Kur korumalı mevduatın 3 ayı: Vatandaş kazandı mı, kaybetti mi?

20 Aralık iktisat tarihine geçecek bir gündü. Cumhurbaşkanı Erdoğan o gün kur korumalı TL mevduat hesabını açıklamıştı. O konuşurken dolar 18.4 TL’den 11 TL’nin altına iniyordu. Böyle düşüş bir Dogecoin’de oluyordu bir de dolar/TL’de…

20 Aralık iktisat kitaplarına geçecek geçmesine de, ekonomi yönetiminde bir başarı örneği olarak mı yoksa bir ülkede tasarruf sahiplerinin hükümetleri tarafından çarpılması örneği olarak mı, orası henüz belli değil. Ekonomi yönetimi 20 Aralık’ta doların 18.4 TL’den 11 TL’nin altına gerilemesini vatandaşların yeni uygulamaya gösterdiği büyük ilgiyle açıklıyor. Fakat o gece Merkez Bankası rezervlerinden piyasaya müdahale edildiği ortaya çıktı. Madem vatandaşın ilgisi büyüktü, buna ne gerek vardı?

Neyse, o günün tartışmasını iktisat kitaplarına bırakıp kur korumalı mevduata girenlerin ne kazandığına, ne kaybettiğine bakalım. Kur korumalı mevduata ilk girenlerin vadesi bu hafta doluyor. Malum, uygulamaya girmek için minimum üç ay vadeli hesap açmanız gerekiyor. Varsayalım ki, 20 Aralık haftası tereddüt ettiniz, dolarınızı bozsanız mı, bozmasanız mı, kur korumalı mevduata girseniz mi, girmeseniz mi, düşündünüz durdunuz…

20 Aralık haftası 11 TL’nin altına gerileyen dolar ertesi hafta biraz yükselerek 13 TL’nin üzerine çıktı. Siz de 3 Ocak günü kararınızı verip dolarınızı bozdurdunuz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın o günkü döviz kuru 13.42 TL’ydi.

Bankada 7.451 dolarınız vardı. 13.42’den çevirince 100 bin liranız oldu. Vadeniz haftaya doluyor, ne kazandınız?

Bu soruya yanıt vermek için doların haftaya hangi seviyede olacağını bilmek lazım. Şu anki seviyelerinde kaldığını, vade gününde 14.80 TL olduğunu varsayalım. Bankaya yatırdığınız 100 bin lirayı 14.80 TL ile çarptığımızda 110.283 TL oluyor. Yani kur korumalı mevduat uygulaması size üç ayda 10.283 TL getiri sağladı.

Bunun bir kısmı faiz, bir kısmı kur garantisi. Faizi bankanız, faiz ile kur seviyesi arasındaki farklı Hazine ödeyecek. Ama orası sizi ilgilendirmiyor, siz hesabınıza yatan paraya bakarsınız. (Ama geçerken, yüzde 17’lik yıllık faizin üç aylık karşılığı olan 4.284 TL’yi bankanızın, kur ile faiz arasındaki 5.998 TL’lik farkı ise devletin ödeyeceğini belirtelim.)

Acaba 3 Ocak’ta kur korumalı mevduata girmek yerine paranızı başka bir enstrümana, mesela gram altına yatırsanız ne olacaktı?

3 Ocak’ta gram altının fiyatı 805 TL’ydi. 100 bin liranızla 124,22 gram altın aldınız. Bu yazıyı yazdığım dakikalarda altın 918 TL idi. Gelecek hafta da bu seviyede kaldığını varsayalım, paranız nereden nereye çıktı? 100 bin liradan 114 bin liraya. Yani gram altın, kur korumalı mevduattan daha çok kazandırdı.

Ama unutmayalım ki, geçen üç ayda Türkiye’de çok ciddi bir enflasyon vardı. TÜİK’e göre bile. Ocak ayı enflasyonu yüzde 11.1, Şubat ayı enflasyonu yüzde 4.81 olarak açıklandı. Mart’ta da yüzde 4 enflasyon olsa, üç ayda yüzde 20 eder. 3 Ocak’ta 100 bin liranızı enflasyona endeksli bir enstrümana yatırmış olsaydınız bugün 120 bin liranız olacaktı. Oysa kur korumalı mevduat size 110.283 TL verdi. Yani birikiminiz enflasyon karşısında reel olarak yaklaşık 10 bin lira eridi.

Neden böyle oldu? Dolardaki yükseliş enflasyonun altında kaldığı için. Dolar neden enflasyonun altında kaldı? Çünkü değeri serbest piyasada belirlenmedi. Kur korumalı mevduattan Hazine’ye çok büyük bir yük gelmesin diye Merkez Bankası rezervleriyle piyasaya müdahale edildi.

Ekonomi yönetiminin para piyasasına müdahale ettiği rejimlere serbest piyasa değil müdahaleli kur rejimi (İngilizcesi dirty float) adı veriliyor. Türkiye’de şu anda müdahaleli kur rejimi var.

Yukarıda size aktardığım kur korumalı mevduat hesabını yapan eski bankacı Erol Taşdelen, Hazine’ye ilk maliyetin 14 milyar TL olduğunu söylüyor. Az para değil ama dolar serbest piyasada belirlense çok daha yüksek olabilirdi.

Hazine’nin bu işten kazandığını söyleyebilir miyiz? Sanırım söyleyebiliriz. Vatandaş? O enflasyon karşısında kaybetti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Barış Soydan Arşivi