2023 yılı için asgari ücret görüşmeleri bugün başladı. Türk-İş pazarlığı 7 bin 800 liradan açarken, İYİ Parti 9 bin 600 lira rakamını telaffuz etti, DİSK ise insanca yaşam için rakamın 13 bin 200 lira olması gerektiğini açıkladı.
Gelirin yüzde 70’inin gıda, konut ve ulaştırma giderlerine ayrıldığından hareketle, biz de sadece temel gıda maddeleri üzerinden bir hesaplama yaptık. Buna göre geçen yılın aralık ayında 5 bin 500 liralık asgari ücretle 17 maddeden oluşan market sepetinden 9 adet satın alınabilirken, şu anda 4’e düşmüş durumda. Sadece bu sepetteki artışın yüzde 123,4 olduğu varsayımından hareket edilse bile asgari ücretin 12 bin 287 lira olması gerekiyor.
'Asgari ücret artışı gıda fiyatına endeksli olmalı'
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, asgari ücretlinin teknik bir terimle “marjinal tüketim eğiliminin yüksek” olduğuna, bir başka deyişle gelirinin hepsini zorunlu tüketime ayırdığına dikkat çekerek, “Asgari ücretlinin gelirinin dörtte üçü başta gıda olmak üzere, ulaşım ve konut harcamalarına gider. Yaşadığımız enflasyonist süreç ve gıda fiyatlarındaki artış göz önüne alındığında, asgari ücret de gıda fiyat artışına endeksleniyor” dedi.
Kasım ayı manşet enflasyonunun Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yıllık yüzde 84,4, aylık yüzde 2,88 olarak açıklandığını belirten Yılmaz, “Ancak gıdada TÜFE yıllık yüzde 102,5, aylık yüzde 5,75 oranında artış gösterdi. Arada 18 puanlık bir fark var. Ekim ayı manşet enflasyonu ile Gıda TÜFE arasındaki fark 13,5 puandı. Dolayısıyla yıllık TÜFE'de yüzde 84,4’e doğru zirve olan yüzde 85,5’ten kısmen baz etkisiyle geri gelindi ama ayrıntılara bakıldığında gıda fiyatlarında yükseliş daha hızlı” diye konuştu.
‘Gıda fiyatlarında düşüş zor görünüyor’
Zaten son bir yılda bazı temel gıda ürünlerinde fiyat artışının çok yüksek olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları söyledi:
“Örneğin sütte yüzde 162 artış var, pirinçte yüzde 145, tereyağında yüzde 137, makarnada dahi yüzde 126’lık yıllık fiyat artışının olduğunu görüyoruz. Oysaki Türkiye’nin 1948 yılından bu yana üye olduğu Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Küresel Gıda Fiyat Endeksi binde 3 olarak değişti ama Türkiye’de son bir yılda TÜİK’in Gıda Fiyat Endeksi’ndeki yıllık değişim yüzde 102,5 oldu. Dünyada gıda fiyatları 2022 yılı boyunca düşüşünü devam ettirdi. Küresel Gıda Fiyat Endeksi pandemi öncesine, yani 2020 Mart ayına döndü. Türkiye gıda fiyatı konusunda dünyadan tamamen ayrışmış durumda. Çünkü enerji, ulaşım, gübre, tohum maliyeti dövize endeksli. Örneğin benzinin litre fiyatı 1 yılda yüzde 90, mazot ise yüzde 125 arttı. Gübrenin hemen hemen tamamı ithal. Gıda fiyatlarında düşüş zor görünüyor. Maliyetleri azaltacak faktör olarak ÜFE’deki gerilemeye umut bağlanabilir. Kasım ÜFE yıllık yüzde 157’den yüzde 136’ya geriledi. TÜFE ile ÜFE arasında bir ay önce 70 olan fark 50’ye indi. Ancak TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre Tarım-ÜFE Ekim ayında yıllık yüzde 163,3, aylık yüzde 4,6 artış gösterdi. Ayrıca Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) eylül ayında yıllık yüzde 138,2, aylık yüzde 2,9 arttı. Görüldüğü üzere her iki tarım endeksi tarihi rekorlar kırıyor. Gıda TÜFE’de aralık ayında baz etkisi görülecektir. Çünkü Aralık 2021’de gıda fiyatları yüzde 16 oranında artmıştı. 2022 Aralık’ta bu düzeyde bir artış beklenmiyor. Ama baz etkisi de yıllık bazda fiyatların gerilediği anlamını taşımıyor, sadece fiyatların artış hızında yavaşlama anlamına geliyor. Asgari ücrete uygulanacak ‘enflasyon farkı’nın belirlenmesinde gıda fiyatlarına bağlılık ön planda. Ancak gıda TÜFE başta olmak üzere, gıda fiyat artışının çok büyük belirleyicisi olan tarım ÜFE ve tarım GFE artış hızının bu derece yüksek olması, asgari ücret enflasyon farkını yukarılara taşıyacak en önemli kriterler. Türk-İş’in araştırmasına göre Kasım 2022’de dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı, yani açlık sınırı 7.786 TL. Yoksulluk sınırı olan dört kişilik ailenin yapması gereken toplam harcama da 25.365 TL. DİSK’in yoksulluk sınırına atfen önerdiği asgari ücret, 13.200 TL. DİSK bu önerisiyle dört kişilik ailede iki kişinin asgari ücretli olarak çalışmasıyla ancak yoksulluk sınırında yaşayabileceğini gözler önüne serdi. Ancak işverene maliyeti itibariyle asgari ücret görüşmelerinde dikkate alınması ihtimali maalesef yok, zaten DİSK Asgari Ücret Komisyonu’nda yer almıyor.”
‘İsrail’de asgari ücret 38 bin 300 lira’
Veri bilimci ve ekonomist Emre Akanak da normal ve işleyen bir ekonomide asgari ücretlilerin ücretli çalışan işgücü içindeki oranının yüzde 5’in altında olduğunu belirterek, “Türkiye’de ana problem asgari ücretin kendisinden ziyade asgari ücretlilerin oranı. Çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 40’ının asgari ücretli olması ekonominin işlevsiz olduğunun en önemli göstergelerinden bir tanesi” dedi. Tüm gelişmiş ülkelerde asgari ücretin yoksulluk sınırının üzerinde olduğunu vurgulayan Akanak, “Kalkınmaya aynı dönem başlamış olan İsrail’den örnek vermek gerekir ise İsrail’de asgari ücret (geçim indirimi, kira yardımı, çocuk yardımı vs) hariç 5 bin 500 şekel yani 30 bin lira ancak ek saatlerle ve yan ödemelerle genelde bu rakam 6,500-8,000 şekel arasında bir rakama oturur. 7 bin şekel baz alındığında dahi bu rakam yaklaşık 38 bin 300 lira” diye konuştu.
Türkiye’deki en önemli ve en temel problemlerden birinin resmi enflasyon ve gerçek enflasyon arasındaki farklılaşma olduğunu vurgulayan Akanak, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘Aslında 25 bin lira olması gerekir ancak 8,800-9,000 lira olacak’
“Enflasyon resmi olarak yüzde 84.39 civarında ancak ENAG’ın enflasyon tahmini yaklaşık yüzde 170. Türkiye’de başta DİSK, KESK, TEKSİF gibi sendikaların gerçekleştirdiği çalışmalarda saptanan açlık ve yoksulluk sınırları net olarak, Türkiye’de hali hazırda yoksulluk sınırının 25 bin lira civarında olduğunu göstermektedir. Asgari ücret geçekte yoksulluk sınırının yüzde 5-10 arasında üzerinde verilen ücret olup, şayet Türkiye işleyen bir ekonomi olsa idi asgari ücretin şu anda 28 bin lira civarında olması gerekirdi. Ancak hali hazırda Türkiye’de asgari ücret 5 bin 500 lira. Yani açık sınırın dahi çok altında ve üstelik belirsiz çalışma saatleri, çalışma koşulları, gibi faktörler de düşünüldüğünde bir anlamda asgari ücretten çok kölelik koşullarını teşkil ediyor. Benim şahsi görüşüm çalışanların insanca yaşayabilmesi için Türkiye’de asgari ücretin net 25 bin civarında olması gerektiği, bu durumda da yüzde 454.60 oranında zam yapılması gerektiği. Ancak bu durum gerçeklikten uzak. Bunun en önemli nedeni piyasa koşulları. Asgari ücret herhangi bir özel yetenek, eğitim ve donanım gerektirmeyen salt fiziki güce dayalı emeğin fiyatıdır. Yıllardır devam eden eğitimsiz, biat etmeye hevesli ve kolay yönetilebilen kitleler yaratma politikasının bir ürünü olarak maalesef Türkiye’deki emeğin çok büyük bir kısmı özel yeteneklerden muaf, “vasıfsız” emek kategorisindedir ve ayrıca açık sınır politikası ile Türkiye’ye alınan ve sayısını kimsenin bilmediği on milyon civarı olduğu tahmin edilen sığınmacıların vasıfsız emek arzını arttırması da emeği çok daha ucuz hale getirmektedir ve ücretleri ciddi anlamda baskılamaktadır. Aslında temel problem toplam faktör verimliliği sorunudur. Daha net ve güncel bir dil ile ifade etmek gerekir ise verimsizlik ve tüm bir toplumu fakirliğe, sefalete ve açlıkla yoksulluk arasında yaşamaya, var olma savaşı vermeye mahkum etmiştir. Benim şahsi tahminim, açıklanacak zam oranının yüzde 60 civarı olacağı ve asgari ücretin 8,800-9,000 arasında belirleneceği yönünde.”
Sinirinize hakim olun! Enflasyon düşecek ama zamlar sürecek
500 bin inek kesime gitti, ürün fiyatları üçe katlandı: Sütten kesildik
Dar gelirlinin gıda enflasyonu yüzde 150’yi aştı
DİSK: Tüm ücretler asgari ücret oranında artırılmalı