Yeni patrik Maşalyan: Örgütlenme eksikliğimizi tamamlamalıyız
85. İstanbul Ermeni Patrikliğine Episkos Sahak Maşalyan, "Halk ve patriği kucaklaştı ve şimdi heyecanla yeni atılımlar yapmak, cemaatin önüne birikmiş sorunları çözmek istiyorlar. Tabii ki bunlar değişik alanlarda uzun uzun açıklamayı gerekiyor ama çözmemiz gereken ilk konu, bizim örgütlenme eksikliğimizi tamamlamak" dedi.
"Çocukluğum Bayrampaşa'da geçti"
Sahak Maşalyan, Ermeni patrikhanesinde DHA'ya açıklamalarda bulundu.
Çocukluğu İstanbul Bayrampaşa'da geçen ve Karadenizli bir ailenin çocuğu olan Maşalyan, "Benim ailem 1955'te Karadeniz'den gelmiş. Baba tarafı Sinop, anne tarafı Kastamonulu. İstanbul'da tanışmışlar. Kumkapı'ya yerleşmişler. Kira vermek canlarına tak ettiğinde Bayrampaşa'dan zar zor bir arsa almışlar. Henüz daha yerleşime yeni açılan bir bölge. Orada amcamlar ile beraber 2 odalı bir ev yapmışlar" dedi.
"Ben o evde doğrum" diyen Maşalyan, "Bayrampaşa Sağmalcılar Cezaevinin hemen altında. Çocukluğum orada geçti. Benim çocukluğumda elektrik, su yoktu. Hepsi yeni yeni gelmeye başladı. 8 yaşına kadar gaz lambası ile ders çalıştım. 9 yaşımdayken elektrik geldi evimize. O zamana kadar mahalledeki çeşmeden su taşırdık ve sonra su da geldi. 10 yaşıma geldiğimde zaten apartmanlar dikiliyordu. Bizim arsamızda çok değer kazandı. Sattık onu ve Kumkapı'da bir ev aldık. 10 yaşından sonra Kumkapı'da yaşadım. Ama ben zaten devlet okullarında okumaya başlamıştım. Bütün öğrenim hayatımı devlet okullarında sürdürdüm. Bakırköy lisesini bitirdim sonra İTÜ elektronik ve haberleşme bölümünü kazandım. Hep dindar bir ailedeydim. Bir şekilde o dindarca duygular beni kiliseye yaklaşmaya itti. 12 yaşımdan beri kutsal kitap okuyorum ben. Ve bir şekilde bir yaşam dönüşümü edildim ve 20'li yaşlarda bu patrikhaneye yerleştim öğrenci olarak. Rahip olmaya karar verdim. Bölümü değiştirdim. İstanbul Üniversitesi Felsefeye geçtim. Aynı zamanda da Ermenice öğrenmeye başladım. Tören bilgisi edindim. 1986'da rahip yardımcısı oldum. Okul bittikten sonra Tatvan'da kısa dönem askerliğimi yaptım. Döndüğümde yurtdışında okuma istettiğimi belirttim. Beni İngiltere'ye gönderdiler. Londra'da 4 yıl kaldım, teoloji eğitimi aldım. 1992'de evlenmemiş rahip olarak takdis olundum. 94 yılında Kudüs'e gittim. Manastır'da 3 sene eğitimle uğraştım, okul müdürlüğü yaptım. Daha sonra İrlanda'ya gittim, Dublin'de masterimi yaptım. Geri geldim, 5 yıl İstanbul'da görev yaptıktan sonra Ermenistan'a gitti. Öğretim üyeliği, dekan yardımcılığı ve dekanlık yaptım 3 sene. Bu sırada televizyon programlarım oldu. Tarihi bir roman kaleme aldım. Ermenistan'da en çok satan romanlar arasına girdi. 250'yi aşkın rahibin yetişmesinde emeğim geçti, dünyanın her tarafında görev yapıyorlar. 2011'de de burada episkopos olmadığı için geri geldim ve 2011'den beri burada görev yapıyorum" diye konuştu.
"Rahiplik hayatı bana istediğim şeyi verdi"
Rahip olmaya nasıl karar verdiğini ise Maşalyan şu sözlerle anlattı: "Gençlik insanın yolunu aradığı zaman ve bizim gençliğimiz çok politize olmuştu. Hayatı sorgulamayan, politik görüşü olmayan bir kişi genç sayılmazdı. Onun için bir şekilde düşünüyorduk. Düşünen bir gençliktik. Daha çok okumaya zamanımız vardı. Sosyal medya yoktu. Ufkumuzu bu sorgulamalar doldurdu. Ve benim için hayatın ne olduğu, ne için dünyaya geldiğim, niçin öldüğüm, öldükten sonra ne olduğu soruları benim için önemli sorulardı ve bir şekilde bu soruların araştırılmasında yollarım beni günün patriği Şınorhk Kalustyan ile karşılaştırdı. Amerika'dan gelen bir rahip vardı. Onunla dersler yapardık burada. Ders bittiğinde bana seninle konuşmak istiyorum dedi. Sene olacaksın diye sordu. Biliyorsun mühendis olacağım dedim. Sonra… sonra… yaşlanırız, sonra ölürüz… Sonra dedim imanımız var Allah'ın ellerinize kalırız. "Şimdiden istemez misin onun ellerine kalmakö dedi. Ben seni gözlemliyorum, senden iyi bir öğretmen, vaiz olur dedi. Bu diyalog bugün bir beni şaşırtıyor. Bir şey açıldı benim gözümde. Hayatı bir ışıkla görmeye başladım. Bazıları buna aydınlanma diyorlar. Ve ben tamam dedim o anda. Rahip şaşırdı, herhalde hayatında bu kadar çabuk yakaladığı ilk balık bendim. Yolculuğum bu şekilde başladı. Patrikhaneye yerleştim ve bugüne adar seçimimden pişman değilim. Rahiplik hayatı bana istediğim şeyi verdi"
"Bir cemaati 12 sene patriksiz yönetmek çok zordu"
Yaklaşık 12 yıldır patriksizlik döneminin Ermeni cemaati için pek çok sıkıntıya yol açtığını ifade eden Maşalyan, "Elbette 12 senelik patriksizlik dönemi halkımızı çok etkiledi. Cemaat hayatında insanlar giderek aksayan yönlerin bir türlü çözümlenmediklerini gördüklerinde aslında yönetim hiyerarşisindeki en temel yapının patrikhane ve patrikliğin iyi çalışmaması olarak değerlendirdiler. Yeni bir patrik özlemi ile insanlar bu seçimlere aktif katılım gösterdiler. Elbette ki en basit bir dükkanı bile başında biri olmadan yönetemezsiniz. 60 bin kişilik canlı bir cemaati de 12 sene patriksiz yönetmek gerçekten çok zordu. Birkaç kere patrik seçmeyi denedik ama yasal prosedürler el vermedi. Patriğimiz vefat ettikten sonra bu yol bize açıldı. Gelen talimatname ile birlikte seçimleri düzenledik. Bu talimatnamede de sorunlar vardı ama bir şekilde bu sorunları da aştık ve seçimi gerçekleştirdik. Çok sevinçliyiz bu açıdan. Artık patriğimiz yönetimsel açıdan daha kuvvetli. En azından artık aktif bir merkezimiz tekrar faaliyete geçecek ve cemaatimizin sorunlarına el atabileceğiz" diye konuştu.
"Çözmemiz gereken ilk konu örgütlenmek eksikliğimizi tamamlamak"
12 yıllık patriksizlik dönemi dolayısıyla yaşanan pek çok sorunu çözmek çalışacaklarını dile getiren 85. İstanbul Ermeni Patriği Maşalyan, "Patriklik ve patikler ruhani merkezdir. Aslında öncelikle ruhun pompalanmasıdır. Konfüçyus'a soruyorlar, bir halkın var olması için elzem üç şey nedir? Silah, ekmek ve ruh diyor. Birisi eksik olursa ekmek ve ruh gerekli eğer sadece bir şey kalırsa, o zaman ruh. Ruhunu kaybetmeyen hiçbir halkı yok edemezsiniz. Dolayısıyla patriklik ve patrikler bizim manevi dünyamızı düzenleyen insanlar. Dolayısıyla patriklik olarak yapmamamız gererken ilk şey yeni bir heyecan, yeni bir ruh, yeni bir ufuk açmak halkımızın önüne. Onu gerçekleştirdiğimizde öteki şeyler zaten yavaş yavaş yoluna girer. Halk ve patriği kucaklaştı ve şimdi heyecanla yeni atılımlar yapmak, cemaatin önüne birikmiş sorunları çözmek istiyorlar. Tabii ki bunlar değişik alanlarda uzun uzun açıklamayı gerekiyor ama çözmemiz gereken ilk konu, bizim örgütlenme eksikliğimizi tamamlamak" ifadelerini kullandı.
"Cumhuriyet tarihinde iki adaydan daha fazla patrik ile hiç seçime gidilmedi"
İçişleri Bakanlığı'nın 23 Eylül'de yayımladığı seçim talimatnamesinde patrik adayı olmak için aranan şartlar arasında ilk kez, 'İstanbul Ermeni Patrikhanesine mahsus episkoposlar sınıfına dahil olmak' gerekliliğinin eklenmesi üzerine ortaya çıkan tartışmalar ile ilgili ise Maşalyan, "Patrik seçmek gibi bir şey söz konusu olduğunda Osmanlıdaki yazılı metinlere başvuruyoruz ki artık onlar geçerli değil. Ama başka bir metin de yok. Dolayısıyla onlara başvurduğumuzda seçimlerimiz aslında Osmanlı'da yürürlükte olan 1863 nizamnamesinin patrik seçme şartlarına göre yaptık. Aslında yeni bir şey eklenmedi. Ama 150 sene önce yazılmış olan bu nizamname söz konusu olduğunda İstanbul Ermeni Patrikhanesi'nde 100 tane episkopos vardı. Yani 100 patrik adayı vardı ama bugün artık 27 tane din adamımız kalmış bizim ve bu şartları yerine getiren 3 episkoposumuz vardı. Aslında bu sayı daha önce gelen talimatnamelere gör gelseydi 1 kişi artacaktı, teorik olarak 5-6 kişi daha katılabilecekti. Babadan Türk ya da Osmanlı vatandaşı olmak gibi bir hükümle girebilseydik, elbette ki daha zengin olurdu. Daha zengin bir portföy ile seçime girerdik. Cumhuriyet tarihindeki patrik seçimlerinde 2 adaydan daha fazla aday ile hiç seçime gidilmedi. Hatta bazen tek aday ile gidilmiş. Dolayısıyla 3 adayla gerçekleşebilecek bu seçim talimatnamesi bizim için uygundu. Bunu reddedenler de vardı ama biz kabul edelim ve bir an önce bu seçimi gerçekleştirelim dedik çünkü halkımız ve kilisemiz çok yoruldu. Bu talimatname sorunlu da olsa bize seçimin kapısını açan bir talimatname seçime gitmeliyiz dedik ve halkımız da anladı, teveccüh gösterdi. Diyebiliriz ki, geleneklerimize, kilise yasalarımız ve devletin ön gördüğü çerçeve içinde bir seçim gerçekleştirdik" dedi.