NURCAN ÇALIŞKAN
Antalya'nın Finike ilçesinde yaşanan ve Elmalı Davası olarak adlandırılan istismar olayının Türkiye'nin gündemine oturmasının ardından sosyal medya platformu Twitter’da (Trend Topic) en çok konuşulan ve paylaşılan konu oldu.
Finike'de annesiyle beraber yaşayan 6 yaşındaki çocuğun cinsel istismara uğradığı zamanları çizimleriyle anlattığı görsellerin sosyal medyada fazlaca paylaşılması, özellikle kadın ve çocuk odaklı çalışan birçok sivil toplum örgütü tarafından, ‘çocuğun yüksek yararı gözetilmediği’ nedeniyle eleştirildi.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü, Elmalı Davasında çocuğun yüksek yararı gözetilmeksizin, çocuğun istismarını anlatan ve ifade eden görsellerin paylaşılmasından duyduğu rahatsızlığı ve kaygıyı halktv.com.tr’ye değerlendirdi.
'Yargı hala bir şey yapmıyorsa, adaletli bir yargı değildir'
Son zamanlarda istismar davalarının yürek yakan sonuçlarıyla çok karşılaştığımıza vurgu yapan TKDF Genel Başkanı Güllü, “Bunun en çarpıcı örneği de bugün Twitter’da en çok paylaşılan konu olarak en üst sıraya çıkan Elmalı Davası. Tam 8,5 takip ediyoruz. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, Sil Baştan Derneği, Aile Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Antalya Barosu ve Antalya Çocuk Hakları Merkezi ile birlikte.
Biz oradaki yaşadıklarımızla, tanıklıklarımızla, oradaki belgelendirmelerle hala yargı bir şey yapmıyorsa, bu yargı adaletli bir yargı değildir, bu yargı hukukun sıralarından kitaplarından geçen yargı değildir. Çadır devleti diyorum ben buna. Buradaki çadır devleti. Her uygulamanın her kararın ‘ben’ devletçiliği ile yapıldığı bir ülkedeyiz” dedi.
'İstismarın başkaları tarafından yapılmasına neden oluyor'
Elmalı davasının 8,5 aydır takipçisi olduğunu belirten ve cinsel istismar eylemlerinin anlatıldığı belgelerin internette dolaşımda olması asla doğru bulmadıklarını belirten Güllü konuyla ilgili şöyle konuştu:
“Bu konuda bizden bir şey görmediniz ve duymadınız. Biz sadece savcılığın masasında 2,5 ay kadar iddianame hazırlanmadan bekletildiği dönemde alanlardan destek istedik ve hepsi devreye girdi. Ancak ben resimlerin ve mektupların paylaşılması konusunda istismara dair herhangi bir malzemenin asla paylaşılmasından yana değilim. Çocuk istismarında çocuğun yüksek yararı gözetilmeli. Cinsel istismar eylemlerinin anlatıldığı belgelerin internette dolaşımda olması; birincisi istismarın cezasız kaldığı için daha çok yoğunlaşarak başkaları tarafından yapılmasına neden oluyor. İkincisi bu istismarın madde madde anlatılmasıyla çocuk pornografisini destekler. Üçüncüsü ise yargıya güveni sarsar ki zaten son zamanlarda yargıya güvenin olmadığını görüyoruz. Kurumların çok dikkatli olması lazım çocuk istismarı konusunda. Eğer sosyal medyada adaletli olarak yargılayacaksak; bu resimleri özellikle delil niteliğindeki belgeleri dosyanın içinde gizli olan belgelerin sosyal mecralarda kimlerin kullanacağını bilmeli ve bunun önüne geçilmesi gerekir.
'Belgenin mağduru çocuk büyüyecek, bu dünyanın içinde yaşayacak'
Biz hukukçu arkadaşlarımızla bu konuyu konuştuk. O belgeleri kim olursa olsun; gazeteci, avukat, sanatçı, siyasetçi, sivil toplum örgütleri temsilcisi… Kim olursa öncelikle çocuğun yüksek yararını düşünmek zorundayız. Özellikle de dosyada delil olan belgeleri paylaşmadan, belki kelimelerle, kısa ve net bir şekilde anlatılarak olabilir. Bunu yaparken de yargının harekete geçmesini sağlama niyetiyle, ‘biz buradayız bu davanın takipçisiyiz’ diyebilmek için. Fakat herkesin bir kere paylaştığı ve milyon kere paylaşılan belgenin mağduru çocuk büyüyecek, bu dünyanın içinde yaşayacak. Bunu bir düşünelim.
'Gazeteciler, çocuğun yararını gözeten habercilik yapmalı'
Ben arkadaşlarımdan özellikle rica ettim, paylaşmamayı. Bu konu tartışılması ve bir sonuca ulaştırılması gereken, bilinç düzeyinin yükselmesi gereken bir konu. Tıpkı toplumsal cinsiyet eşitliğinde kullandığımız dil ve toplumsal cinsiyet haberciliği gibi. Gazeteciler kopyala yapıştır haberciliği yapmadan, herkesin paylaştığını mükerrer paylaşmadan, çocuğun yararını gözeten habercilik yapmalı."