Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Arabulan

Ukrayna Krizi olarak adlandırdığı Doğu Avrupa’daki sorunun çözümünde Türkiye’nin arabulucu olabileceğini söylemesi Recep Tayyip Erdoğan’ın inanılmaz bir özgüven patlaması yaşadığını gösteriyor. Bu yeni bir durum değil ama böylesine son derece yakıcı bir uluslararası sorun karşısında arabuluculuk yapabileceğine inanması genel başkanın özgüven patlamasında başka bir boyuta geçtiğinin göstergesi.

Uluslararası ilişkilerde çok eski sayılmayan arabuluculuk kurumunun tarihi antik Yunan’a kadar gider. Köylüler arasında yaşanan sorunları ihtiyarların devreye girerek çözmesi uluslararası ilişkilere de sorunların çözümünde ilham olmuştur. ABD merkezli Barış Enstitüsü (USIP), arabuluculuğu “karşılıklı olarak kabul edilebilir üçüncü tarafın, bir çatışmanın taraflarına kendi başlarına bulamayacakları çözümü bulmalarında yardım ettiği bir müzakere modu” olarak tanımlıyor. Bu tanıma göre Türkiye (yani Recep Bey) Rusya ile Ukrayna’nın “kendi başlarına bulamayacakları çözümü” bulacak eğer arabuluculuğu kabul edilirse.

Adını doğru koymalı

Her şeyden önce AKP Genel Başkanı meseleyi “Ukrayna-Rusya arasındaki bir kriz” olarak adlandırmakla baştan yanlışa düşüyor. Yaşanan bir Rusya-NATO (ABD) krizidir öncelikle. Ukrayna’nın NATO hedeflerinin hepsine destek veren bir ülke olarak Türkiye’nin tarafsız olmadığı gün gibi ortada. Ukrayna’nın üyeliğe kabul edilmesiyle NATO’nun sınırlarına kadar gelmiş olmasından hoşnut olmayan Rusya’ya ne diyebilecek Türkiye, anlamak zor. Çünkü Rusya durumu bir savaşa döndürmekten çekinmeyecek kadar egemenlik alanlarına müdahale olarak kabul ediyor Ukrayna'nın NATO üyeliğini.

“Tek adam” rejimlerinde işler böyle yürüyor. “Monşer diplomasisi”nin inceliklerine yüz çeviren Recep Bey’in dış ilişkileri de, birçok şey gibi hafife aldığı sır değil. Danışmak, “işin ehli”nden bilgi almak gibi tutumları olmadığından, her iki ülkeyle girdiği “silah ticareti”nin arabuluculuk yapmaya yetmeyeceğini de kimseden duyamıyor tabii. Birisine (Ukrayna’ya) silah satıp diğerinden (Rusya’dan) silah satın alan bir ülke olarak, nasıl tarafsız kalabileceğini de merak ediyorum. Kırım konusunda Rusya’yla ters düşen bir ülke olduğumuzu anımsayalım. Bir Rus uçağını, tam 63 yıl sonra, saniyelik bir ihlali bahane ederek düşüren ilk NATO ülkesi olduğumuzun da anımsanması şart. Arabuluculuk en karmaşık sorunların çözüm yöntemlerinden biri. Türkiye son yıllarda hangi karmaşık sorunları çözebildi ayrıca? Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da (en son şu Kabil havalimanının işletilmesi konusundaki beceriksizliği anımsayın) çözülmüş hangi sorun var? Daha dün yaşanmış Azerbaycan-Ermenistan savaşında, savaşan taraflardan birine açık destek vermiş biri olarak bölgeye ilişkin konularda tarafını belli etmiş olan Türkiye, Ukrayna’ya neyse de Rusya’ya nasıl güven verebilir?

İtibar, saygınlık olmazsa olmaz

Arabulucu ülkenin (devlet başkanının ya da herhangi bir temsilcinin) başarılı olabilmesinin birkaç şartı var; çatışan taraflarca güvenilir, saygı duyulan (devlet ya da kişi) olmak başta gelir. Aranan şartlardan en önemlisi de arabuluculuğa soyunanın bir çıkar beklentisinde olmamasıdır. Her iki tarafa başta silah olmak üzere ticari ilişkileri olan Türkiye’nin çabaları kendi çıkarlarına yönelik olarak anlaşıldığında bunun yine güven verici olduğu düşünülmeyecektir.

Her şeyden önce arabuluculuğa soyunan ülkenin, (Türkiye’nin) iki ülke karşısında, onları bir pazarlık noktasına getirecek kadar elinin güçlü olması gerekir. Oysa Türkiye ile Rusya’nın TürkAkım Boru Hattı, Mersin Akkuyu nükleer santrali gibi dev enerji projeleri var. Enerji politikası da Rusya'ya dönük olan Türkiye, Rus silahlarına da giderek daha bağımlı hale geliyor. Bu elini bağlayan bir durum. Olası bir arabuluculukta Türkiye, Ukrayna ile anlaşması için Rusya’ya ne sunabilir ya da ne dayatabilir? Ukrayna’nın kendisinin yardımına koşacak müttefiklere ihtiyacı Rusya’dan daha fazla elbette. Arabuluculuk dahil her türlü girişimi, Türkiye’den de gelse kabul eder. Nitekim Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Türkiye’nin arabuluculuğundan memnuniyet duyduğunu söyledi. Ne olursa olsun Ukrayna ile Rusya’nın birbirleriyle konuşabilmeleri için bir aracıya ihtiyaçları yok. Olsa bile bu eski Sovyet cumhuriyetlerinden biri olur. Rusya ABD ile de görüşemiyor değil, aracısız olarak görüştükleri dünya kadar konu var.

Suriye’de ite kaka bir “müttefik” ilişkisi olsa da Türkiye, Libya başta olmak üzere birçok alanda Rusya ile karşıt konumlarda. Üstelik bir NATO üyesi. Arabuluculuk yapamayacak kadar taraf bir ülkedir Türkiye.

Ama tek adam rejiminde dış politika, diplomatik nezaket gereği edilmiş kelamları ciddiye almaya dönüştü. Rusya ile ilişkilerin gerildiği, Türkiye’ye Rus turist akımının durdurulduğu dönemde, gerginliğe şaşıran Recep Bey’in “oysa Putin beni dürüst bulduğunu söylerdi hep” dediğini hala anımsarım. Dış politikaya böyle yaklaşıyor.

Özgüveninin patlamasına işte bu kelamlara cidden inanması yol açıyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi