Uzmanlar uyarıyor... Sosyal medyada paylaşılan deprem görüntüleri psikolojinizi bozabilir

Uzmanlar uyarıyor... Sosyal medyada paylaşılan deprem görüntüleri psikolojinizi bozabilir
6 Şubat depremleri hepimizi çok sarstı. Halen enkaz altında kurtarılmayı bekleyen insanlar olduğunu düşünmek acımızı ve çaresizliğimizi daha da arttırıyor. Peki yaşanan bu durum sonrasında sosyal medya ve görsel medya da paylaşılan içeriklerin kitlesel travmaya neden olduğunu biliyor muydunuz?

Elimizden geldiğince deprem mağdurlarına yardım etme çabası içindeyiz. Kimi bölgeye giderek kurtarma çalışmalarına destek olmaya çalışıyor, kimi bölgeye gönderilecek yardımlara katkıda bulunuyor. Sosyal ve görsel medya üzerinden olayları takip ediyor, yardım çığlıklarını çevremize duyurmaya çalışıyoruz. Tüm bu seferberlik haline eşlik eden ortak duygularımız var; üzüntü, çaresizlik, korku, suçluluk, öfke bunlardan belki de en önde gelenleri. Kitlesel bir travma yaşıyoruz.

Birçok insanın hayatını kaybettiği durumlarda kurtulanlar tarafından hissedilen suçluluk duygusuna sağ kalanın suçluluğu adı verilir. Bu durum travmanın ortaya çıkmasına neden kişinin suçlu hissetmesinden, örneğin araç kullanırken yoldan geçen bir yayaya çarparak ölümüne neden olan bir kişide ortaya çıkan suçluluk duygusundan farklıdır. Sağ kalanın suçluluğunda kişinin travmanın ortaya çıkmasında herhangi bir katkısı yoktur. Bu, daha varoluşsal bir duygudur. Şu üç durumda ortaya çıkabilir:3

– Travmaya birçok kişi maruz kalmış, birçok kişi kurtulmuş, ama hayatta kalan kişiler de olmuştur. Örneğin; deprem bölgesinde göçük altında kaldığı halde ölmemiş olan kişilerde yaşanacak suçluluk duygusu, böyle bir suçluluktur. Kişi “neden onlar öldü, ben sağ kaldım” sorusunu zihninde çevirip durur. Bu soruya doğal olarak bir cevap bulamaz, ama bu soruyu zihninde çevirmekten de kendini alıkoyamaz. Bu ısrarlı düşüncelere “bilişsel geviş getirme” (rumination) denir ve kişinin daha da fazla suçlu hissetmesine neden olan zihinsel bir süreçtir.

– Özellikle başkalarının başına gelen travmatik bir olayı öngörebileceğine ve dolayısıyla önleyebileceğine dair sorumluluk duygusu olan kişilerde sağ kalanın suçluluğu durumu ortaya çıkabilir. Örneğin; ailesiyle İstanbul’da keyifli vakit geçiren biri, aileyi yaşadıkları yer olan Kahramanmaraş’a yolladıktan birkaç gün sonra deprem gerçekleşti ve ailesi depremde vefat etti diyelim. Geride kalan kişide “onları neden yolladım, biraz daha kalmaları konusunda ısrar etmiş olsaydım ölmeyeceklerdi” şeklinde bir suçluluk ortaya çıkabilir. Kişi, gerçekte olayı öngöremeyeceğini bilmesine rağmen “niye onları yolladım” düşüncesini bilişsel geviş getirme şeklinde düşünüp durur.

– Sağ kalanın suçluluğu bazen herhangi bir sorumluluk algısı olmadan da ortaya çıkabilir. Kişi olayın ortaya çıkmasında veya diğerlerinin ölmesinde kendisinin bir sorumluluğu olmadığını bildiği halde kendini suçlu hissedebilir. Örneğin; deprem bölgesinde bulunmayan, depremde herhangi bir yakınını kaybetmemiş olan, fakat evinden depremi izlerken yoğun bir suçluluk hisseden kişilerde bu tip sağ kalanın suçluluğu söz konusudur. Bu suçluluğun çoğunlukla daha vicdani, ahlaki bir yanı vardır. Kişinin adil ve etik bir dünya algısı sarsılmıştır. Dünyanın zaman zaman adaletsiz, insafsız, acımasız bir yer olduğu gerçeği kişiye bir tokat gibi gelmiştir. Kişi sanki dünya başkalarına karşı adaletsiz davranırken onları (tesadüfen) es geçmiş gibi hisseder. Bu sefer bilişsel geviş getirmenin iki temel konusu olur: Neden onlar da ben değil? Ya bir sonraki sefer rastgele şanssız olarak seçilen ben olursam? Bu tarz suçlulukta kişi adeta suçlu hissederek hayatta kalmış olmanın bedelini ödemeye çalışır; kendince dünyanın sağlayamadığı adaleti kendi sağlamak ister.

Altta yatan neden ne olursa olsun sağ kalanın suçluluk duygusu travmanın dolaylı yoldan da olsa yoğun bir şekilde yaşanmasına ve hatta travma sonrası stres bozukluğu gibi majör bir psikiyatrik hastalık olarak kişinin üzerine yapışmasına neden olabilir. Bu nedenle önemsenmeli ve erkenden bazı önlemler alınarak giderilmelidir.

Travmaya maruz kalanlar ruh sağlığını nasıl koruyabilirler?

Travma sonrasında yukarıda bahsettiğim dört küme belirti ilk bir ay içinde görülüp bitiyorsa, bu durumun psikiyatrideki karşılığı akut stres reaksiyonudur ve anormal bir olaya ruhun verdiği normal tepkiler olarak değerlendirilir. Dolayısıyla herhangi bir tedavi gerektirmez.

Fakat bu belirtiler bir aydan uzun sürerse travma sonrası stres bozukluğu tanısını alır. Bu durum mutlaka ilaçla ve/veya psikoterapiyle tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Aksi takdirde kendiliğinden iyileşme oldukça nadirdir. Çoğunlukla kronik seyreder ve kişinin yaşamını birçok alanda olumsuz etkiler.

Deprem acımız henüz taze olduğu için, eğer bu yazıda bahsettiğim belirtileri sizler de yaşıyorsanız henüz kaygılanmanıza gerek yok. Aşağıda verdiğim önerilere uyarak bu durumu sadece bir akut stres reaksiyonu düzeyinde yaşayıp atlatma olasılığınız yüksektir.

Kendinize zaman tanıyın

Az önce de belirttiğim gibi henüz telaş etmeye gerek yok. Deprem gibi olağandışı bir olaya ruhunuz olağan tepkiler veriyor. Ruhunuzda ufak bir yara oluştu, yakında iyileşecek. Aşağıdaki önerileri uygularsanız bu süreci daha rahat geçirirsiniz.

Birçok insanın benzer duygular yaşadığını bilin

Yalnız değilsiniz, hemen hepimiz benzer durumlar yaşıyoruz. Hepimizi aynı gemideyiz. Covid-19 salgının ilk günlerini hatırlayın. Tüm dünyadaki bireyler, din, dil, ırk farkı gözetmeksizin benzer duygusal, düşünsel, davranışsal süreçlerden geçmiştik. Travma din, dil, ırk ayırt etmez. Hepimiz etkilendik, etkileniyoruz. Bu durum birlik ve beraberliğin böyle bir dönemde neden her zamankinden bile daha önemli olduğunu bize hatırlatmalı.

Günlük rutinlerinizi sürdürmeye çalışın

Durumunuz elverdiğince en kısa sürede günlük rutinlerinize dönün. İşinize, okulunuza gidin. Yapmaktan keyif aldığınız, size iyi geldiğini bildiğiniz davranışları, aktiviteleri yapmaya devam edin. Bu, insafsız ve umarsız olduğunuz anlamına gelmez. Oradaki insanlara acı çekerek yardımcı olamazsınız. Travma mağdurlarına elinizden gelen desteği vererek yardımcı olabilirsiniz, acı çekerek değil.

Sadece güvenilir kaynaklardan gelen bilgiye inanın, siz de sadece güvenilir kaynaktan gelen bilgiyi diğerlerine iletin

Deprem gibi kitlesel travmalarda ortalıkta bir bilgi kirliliği olur. Çoğu insan, aslında tamamen iyi niyetli olarak duyduğu bilgileri kaynağının güvenilirliğini kontrol etmeden paylaşma telaşına düşer. Oysa bu tarz travmalarda sakinliği korumak ve bilgi kirliliğine aracı olmamak çok önemlidir. Doğru kaynaktan gelen hızlı bir bilgi hayat kurtarıcı olabilir. Gereksiz ve gerçek olmayan bilgiler hayati bilgilerin gözden kaçmasına neden olabilir. İnsanları gereksiz şekilde telaşlandırabilir, hatta galeyana getirebilir. Birlik ve beraberliğin bozulmasına, kaosa yol açabilir.

Sosyal ve görsel medyada paylaşılan görüntülerden olabildiğince uzak durum

Yazının başlarında dolaylı yoldan travmaya maruz kalmanın en temel yollarından birinin sosyal ve görsel medyadaki görüntülere tekrar tekrar maruz kalmak olduğunu belirtmiştim. Enkaz kaldırma, arama, kurtarma çalışmalarını izlemek, enkaz altından çıkarılan yaralı insanları görmek, acılı insanların feryatlarını dinlemek travmanın etkisini daha fazla hissetmenize neden olacaktır. Olan biteni takip etmek istiyorsanız görsel ve sosyal medyadan çok yazılı medyayı takip edin. Elbette ki yukarıda söylediğim gibi takip ettiğiniz kaynakların güvenilirliğinden emin olun. Çocuklarınızın da depremle ilgili görüntülere maruz kalmasına engel olun.

Sosyal destek ağınızı sürdürün, kendinizi izole etmeyin

Travmanın kişiyi yalnızlaştırıcı etkisinden yukarıda bahsetmiştim. Oysa bu dönem yalnız kalmak, kendini diğerlerinden izole etmek travmanın etkisini daha çok yaşamanıza neden olur. Dostlarınızı, yakınlarınızı arayın. Onlarla buluşun, görüşün. Evde yalnız başınıza oturup sürekli travma görüntülerini izlerseniz bahsettiğim belirtileri daha yoğun yaşarsınız.

Duygu ve düşüncelerinizi güvendiğiniz kişilerle paylaşın, yazıya dökün

Akut stres reaksiyonun travma sonrası stres bozukluğuna dönüşmesindeki en önemli risk etkeni kaçınmadır. Yukarıda da bahsettiğim gibi kaçınmanın bir belirtisi de travmanın yarattığı duygular ve düşüncelerden kaçınmadır. Eğer bu konuda konuşursanız acınızın daha da artacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Paylaşılan acı azalır. Güvendiğiniz bir yakınınızla depremle ilgili duygu ve düşüncelerinizi paylaşın. Bu noktada aman dikkat: aldığınız ve izlediğiniz haberleri paylaşın demiyorum. Bunu yaparsanız yakınınızı da gereksiz bilgi kirliliğine maruz bırakmış olursunuz.

Kendi fiziksel sağlığınızı ihmal etmeyin

Uyku uyanıklık döngünüze dikkat edin. Geç saate kadar haberleri izleyip öğlene doğru kalkmayın. Uyku bozulursa ruh sağlığı da bozulmaya başlar. Beslenmenize, kişisel bakımınıza dikkat edin. Sağ kalanın suçluluğu nedeniyle uyumayan, yeterince beslenmeyen kişiler olduğunu tahmin edebiliyorum. Unutmayın: sizin acı çekmeniz, kendinizi ihmal etmeniz deprem mağdurlarını iyileştirmeyecek. Ancak siz iyi olursanız onlara destek olabilirsiniz. Bu nedenle kendi fiziksel ve ruhsal sağlığınızı ihmal etmeyin.

Kaynak: fikirturu.com