Kabine Değişti Zihniyet Değil

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yeni kabinesini kurdu.

Eski bakanların ikisi hariç diğerlerini milletvekili yaparak Meclis’e gönderdi.

Bakanların tamamına yakınının değişmesi yetkilerin cumhurbaşkanında toplandığı bu rejimde kimin bakan olacağının bir önemi olmadığı bir kez daha ortaya koydu.

İktidar da Türkiye’nin en önemli sorununun yanlış politikalarıyla yarattığı derin ekonomik kriz olduğunu biliyor.

AK Parti’nin oyunun yüzde 35’e gerilemesinde önemli faktörlerden biri de ekonomik çöküntüdür.

Erdoğan, bu havayı kırabilmek, umut yaratabilmek için Mehmet Şimşek’i yeniden ekonominin başına getirdi. Şimşek’ten beklenen; iktidarın “Türk Modeli” diye övündüğü, aslında ekonomi biliminde yeri olmayan “faiz nedendir enflasyon sonuç” görüşüne dayalı ucube sistemin yarattığı karamsarlığın kırılması.

İktidar bütün kamu kaynaklarını tükettiği için yeni kaynak bulmak zorunda. Yabancı ülkelerden ve piyasalardan kaynak bulması giderek olanaksız hale geldi. Bu nedenle yabancı piyasalarda itibarı olduğu düşüncesiyle Şimşek görevi getirildi ki biraz kaynak bulunabilsin.

Bunun için önce “düşük faiz, yüksek enflasyon, pahalı döviz” politikasının terk edilmesi gerekiyor. Şimşek de görev devir teslim töreninde “Türkiye’nin rasyonel zemine dönmesi dışında seçeneği yok. Kurallı ekonomiye dönmek lazım” diyerek bunun işaretlerini verdi.

Ancak Şimşek, klasik ekonomi, finans ve maliye politikalarına dönebilecek mi? Düşüncelerini uygulamaya geçirebilecek mi?

Bunun garantisi yok.

Çünkü nihai kararı Erdoğan verecek.

Bu nedenle Şimşek işbaşına getirilerek yaratılmak istenen olumlu hava yine havada kalabilir.

Çünkü iktidar belirlediği politikalardan çok rahat şekilde U dönüşü yapabiliyor. Bugün “ak” dediğine ertesi gün “kara” diyebiliyor. Bugün yücelttiği bir bakanı ertesi gün görevden uzaklaştırabiliyor.

Şimşek’in izlemesi beklenen politika aslında daha önce izlendi.

Naci Ağbal’ın Merkez Bankası Başkanı, Lütfü Elvan’ın bakan olarak göreve getirilmesiyle ekonomi politikasında Ortodoks politikaya geçilmişti. Faiz enflasyon düzeyine yakın bir orana yükseltilmiş, döviz ve enflasyon düşmeye başlamıştı.

Ancak bu 4 ay kadar sürdürülebildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan hangi gerekçeyle olduğu bilinmez Ağbal’ı da Elvan’ı da görevden aldı.

Yerlerine “faiz neden, enflasyon sonuçtur; düşük faiz, yüksek enflasyon, pahalı döviz doğru politikadır, Türkiye ihracatta sıçrama yapacaktır” görüşünü uygulamak üzere bakanlığa Nureddin Nebati’yi, Merkez Bankası Başkanlığı’na da Şahap Kavcıoğlu’nu getirdi.

Birkaç ay sonra benzer bir değişimin yaşanmayacağının garantisi yok.

Kabinenin değişmesi iktidardaki yönetim tarzının ve zihniyetinin değiştiği anlamına gelmiyor.

Türkiye’nin “düşük faiz, yüksek döviz ve enflasyon” politikasından, kamu kaynaklarındaki savurganlıklar, israflar ve seçim ekonomisinden kurtulması gerekiyor.

Şimşek de bunu yapmaya çalışacaktır.

Ancak bunu yapabilmesi kolay değil.

Kısa süre sonra yerel seçimler var.

Bu nedenle iktidar seçim ekonomisini sürdürmek isteyecektir.

Ekonominin ihtiyacı ise seçim ekonomisinden bir an önce çıkmaktır.

Yerel seçimleri özellikle de İstanbul’u kazanmak isteyen iktidar Şimşek’e kararlarını uygulayabilecek bir serbestlik tanımayabilir.

Erdoğan, Beştepe’deki törende “kucaklaşma, seçim kırgınlıklarını giderme” mesajı vermiş olsa da yerel seçimlere giderken eski üslubuna dönecektir. Seçim gecesi Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın önünde yaptığı balkon konuşmasında bunun ipuçlarını vermişti.

İktidar cumhurbaşkanlığı seçimindeki kampanyasını yerel seçimler için de yapacaktır.

Muhalefet açısından ise liderler değişsin veya değişmesin yerel seçimlere doğru Millet İttifakı’nın yeniden kurulması gerekir.

Millet İttifakı’nın ortak hedefi Türkiye’yi otoriterleşmiş tek adam rejiminden yeniden demokratik, laik, hukuk devleti niteliklerine ve parlamenter rejime geçirmektir.

Bu hedef ortadan kalkmış değil.

CHP dışındaki Millet İttifakı partileri için bu amaç değişmediyse yerel seçimlere de ittifakla gidilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi