Tercihler Değişmedi

Seçmen 14-28 Mayıs seçimlerinde de tercihini değiştirmedi.

Yine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti iktidarını seçti.

Muhalefet seçmenin çoğunluğunu tercihini değiştirmeye ikna edemedi.

Seçmen tercihini değiştirmediği gibi iktidar da tercihini değiştirmedi.

Yarattığı yakıcı ekonomik krizin faturasını zenginlere değil orta alt sınıfa ve yoksullara kesti.

AK Parti iktidarının ekonomi politikası, kamu kaynaklarını sermaye kesimine aktarmaya, yoksul kesimden zengin kesime kaynak transfer etmeye kurgulu.
Alınan tüm ekonomik ve mali kararlar bu amaca hizmet ediyor.

Kendisini ve çevresini zengin eden, yıllara yaygın döviz garantili kamu ihaleleriyle yeni yandaş zenginler yaratan bir politika izliyor.

Devraldığı kamu ekonomik kurumlarının büyük çoğunluğunu sattı.

Satmaya devam ediyor.

Kurduğu düzeni sürdürebilmek için ağır koşullarda borçlanıyor.

Bu borçları mevcut ve gelecek nesiller ödeyecek.

Çalışanları, emeklileri ve küçük esnafı iyice fakirleştirdi.

Hazine kaynaklarını tüketti.

Aldığı borçları da harcadı.

Hazinede kaynak kalmadı.

Şimdi yarattığı bu krizi IMF kafasıyla yine zenginlerden yana çözmeye çalışıyor.

Seçimlerden sonra yaptığı ilk iş KDV ve ÖTV’yi yüksek oranda artırmak oldu.

Benzinin litre fiyatı 34 liraya, motorinin fiyatı 32 liraya yükseldi.

Akaryakıta yapılan bu zam nakliye maliyetini artıracağı için doğrudan fiyatlara yansıyacak ve enflasyon yükselecektir.

Ayrıca bu yıl tahsil ettiği Motorlu Kara Taşıtları Vergisi’ni (MTV) bir kez daha tahsil etmeye karar verdi. Anayasaya aykırı bu yasal düzenleme ile vergisini ödemiş araç sahillerinden ikinci kez MTV alacak.

Dolar 27 liraya, euro 30 liraya ulaştı.

Altının gramı bin 700 liraya çıktı.

Maliyet ve fiyat artışları turizm mevsiminde bile bu sektörde işten çıkarmaları yaygınlaştırdı.

Girdi maliyetlerindeki sürekli artış diğer sektörlerde de işten çıkarmaları artıracaktır.

Bu ekonomi politikası sağcı iktidarların ister IMF gözetiminde ister IMF’siz uyguladıkları klasik politikadır.

Krizin maliyetini halkın üzerine yıkmak, bütçe açığını halkın cebinden kapatmaya çalışmak.

Halk deyişiyle bu politika “altta kalanın canı çıksın” politikasıdır.

2008’de dünyayı etkileyen ekonomik krizde İspanya, Yunanistan, Portekiz gibi Avrupa Birliği ülkeleri de aynı politikayı uyguladılar. Yunanistan’da bankamatikten para çekmek sınırlandırıldı.

AK Parti iktidarı gelir ve kurumlar vergisi gibi dolaysız vergileri artırmak yerine zenginin de yoksulun da ödemek zorunda olduğu dolaylı vergileri artırıyor.

Böylece kaynağı yoksul vatandaştan alıyor. KDV ve ÖTV’nin artırılması zenginlerin bütçesini etkilemez ancak emekçileri, emeklileri ve yoksulları etkiler.

Zaten bozuk olan gelir dağılımını daha da bozar.

Emekçiler, emekliler, küçük esnaf ve yoksullar zaten sıkışmış kemerlerini daha da sıkmak, yaşam standartlarını düşürmek zorunda kalır, borç içinde yüzerler.

İktidarın izlediği bu politika ile ekonomik sorunların kalıcı olarak çözülmesi mümkün değildir.

Bu bir kısır döngüdür.

Türk ekonomisi, özelikle de sanayisi ithalata bağımlıdır. Üretimi ithal ettiği ara mallarla yapar. Bu nedenle döviz yükseldikçe maliyet, dolayısıyla fiyatlar artar.

Aynı sorun tarım sektörü için de geçerlidir.

Çiftçiyi destekleyip üretimi artıracağı yerde üretimi kısıtlayan politikalarla ithalatı teşvik eden iktidar Türkiye gibi bir tarım ülkesini bile tahıl, canlı hayvan ve et ithal eden bir ülke haline getirdi.

Belli aralıklarla kendini tekrarlayan bu ekonomik krizin çözülmesi için Türkiye’nin üretimde ithalat bağımlılığından kurtulması, yerli üretimi artırması, temel ürünleri kamu ekonomik kuruluşlarıyla üretmesi, çok kazanandan çok az kazanandan az vergi alarak ve sosyal transferler yaparak gelir dağılımını düzeltmesi gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi