Fikret Bila
Türkiye'yi Değiştirecek İki Sorun
İktidarın isteyerek yarattığı iki sorun Türkiye’yi olumsuz yönde değiştirecek öneme sahip.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yürürlüğe soktuğu yeni eğitim müfredatı ve sığınmacı-göçmen sorunu.
İki sorun da iktidar eliyle bilinçli olarak yaratıldı.
İktidarın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” diye sunduğu yeni müfredat Türkiye’nin laik ve bilimsel temelli eğitimini, din ağırlık bir eğitim sistemine dönüştürüyor.
Atatürk ve laiklik başta olmak üzere cumhuriyetin devrimleri ve değerleri eğitim sisteminin dışına çıkarılırken, tarikat ve cemaatlerin istediği gibi din ağırlıklı bir eğitim modeli kuruluyor.
Eğitimde dinselleştirme bütün hızıyla sürüyor.
İktidar, eğitimi değiştirerek dindar ve kindar bir nesil yetiştirmenin peşinde.
Bu süreç kuşkusuz Türkiye’nin toplum yapısını değiştirerek çağdaş ülkeler topluluğundan daha fazla koparacaktır.
Bu konuda ilk uyarı ANKA’ya değerlendirme yapan Eğitim-Sen’in Kurucu Genel Başkanı ve CHP eski Milletvekili Yıldırım Kaya’dan gelmişti.
Kaya, yeni müfredatın, AKP ideolojisine uygun insan tipi yetiştirme aşamalarından biri olduğunu vurgulamış ve şu değerlendirmeyi yapmıştı:
“Yeni müfredat eğitim devrimlerini tümden yok etmeye yönelik hazırlanmış bir müfredattır. Anlaşılan o ki cemaat ve tarikatların görüş ve önerileri doğrultusunda hazırlanmıştır.…
Bilimden kopuk; matematiği, fiziği, kimyayı, biyolojiyi, felsefeyi dışlayan, ağırlıklı olarak ‘dini’ referans alan bir eğitim sistemi Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini karartır.”
Yıldırım Kaya, “Cumhuriyet alerjisi olanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılında hazırladıkları müfredatta Cumhuriyet demekten yine imtina etmiştir” vurgusu da yapmıştı.
Kaya’nın dikkati çektiği gibi Milli Eğitim Bakanlığı okullarında laiklik ilkesiyle bağdaşmayan uygulamalar hızla yaygınlaşmaya başladı.
Bu eğitim sistemi Türkiye’nin, laik, demokratik, hukuk devleti niteliklerini fiilen rafa kaldıracaktır.
Türkiye’yi değiştirecek ikinci önemli sorun sığınmacı-göçmen sorunudur.
İktidar Türkiye’yi bilinçli şekilde bir sığınmacı deposuna çevirdi.
Dünyada en çok sığınmacı-göçmen kabul eden ülke Türkiye.
Türkiye yolgeçen hanı gibi.
İktidar ülkeyi Suriyeli, Afgan, Afrikalı göçmenlerle doldurdu.
Sayılarının 13 milyon olduğu tahmin ediliyor.
Bu politika Türkiye’nin nüfus yapısını değiştirecektir.
Türkiye’de, Avrupa’da birçok ülkenin nüfusundan fazla sığınmacı-göçmen var.
İktidar getirdiği bu göçmenlere hızla vatandaşlık veriyor, oy kullandırıyor.
Kendi vatandaşına sağlamadığı olanakları sığınmacı-göçmenlere sağlıyor.
Sığınmacı-göçmenlerin nüfus artış oranı yüzde 5,3 düzeyinde. Türkiye’nin yüzde 1,5.
Bu süreç, ileriki yıllarda birçok yerleşim biriminde demografik yapıyı değiştirecek.
İktidarın Türkiye’ye getirdiği sığınmacı-göçmenlerin büyük çoğunluğu siyasal İslamcı.
Demografik yapının bu şekilde bozulması laik yaşam tarzına tehdit oluşturacak ve toplumsal yapı da bozulacaktır.
Başta CHP olmak üzere laik, demokratik, hukukun üstünlüğüne dayalı, anayasal sistemle sorunu olmayan partilerin öncelikle bu iki konuyu gündemden düşürmemesi gerekir.