Nihal Bengisu Karaca: Diyanet İşleri tam olarak bunun için kurulmamış mıydı?

Nihal Bengisu Karaca: Diyanet İşleri tam olarak bunun için kurulmamış mıydı?
Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Uşşaki Tarikatı lideri Fatih Nurullah'la ilgili Diyanet'e çağrıda bulunarak görevlerini hatırlattı.

Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, bugünkü "Şeytanın Uşşakisi" başlıklı yazısında, 12 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunan Uşşaki tarikatı lideri Fatih Nurullah adıyla bilinen Eyyub Fatih Şağban'a ilişkin bir yazı kaleme aldı.

Karaca, Diyanet'le ilgili "Ama benim anlamadığım şu: Diyanet İşleri tam olarak "Böyle şeyler olmasın" diye kurulmamış mıydı?" diye sordu. 

Nihal Bengisu Karaca'nın yazısı şöyle:

Bu konuda çok şey söylenebilir ve söylenecektir. Ama benim anlamadığım şu: Diyanet İşleri tam olarak "Böyle şeyler olmasın" diye kurulmamış mıydı?

Dinin baktığı yer gönüldür, itikadı bozuk olanlar, nefsine hakim olamayanlar, elde ettikleri güçle zehirlenenler çıkıp dini kullanarak milletin gönül evini tarumar etmesin, hal ve cezbe İslami bilginin önüne geçmesin diye, devlete bağlı böyle bir dini kurum ihdas edilmedi mi?

Diyanet İşleri’nin görev tanımı böyle rezillikleri şiddetle kınamanın ötesinde yolundan sapmış olan tarikatları ya da şubelerini terbiye etmeyi, gerekirse kapısına kilit asmayı kapsamıyor mu?

"Zevzek güruh"

Dini grupları, cemaat ve tarikatları tümden yolsuzlukla, pedofili ile kadın cinayeti ile iltisaklandırmaya azmetmiş bir zevzek güruh olduğunun farkındayım. Onlar mutlu olur, “Bakın haklı çıktık” derler diye çekingenlik yapmamak lazım. Pınar Gültekin’i adice katleden, parçalayan, yakan ve üzerine beton döken adamın ‘AKP’li olmadığı hatta bal gibi seküler hayat sürdüğü anlaşılıp da bu durum yüzlerine vurulunca "Ay lütfen siyasileştirmeyelim sapığın caninin partisi görüşü dini olmaz yaniieee" diye zırıldamış ama o ana kadar suçladıkları geniş mi geniş muhafazakar dindar kitlelerden özür dilemeye tenezzül bile etmemiş insanlar bunlar. Ciddiye almaya değmezler.

Cesur olmak ve tek bir sorunun cevabına odaklanmak lazım: Milletin itibar ettiği ve muhtemelen etmeye devam edeceği dini makamların, dini geleneğin ve en başta da Allah adının, küçük kızları ellemek için kullanılması mide bulandırıcı mı değil mi? Böyle hadiseler olduğunda suçu işleyenin cezalandırılması, örneğimizde olduğu gibi tutuklanması, meseleyi hallediyor mu, etmiyor mu?

"Kangren olan kısımlar kesilip atılmazsa çürüme bütün vücuda yayılır"

Karaca yazısına şöyle devam etti:

Köklü tarikatların akçeli işlere girişmedikleri ve devletin başına kadro isterük diye dikilmedikleri sürece bu ülkenin, bu coğrafyanın kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak görülmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Üzerlerinden silindir gibi geçilmesi hevesinde olanlara da epeydir itiraz ediyorum. Tasavvufun ve tarikatların dinin aslı esası değil, dinden türeyen ‘kültür’ olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak kültür deyimce yanılgı olmasın, dini alan, pop kültürdeki ‘sahtesi orijinalini yaşatır’ rahatlığının geçerli olduğu bir alan değil. Burada sahte olanın asıl olanı bozuyor. Kangren olan kısımlar kesilip atılmazsa, çürüme bütün vücuda yayılır. Kesilecek yerden kesmek lazım ki, sağlıklı olan doku, inancı, maneviyatı ayakta tutan düzgün yapılar bozulmasın.