Ekim ayında geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle anjiyo olup stent takılan ve 12 Kasım'da tedavi gördüğü ABD'de hayatını kaybeden Türk Sanat Müziği'nin efsane ismi Muazzez Abacı için bugün İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde veda töreni düzenlendi.
Törene katılan Abacı'nın menajeri Taner Budak usta sanatçının ölümünde hastanenin ihmali var mı sorusuna cevap verdi. Budak, şu ifadeleri kullandı:
"Başka organlarda da yetmezlik başlayınca, ondan sonra yoğun bakım, sonra vefat etti. Yani basında çıktığı işte menajeri hastaneye dava etti gibi bir şey yok. Zaten buradaki tüm doktorlar da açıklamasını yaptılar. Yani o sıvı verildiği zaman, kontrastlı sıvı, eğer böbreklerde veya diğer organlarınızda herhangi bir yetmezliğiniz varsa, komplikasyon gösteriyormuş.
Herhangi bir doktorun, hastanenin hatası değil. Kimseyi suçlamadık, suçlamıyoruz da. Kaldı ki, kızının çalıştı hastane."
Muazzez Abacı'nın herhangi vasiyeti olmadığını söyleyen Budak, "Vasiyeti yok ama sadece Saba Hanım, Muazzez Hanım babasını bir buçuk iki yaşında kaybetmiş olduğu için, tercih olarak babasının yanına defnedilmesini istedi." dedi.
Kızı Saba Abacı ise, "Vasiyette bulunmadı çünkü aklına gelmedi. O kadar hayata bağlı, hayatını seven bir insandı ki, hastanede de öyleydi. 'Çıkınca bunu yaparız şunu yaparız', onun için ölmek yok gibiydi." ifadelerini kullandı.
Törene İBB Başkanvekili Nuri Aslan, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İstanbul Valisi Davut Gül, ünlü sanatçılar Muazzez Ersoy, Orhan Gencebay, Selami Şahin, Emel Sayın, Abacı'nın kızı Aslı Saba Abacı katıldı.
"BU GİTMİYOR GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN"
Tören öncesi basın mensupların konuşan ve Muazzez Abacı ile ilgili unutamadığı bir anısı gözleri dolarak anlatan Emel Sayın ise şu ifadeleri kullandı:
"Çok üzgünüm gerçekten. Mekanı cennet olsun. İnsan söyleyecek şey bulamıyor. Kızıyla görüşüyorum ama en son birlikte konserler yapmıştık. Hatta bana demişti ki, böyle bir daldı bir ara, oturuyorduk kuliste. 'Emel, niye ben kendimi Amerika'da daha huzurlu hissediyorum?' diye böyle... Ben de gülmüştüm 'Muazzez, orada evlatların var çünkü, kızın, torunun, onların yanındasın'....
Ağlayacağım, ağlamak istemiyorum ama... 'Bu çok doğal' demiştim. O yine böyle daldı, düşündü. Bu gitmiyor gözümün önünden. Böyle bir ruh hali içindeydi. Çok iyi insandı. Çok doğal bir insandı. O doğallığıyla bizi bazen umulmadık şekilde güldürürdü."
" ANNEANNEM SEBEBİYLE TÜRKİYE'Yİ, TÜRK OLMAYI VE ATATÜRK'Ü ÇOK SEVDİM"
Törende kürsüye çıkan Abacı'nın torunu Sera Anderson, şu ifadeleri kullandı:
"Hepinizin anneanneme olan sevgisi için çok teşekkür ederim. Çocukken bu sevgiyi biliyordum ama bu kadar çok sevildiğinden haberim yoktu. Anneannem sebebiyle ben de Türkiye'yi, Türk olmayı ve Atatürk'ü çok sevdim.
O, Türkiye'nin büyük sanatçısı ve benim de anneannemdi. Bana her akşam meyve tabağı yapar, birlikte alışveriş yapardık. Arkadaşlarımın da anneannesiydi. Maçlarımıza gelir, bize yemekler yapar, sevinçlerimize ortak olurdu.
O yalnızca Türkiye'de değil dünyanın her yerinde çok sevildi. Muazzez Abacı, anneannelerin en iyisi, en güzeliydi. Türkiye'de ismi hep dillerde, müziği ve sesi hep kulaklarda olacak.
Sera Anderson, "Canım anneannem seni çok seviyorum ve çok özleyeceğim " dedikten sonra gözyaşlarına hakim olamadı ve annesine sarıldı.
"ONU TÜRKİYE'YE GERİ GÖNDERMEDİM"
Kızının ardından kürsüye çıkan Saba Abacı ise şunları söyledi:
"Bana hala daha gerçek gibi gelmiyor. Benim annem, güzel annem, canım annem... Beni öyle güzel sevdi öyle güzel yetiştirdi ki onun için ne yapsam azdı. Ama ben de ona layık bir evlat olduğuma inanıyorum. En güzel ve özel yanı hayatı ve insanları çok sevmesiydi. Müziği, Türkiye'yi, Atatürk'ü, Galatasaray'ı, eğitimi, emek vermeyi, helal kazanmayı ve alışveriş yapmayı çok severdi.
Çalışmadığı zamanlarda evinde vakit geçirmekten çok mutlu oldu. Özel hayatı çalkantılı diye adlandırılsa da o bana muhteşem babalık yapan iki insan kazandırdı. Biri canım babam Abdurrahman Abacı, diğeri abim Hasan Heybetli'ydi. Huzur içinde dinlensinler.
Annem İstanbul'da evinde geçirdiği bir kaza sonrası ayağı kırıldıktan sonra Amerika'ya yanımıza geldi. Akabinde pandemi baş gösterdi ve biz birbirimizden ayrı geçen yılların acısını çıkartırcasına bir daha ayrılmadık. O sizleri çok özledi ama ben o hasretle dolu yılların açıklarını kapatabilmek istedim ve onu Türkiye'ye geri göndermedim. Keşke daha çok uzun yıllar devam edebilseydik. Bundan sonra sesini duyduğumuz her yerde bizimle birlikte olmaya devam edecek.
Annem çok güzel ve özel bir insandı. İyi ki o benim annem, ben onun evladıydım. Ve onu tüm sevenler iyi ki varsınız."
"BEN DONDUM KALDIM"
Saba Abacı'nın ardından kürsüye Emel Sayın çıktı. Gözyaşları içinde konuşan Sayın, şu ifadeleri kullandı:
"Anlatacak, söyleyecek çok şey var ama çok zor bir an. Zorlanıyorum ama nedense en çok aklıma hep Muazzez'le ilk tanıştığımız an geliyor. Ankara Radyosu'ndaydık 1968 ya da 68'di. Ben İstanbul Radyosu'na adım atmak üzereyim. Bir imtihan açıldı, yeni sanatçılar geldi. Henüz hiçbirini tanımıyorum.
Bir gün Mustafa Erses dedi ki 'Emel, sana bir ses dinleteceğim' dedi. Yanında bir genç kızla geldi, radyoya yeni gelen stajyerlerden biriydi. Tatlı bir gülümsemeyle geldi, tanıştık, 'Muazzez Abacı' dedi, o kadar sevimli sıcaktı ki... Mustafa Erses, 'Muazzez bir şarkı söyler misin' dedi. 'Kalbim yine üzgün seni andım da derinden' şarkısını söyledi. Ben dondum kaldım. Muhteşem bir ses 'Allah'ım Türk Sanat Müziği'ne yeni bir yıldız geldi' dedim. Gerçekten de öyle oldu.
Bizim arkadaşlığımız sonuna kadar sevgi saygı çerçevesinde devam etti. İyi yürekli, iyi bir insan, çok doğal içinden geldiği gibi davranan güzel bir arkadaştı. Anılarımız benimle yaşayacak. Hepimiz onun sesini aynı hayranlıkla dinleyeceğiz. Canım Muazzez'im hepimizin başı sağ olsun."
"HER KUŞAĞIN GÖNLÜNDE TAHT KURDU"
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ise şu ifadeleri kullandı:
"Güçlü sesiyle her şarkıyı duygu seline dönüştüren, duruşuyla zarafetiyle tarihe adını altın harflerle yazdıran bir sanatçıydı. Her şarkıda, her notada kalplerimize dokundu. 1998’de devlet sanatçısı oldu ama şarkılarıyla her kuşağın gönlünde taht kurdu ve halkın sanatçısı oldu.
Halkımız onun şarkılarında kendi hikayelerini buldu, Muazzez Abacı bir kültürel miras, bir müzik abidesi oldu. Muazzez Abacı doğum gününde hayatını kaybetti. İlk adı da Hicran’dı. Biz de bugün ona bu duyguyla veda ediyoruz.
Onun sesi Türkiye’nin dört bir yanında yankılanmaya devam edecek. Gerçek sanatçılar her zaman gönüllerde yaşamaya devam eder. Onun yokluğunda büyük bir boşluk hissedeceğiz ama eserleri genç sanatçılara ilham olmaya devam edecek.
Tüm sevenlerine, ailesine, sanat camiasına bağ sağlığı diliyorum ruhu şad mekanı cennet olsun."
"MUAZZEZ ABACI’YI İZLEDİK VE ONU ALMAMIZ GEREKİYOR DEDİK"
Orhan Gencebay:
"O en üst düzey yorumcularımızın başında gelirdi. Kısmet bana imiş. Kervan Plak’ta 1973 yılında stajyerliğini bitirip program yapan arkadaşlardan beğendiklerimizi firmamıza almak istedik. Muazzez Abacı’yı izledik ve onu almamız gerekiyor dedik. Birlikte çalıştık.
Ona herkes hayran kaldı. Çünkü harika bir yorumcuydu. Her okuduğu eseri on numara okurdu ama kendisi beğenmezdi. Böylesine titiz biriydi. Son derece üzgünüz. Çok çalıştı, çok başarılı oldu. Şehitlerimize de gani gani rahmet diliyorum. Halkımıza baş sağlığı diliyorum. Kardeşim, nur içinde yat."
"MERHABA DEMEK ÇOK ZOR BENİM İÇİN"
Muazzez Ersoy:
"Bugünü merhaba demek çok zor benim için. O efsane bir ses, yeri doldurulamayacak bir sanatçıydı. Büyk bir duayendi. Onu hep kalbimizde yaşatacağız. Eserleriyle yaşatmaya devam edeceğiz. Onun adını onurla taşıyarak devam edeceğim. Mekanı cennet olsun, nurlar ve güzellikler içinde uyusun inşallah."
Muazzez Abacı, 17 Kasım'da Ankara Kocatepe Camisi'nde kılınacak öğle namazını müteakip babasının yanına, Ankara Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedilecek.