Haber: Ali Isıyel
Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin tezkere yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) geliyor. 2019 yılının son günlerinde Türkiye gündemine damgasını vuran asker gönderme tartışmalarıyla ilgili merak edilen ayrıntıların 2 Ocak Perşembe saat 14.00'da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın Saray adına yapacağını bilgilendirmeyle netleşmesi bekleniyor.
Cihatçıların gönderileceği iddiaları
Asker gönderme konusunda çeşitli iddialar da gelmeye devam ediyor. Yabancı basında çıkan Türkiye'nin ÖSO'ya mensup cihatçıları göndereceği haberi Reuters'ın Türk yetkililere dayandırdığı haberinde "Böyle bir düşünce var" ifadeleriyle üstü kapalı bir şekilde doğrulanırken, hâlihazırda Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin (SOHR) 300 cihatçıyı gönderdiği iddiaları ise hem Türk yetkililer tarafından hem de Sarraj hükümeti tarafından kesin bir dille yalanlandı.
Bunun üzerine SOHR, Türkiye'nin Afrin'deki kamplarında bin 600 ÖSO mensubu savaşçıyı Libya'ya Hafter güçleriyle savaşmak üzere eğittiği iddiasını ortaya attı. Bu iddiaya ilişkin henüz yetkililerden bir açıklama gelmiş değil. Ancak İngiltere merkezli gözlemevi, bu tarz iddiaları basına sık sık servis ediyor.
Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, olağanüstü toplanacak Genel Kurulun tek gündem maddesi olacak. Tezkere metninin okunmasıyla başlayacak görüşmelerde siyasi parti grupları 20'şer dakika söz alacak. Görüşmelerin ardından tezkerenin oylaması yapılacak.
Muhalefet partilerinin tutumları
AKP ve MHP tüm milletvekilleriyle tezkereye 'evet' oyu vereceğini açıklarken muhalefet kanadında blok hâlinde bir 'ret' cephesi görünüyor. Cumhuriyet Halk Partisi ve Halkların Demokratik Partisi tezkereye karşı 'ret' oyu kullanacakları yönünde net bir tavır sergilerken; İYİ Parti ise 2 Ocak Perşembe saat 14.00'da gerçekleşecek genel kurul öncesi yapılacak grup toplantısında kesin kararını açıklayacağını duyurdu.
Edindiğimiz kulis bilgilerine göre, milliyetçi seçmeni küstürmemek ve Osmanlı mirası anlayışına karşı çıkmamak adına net bir tavır ortaya koymadığı belirtilen İYİ Parti'nin yüksek ihtimalle tezkereye karşı çıkacağı belirtiliyor. Öte yandan, her şeye rağmen, yapılacak toplantılar ve görüşmeler sonrası sonucun sürprize açık olduğu da konuşulanlar arasında.
Ne olmuştu?
Hafter'in Sarraj hükümeti karşısında üstünlük kurması üzerine Sarraj hükümeti düşmenin eşiğine gelmiş ve Türkiye'den resmen askeri yardım talep etmişti. Libya'nın 3'te 2'sinden fazlasını ele geçirmiş olan Hafter, iki büyük petrol merkezinin ikisine de, Trablus Havaalanı dışındaki tüm havaalanlarına, Trablus Limanı hariç diğer iki büyük limana hâkim durumda. Trablus Havaalanı ise geçtiğimiz haftasonu Hafter'in Trablus'un varoşlarına kadar girip çatışmaların başlamasının ardından Hafter'in top menzili içerisine girdi.
Bütün bunların üzerine hâlihazırda 2013 yılından bu yana Libya'da faaliyetler yürüten Türkiye, açık açık Sarraj hükümetine desteğini açıklamış ancak muhalefetten sert tepki çekmişti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP'nin 49 milletvekiliyle birlikte olumlu oy vereceğini açıklamıştı. CHP sert bir şekilde tezkereye karşı çıkarken Grup Başkanvekili Özgür Özel, "Askerimizin Libya çöllerinde yeri yok" diyerek tepkisini dile getirmişti. Öte yandan HDP de net bir şekilde tezkere karşısında tavır koyarken, İYİ Parti ise "Negatif düşünüyoruz" diyerek safını belli etmiş ancak net bir şey söylemeden görüşmeler sonrası kesin kararın açıklanacağını duyurmuştu.
Tezkere metni
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan tezkere metninde Türkiye'nin Libya'daki menfaatlerine yönelik tehditleri ortadan kaldırmanın amaçlandığı belirtilmişti.
Tezkere metnin tamamı şöyleydi:
"Libya'da Şubat 2011'de meydana gelen olayları takip eden süreçte demokratik kruumların inşa edilmesine yönelik çabalar artan silahlı çatışmalar sebebiyle akamete uğramış, ülkede parçalanmış bir yapı ortaya çıkmıştır.
Libya'da ateşkes tesis edilmesi, siyasi bütünlüğün oluşturulması ve işleyen bir devlet mekanizmasının kurulmasının mümkün olamaması üzerine, Libya'da barış ve istikrarın tesisini teminen Birleşmiş Milletler kolaylaştırıcılığında Libya'daki tüm tarafların katılımıyla yürütülen ve yaklaşık bir yıl süren Libya Siyasi Diyaloğu sonucunda Libya Siyasi Anlaşması 17 Aralık 2015 tarihinde Fas'ın Suheyrat şehrinde imzalanmıştır.
Libya Siyasi Anlaşması kapsamında oluşturulan Ulusal Mutabakat Hükümeti, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2259 (2015) sayılı Kararı uyarınca uluslararası toplum tarafından Libya'yı temsil eden tek ve meşru hükümet olarak tanınmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2259 (2015) sayılı Kararı, Libya Siyasi Anlaşmasının uygulanması ile Ulusal Mutabakat Hükümeti dâhil söz konusu Anlaşmada atıfta bulunulan Libya kuruluşlarının desteklenmesinin yanı sıra üye devletlere Anlaşamda yer almayan ve meşruiyet iddiasında bulunan paralel kuruluşlara desteğin ve bunlara temasın kesilmesi için de çağrıda bulunmaktadır.
Libya Siyasi Anlaşmasında yeri bulunmayan, bu çerçevede hem ulusal hem uluslararası bakımdan gayrimeşru bir nitelik taşıyan sözde Libya Ulusal Ordusunun 4 Nisan 2019 yatihinde başkent Trablus'u ele geçirmek ve Ulusal Mutabakat Hükümetini devirmek hedefiyle başlattığı saldırıları yoğunlaşarak ve genişleyerek devam etmektedir. Libya'da çatışmaların sona erdirilmesi, ateşkes sağlanması ve siyasi sürece geri dönülmesi amacıyla yürütülen diplomatik çabalara rağmen, sözde Libya Ulusal Ordusu, dış güçlerden de aldığı destekle saldırılarını sürdürmektedir. Sivilleri ve sivil altyapıyı da hedef alan bu saldırılar nedeniyle Libya'da insani durum giderek kötüleşmektedir. Çatışmalar DEAŞ ve El-Kaide gibi terör örgütlerinin eylemleri için uygun ortam oluşmasına da sebebiyet vermektedir. Diğer taraftan, Libya toprakları ve karasuları Akdeniz üzerinden gerçekleştirilen uluslararası insan ve göçmen kaçakçılığında da kullanılmaktadır.
Bu gelişmeler, Libya'ya ilaveten Türkiye dâhil tüm bölge için de tehdit oluşturmaktadır. Sözde Libya Ulusal Ordusuna bağlı unsurlar, Libya'da faaliyet gösteren Türk şirketleri, Libya'da ikamet eden Türk vatandaşları ile Akdeniz'de seyreden Türk bandıralı gemiler gibi Türk çıkarlarının hedef alınacağı yönünde açıklamalarda bulunmaktadır. Sözde Libya Ulusal Ordusunun saldırılarının durdurulması ve çatışmaların yoğun bir iç savaşa dönüşmesi halinde Türkiye'nin gerek Akdeniz havzasındaki gerek Kuzey Afrika'daki çıkarları da olumsuz yönde etkilenecektir.
Türkiye ile Libya arasında imzalanan ve yürürlüğe giren Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasıyla daha da gelişen iki ülke arasındaki tarihi, sosyal, siyasi ve ekonomik köklü ilişkiler dikkate alındığında, Libya'da ateşkes ve barışın tesisi ile istikararın sağlanması Türkiye açısından büyük önemi haizdir.
Ulusal Mutabakat Hükümeti ile imzalanan Güvenlik ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırası da Libya'nın karşı karşıya kaldığı tehditlerle mücadelede ihtiyaç duyduğu eğitim seviyesi ve harekât yeteneği yüksek, disiplinli ve kurumsallaşmış bir ordunun teşkili için gerekli eğitim ve danışmanlık hizmetlerini kapsamaktadır.
Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, tüm bölgeyi etkileyebilecek, Libya'nın bütünlüğü ve istikrarına yönelik tehditler, DEAŞ, El-Kaide ve diğer terör örgütleri, yasadışı silahlı gruplar ile yasadışı göç ve insan ticaretiyle mücadelede Türkiye'den askeri destek talebinde bulunmuştur.
Bu mülahazalar ışığında, Türkiye'nin milli çıkarlarına yönelik her türlü tehdit ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde her türlü tedbiri almak, Libya'daki gayrimeşru silahlı gruplar ile terör örgütleri tarafından Türkiye'nin Libya'daki menfaatlerine yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek, kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güveliğin idame ettirilmesini sağlamak, Libya halkının ihtiyacı olan insani yardımları ulaştırmak, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından talep edilen desteği sağlamak, bu süreç sonrasında meydana gelebilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektirdiği takdirde Türkiye sınırları dışında harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetleri Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Anayasa'nın 92 nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesi hususunda gereğini bilgilerinize sunarım."