocuklar için mutlaka çinko, demir, iyot ve selenyum gibi mikro elementlerce zenginleştirilmiş gıda üretim planlaması yapması gerektiğine işaret eden Çakmak, bu minerallerin çocuklara en etkili ve en kolay biçimde ekmek, süt gibi gıdalarla verilebileceğini sözlerine ekledi.