Dünya okyanuslarının yüzde 7,9'u korunurken, Arktik Okyanusu'nun yüzde 1,5'undan daha az bir bölgesi koruma altında bulunuyor. İklim değişikliğinden en çok hissedildiği bu bölgede sıcaklık artışının yükselmeye devam etmesi halinde Kuzey Kutup bölgesindeki canlılar, yaşam alanlarının yok olması tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Arktik bölgede yaşayan canlıların, ya uyum sağlayarak yaşam alanlarını değiştireceği ya da nesillerinin tükenmesi ile karşı karşıya kalacağı belirtiliyor.
Arktik bölgede hızla azalan deniz buzları dünyanın da hızlı bir şekilde ısınmasına neden oluyor.
Arktik bölgeye gelen güneş ışınları deniz buzları sayesinde geri yansıyarak dünyanın ısı dengesinde önemli bir rol oynuyor. Deniz buzlarının kaybolmasıyla daha fazla okyanus suyunun açığa çıkması ve ısıyı emmesi, Kuzey Kutup bölgesinin daha fazla ısınmasını beraberinde getiriyor. Bu sebeple bu alanların yok olması ya da azalması, deniz buzlarına bağımlı yaşayan Arktik bölgede bulunan canlılar için kritik bir öneme sahip. İklim değişikliği sebebiyle eriyen ve kutup noktasına doğru gerileyen deniz buzları; bu alanlarda yaşayan, beslenen ve korunan bazı türlerin yaşam alanlarını değiştirmesine neden oluyor. Bu, kutup ayısı gibi türlerin nesillerinin tükenmesi anlamına da geliyor.
Bu yıl özellikle sonbahar aylarında Arktik bölge içerisinde bulunan Kuzey Barents Denizi ve adalarında yaşanan artı 4 dereceye varan sıcaklık artışları, dünyanın en hızlı ısınan yerinin bu bölge olduğuna işaret ediyor. Bu sıcaklık artışı, bölgenin 2020 öncesi 20 yıllık ölçümlerinin neredeyse 7 katına denk geliyor ve bu da küresel ısınma ortalamasının 2-3 katı kadar artmış olduğu anlamına geliyor. Sera gazı emisyonlarını azaltmak için önlemler alınmaması halinde hem Kuzey Kutbu'nun binlerce kilometre güneyinde hem de dünyanın dört bir yanındaki bölgeler için bu durum, "yükselen deniz seviyeleri, değişen sıcaklık, yağış düzenleri ve daha şiddetli hava olayları" anlamına gelecek.
Bölgenin simge canlısı kutup ayılarının yaşam alanları küçülüyor
2. Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma Seferi Lideri ve Koordinatörü Prof. Dr. Burcu Özsoy, Kuzey Kutbu'nun en büyük yırtıcısı kabul edilen, Latince ismi "Ursus maritimus" olan ve deniz ayısı anlamına gelen kutup ayılarının, hayatlarının çoğunu okyanusta veya deniz buzu üzerinde geçirdiğini anlattı.
Özsoy, "Kutup ayıları yetenekli yüzücülerdir. Kutup ayıları, saatte 6 millik bir hız ile yüzebilmekte. Beyaz tüylerinin altında siyah derileri bulunur ve vücutlarındaki yağ tabakası onları soğuk hava ve soğuk sudan izole hale getiriyor. Aynısı Antarktika'daki penguenler için de geçerli. Kutup ayıları, zamanlarının çoğunu yiyecek aramak için kullanır ve hayatta kalmak için ihtiyaçları olan bol miktardaki yağı genellikle avladıkları halkalı fok veya sakallı foklarla sağlamaktadırlar. Kutup ayıları aynı zamanda seyahat etmek, avlanmak, dinlenmek için de deniz buzuna ihtiyaç duymakta" diye konuştu.
Son dönemlerde okudukları bilimsel yayınlarda, dünya üzerine yaşayan kutup ayılarının popülasyonunun bazı bölgelerde endişe verici duruma geldiğini ifade eden Özsoy, şunları kaydetti:
"Edindiğimiz bilgilere göre, kalıcı deniz buzu alanındaki sayıları tam bilinmese de Barents Denizi'nde 2 bin 500 ila 3 bin arasında kutup ayısı yaşadığı yine bilimsel yayınlardan ortaya çıkmaktadır. Bu da bizim bir karşılaştırma yapmamızı sağlıyor. Norveç'te kutup ayılarının hassas popülasyona sahip olduğunu görüyoruz. Bunun yanı sıra Kanada'da ise kutup ayılarının sayılarının endişe verici duruma geldiği de gözlerden kaçmıyor.
NASA'dan ve Avrupa Uzay Ajansı ESA'nın sağladığı uydu verilerinden aldığımız bilgilere göre, 2040 yılına kadar 'son buz bölgesi' olarak adlandırılan Kuzeydoğu Kanada ve Kuzey Grönland'da kalacak deniz buzlarının, kutup ayıları ve buza bağlı yaşayan diğer canlılar için önemli bir alan haline geleceğini görmekteyiz. Deniz buzlarının kaybı ki bu; Arktik bölgede yaklaşık üçte birlik bir alanı kapsayacak şekilde bir kayba sahip, özellikle küresel ölçekte kutup ayılarının sayısının 2050 yıllarına gelindiğinde yüzde 30 kayba uğrayacağına da işaret etmekte."
Bu arada, Türk Arktik Bilimsel Araştırma ekibi, sefer boyunca küresel iklim değişikliği konusuna dikkati çekmek için deniz memelileri gözlemleri gerçekleştirdi. Proje kapsamında ekip, Arktik Okyanusu'nda mors, sakallı fok, halkalı fok, Grönland foku, fin balinası, minke balinası, kambur balina, beyaz balina, orka, kuş türlerinden alk, kara ayaklı martı, kutup martısı, çatal kuyruklu martı, korsan martı ve kutup ayılarını gözlemleyerek sayıları hakkında raporlamalar yaptı.
'Kutuplar ısınır ve buz örtüsünü kaybederse...'
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mustafa Sözen de sefere katılma planlarının çocukken izlediği "Kaptan Cousteau (Jacques-Yves Cousteau)" belgeselleri sayesinde olduğunu ve bir gün mutlaka gemiyle bilim seferine katılmayı hayal ettiğini aktardı.
Sözen, "Projemizde çalıştığımız deniz memelilerinin iki grubu var; balina ile yunusların bulunduğu deniz memelileri (cetacean) ve morslar ile fokların bulunduğu yüzgeç ayaklı deniz memelileri. Yaptığımız bu çalışma, görülen türlerin belirlenmesi ve sayılarının alınması şeklinde olacak. Bu çalışmalar ile uzun yıllar veri biriktirdiği takdirde yayılışları, yayılışlarındaki değişmelere bağımlı olarak küresel iklim değişikliği ile yorumlamayı, canlı popülasyonları ile zaman içerisindeki miktarlarının artmaları ve azalmalarını belirlemeyi amaçlıyoruz" diye konuştu.
Tromso'dan başladıkları seferde 2 bin 125 deniz mili yol katettiklerini ve bu süreçte birçok canlı türünü gözlemlediklerini ifade eden Sözen, Barents Denizi'nin ortalarına geldiklerinde 50-60 kadar, çoğunluğu kambur, balina sürüsüyle karşılaştıklarını anlattı.
Sözen, "Bu bizim en heyecanlandığımız anlardan birisiydi. Çalışmamızın bir kısmı, balinaların sırt yüzgeçleri ve kuyruklarını fotoğraflayarak bireyi tanımlamak ve dünya üzerinde bulunan balina kataloglarından bireyleri karşılaştırmak. Gözlemlediğimiz balinaların daha önce başkaları tarafından belgelenip belgelenmediklerini ortaya koymayı ve o kataloglarda olmayan yeni bireyler için o kataloglara bu fotoğrafları eklemeyi amaçlıyoruz" dedi.
Küresel iklim değişikliğini tek bir gözlem ile ortaya koymanın mümkün olmadığını vurgulayan Sözen, devamla şunları kaydetti:
"Küresel iklim değişikliğinin etkilerini ortaya koymak için uzun yılların gözlemleri gerekiyor. Kutup bölgesi hayvanları aslında birkaç farklı grup. Sürekli burada yaşamak zorunda olanlar var. Mesela beyaz balinaların (beluga) bütün yaşamı kutup dairesi içinde. Bu canlılar sıcak denizlere, güneye inen türler değil ama kambur balina ya da orka gibi türler her iki kutupta da, Ekvator bölgesinde de bulunuyor. Bazı balinalar 5-6 bin kilometrelik uzak mesafelere göç edebiliyor. Beslenmek, yavrulamak için çok büyük bölgeler gezebiliyorlar. Ancak beyaz balina gibi deniz gergedanı, yani İngilizce ismi 'narval' olan tek boynuzlu balina da kutup bölgesindeki deniz buzlarının arasında yaşayan bir tür. Kutup ayısı, ismi gibi kutuplarda yaşamak zorunda olan ve varlığı buz örtüsünün varlığının devamına bağlı olan tür. Isınmaya bağlı olarak kutuplar ısınır ve buz örtüsünü kaybederse sıkı sıkıya kutba bağlı olan türlerin nesilleri tükenebilir.
Dünyanın büyük coğrafyalarında yaşayan bazı göçebe balinaların döngülerinde kutuplar yine çok önemli. Eğer küresel iklim değişikliği ve kutuplardaki besin zincirini bozar da o balinaların burada bol miktarda elde ettiği besinlerde azalmaya neden olursa onların da nesilleri tehlikeye girer. Yani küresel ısınma ve kutupların sisteminin bozulması aslında tüm insanlar için küresel bir tehdit ve tüm dünyayı ilgilendiren bir sorun."
Beyaz balinalarının en büyük sorunu habitat kaybı ve organik kirleticiler
Beyaz renkli, boyları 5 metreye kadar uzayabilen ve ağırlıkları yaklaşık olarak 700 kilogram ila 1,5 ton arasında olan beyaz balinalar (beluga) yaşamak için deniz buzlarına ihtiyaç duyuyor. Özellikle ilkbahar döneminde Arktik bölgeye beslenmek için gelen beyaz balinalar; somon, ringa balığı, karides, pisi balığı ve yengeç gibi canlılar ile besleniyor.
Henüz tükenmekte olan bir tür olarak görülmese de yaşadıkları habitat kaybı, kıyı şeritlerindeki insan faaliyetleri, toksik maddeler, çevre kirliliği ve yüksek oranda maruz kaldıkları organik kirleticiler sebebiyle beyaz balinaların yaşamları tehlike altında bulunuyor.
'Atıklar bu bölgelerin daha da korunması gerektiğini gösteriyor'
Uzakyol vardiya zabiti Kaptan Doğaç Baybars Işıler, bulundukları kuzey enlemlerinde balıkçılığın önemli geçim kaynağı olduğunu belirterek, "Balıkçılığın halihazırda çevreye verdiği zararlar zaten belirli. Dolayısıyla artık bizim bu etkileri de bu enlemlerde görme ihtimalimiz çok yüksek. Nitekim Svalbard Adası'nın etrafında gerçekleştirdiğimiz seyirlerde, botlarla karaya yaklaştığımızda da adalar üzerinde birtakım atıkları zaten gözlemledik. Bu atıklar aslında bu bölgelerin daha da korunması gerektiğini, bu bölge için yaratılan kuralların çevre korunması ile yürütülmesinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor" dedi.