Kaftancıoğlu'ndan 'Cemal Canpolat' açıklaması: 'Karşına aday olarak çıkmam' dedi

Kaftancıoğlu'ndan 'Cemal Canpolat' açıklaması: 'Karşına aday olarak çıkmam' dedi
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İstanbul İl Başkanlığı seçimleri öncesinde açıklamalarda bulundu.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, yeniden aday olacağını açıkladı. Kaftancıoğlu, adaylık sürecini, hedeflerini ve yapacaklarını anlattı.

Kaftancıoğlu, karşısına rakip olarak çıkacağı konuşulan ancak daha sonra geri adım atan CHP'li Cemal Canpolar hakkında, " Ben karşınıza hiçbir şekilde aday olarak çıkmam, bunu da doğru bulmam ve ben bunu görüştüğümüz genel başkanımıza da görüştüğüm bütün partililere de ve bütün belediye başkanlarına da ifade ettim. Hatta şöyle bir cümle kurdu: Ben sizin bu yaşanmışlığınız ve bu gerçekliğiniz varken aday çıkanı da eleştiririm" diye konuştu. 

CHP’nin 9 Şubat tarihinde Haliç Kongre Merkezi’nde yapılacak İl Kongresi’nde yeniden aday olduğunu açıklayan mevcut İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, yeniden aday olmasını CHP İstanbul örgütüyle Türkiye’nin nefes alması için atılacak çok adım olması motivasyonuna bağlıyor. 

Artı Gerçek'ten Rıfat Doğan'a konuşan Kaftancıoğlu, “İBB seçimleri alınmasıydı yeniden aday olmazdım” sözleriyle İBB seçimlerine gönderme yapan Kaftancıoğlu “Ben hedefleri olan bir siyasetçiyim, bu hedefe ulaşmamış olsaydım yeniden aday olmazdım” diyor.

Adaylaşma sürecinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 39 ilçe başkanının olduğu toplantıda kendisine verdiği destek nedeniyle yapılan eleştirileri de haksızlık olarak tanımlayan Kaftancıoğlu, Kılıçdaroğlu’nun örgütüne ve kendisine bir hak teslimi yaptığının altını çiziyor.

Kısa bir süre önce Selvi Kılıçdaroğlu, Dilek İmamoğlu ve Başak Demirtaş ile cezaevinde bulunan HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ‘Devran’ kitabının tiyatro okumasın katıldıkları için hedefe oturtulan Kaftancıoğlu, o fotoğrafta kadınlar üzerinden toplumsal barışı gördükleri için saldırdıklarını belirtti.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, yeniden aday olma sürecini, hedeflerini, İstanbul İttifakını, İBB’nin çalışmalarını ve Demirtaş’a ait ‘Devran’ kitabının tiyatro okumasına katıldığı için yapılan eleştirileri Artı Gerçek’e değerlendirdi.

İşte Kaftancıoğlu’nun verdiği yanıtlar:

'Türkiye'nin nefes alması için örgütümüzle atılacak çok adımımız var'

CHP İstanbul İl binasında yaptığınız bir açıklamayla adaylığınızı açıkladınız. İlçe başkanları, bazı belediye başkanları ve çok sayıda partili destek verdi. Yeniden aday olma sürecini biraz anlatır mısınız? Sizi yeniden aday olmaya teşvik eden nedenler nelerdir?

Önce isterseniz bir önceki adaylık sürecinden başlayalım. Bir önceki İstanbul İl Kongresi’nde adaylık ilk aklımdan geçtiğinde, beni buna itecek bir motivasyon gerekiyordu. O zaman İstanbul’un yeniden halka verilebileceği duygusu beni aday olmaya motive etmişti ve o duyguyla aday olarak girdiğim seçimlerden CHP İstanbul Başkanı olarak çıkmıştım. Bu duyguyla yola çıkmış ve süreç içinde İstanbul’un nefes almasına vesile olduk. Bir önceki kongrede sözlerimi “İstanbul’dan geldiler, İstanbul’dan gidecekler. İstanbul nefes aldı Türkiye nefes alacak” cümlesiyle bitirmiştim. Bu kongrede de yeni siyaset anlayışını hakim kılarken, bir yandan da Türkiye’nin nefes alması için örgütümüzle atılacak çok adımımız ve yapacak çok işimiz var düşüncesiye yeniden aday oldum. 

'İBB alınmasaydı yeniden aday olmayı düşünmezdim'

İstanbul seçimleri alınmasaydı ve bir başarı öyküsü olmasaydı yeniden aday olmayı düşünür müydünüz?

Düşünmezdim çünkü ben hayalleri olan, hayallerini hayata geçirmek için hedefler koyan ve kendi başarımı, koyduğum hedeflere ulaşıp ulaşmadığı üzerinden değerlendiren bir siyasetçiyim. Dolaysıyla İstanbul seçimlerinde başarısız olunsaydı kendi koyduğum hedefe ulaşamamış olduğum için kesinlikle İstanbul İl Başkanlığı’na aday olmazdım.

'Dört kadın ilçe başkanı olması elbette yetmez'

39 İlçede 20 ilçe başkanı değişmiş. Bunların bir bölümü yerel seçimde aday olduğu için bir daha aday olmadı. Seçilen başkanlara bir kez daha baktım, kadın başkan sayısı yanılmıyorsam dört. Bu çok düşük bir sayı değil mi? Kadınların siyasette daha fazla yer almasını isteyen biri olarak bu sizi de üzmedi mi?

İronik bir cevap vererek bu soruyu yanıtlamak isterim. 96 yıl sonra partinin İstanbul’un ilk kadın başkanı olarak seçildim. Bu benim adıma mutluluk verici ancak kadın mücadelesi anlamında gecikmiş bir durumdu. Ben il başkanı olduğumda iki ilçe kadın başkanımız vardı. İkinci dönemimde kadın ilçe başkanı sayısını yüzde 100 artırarak dört ilçe başkanına çıkarmış olmak elbette yetmez ama bu uzun erimli kadın mücadelesini yükselttiğimizde artan bir oran. Elimizde sihirli bir değnek yok 39 ilçenin 20’sini 25’ini kadın ilçe başkanı yapalım. Ama iki ilçe başkanını dörde çıkarmış olmayı ufacık ama anlamlı bir adım olarak görüyorum. Kadın ilçe başkanlarının seçilebilmesi için kadın üye sayımızın artması lazım. Mahallelerde kadın delege sayımızın artması lazım. Kadın ilçe başkan adaylarımızın artması lazım. Artsın ki böylelikle kadın ilçe başkanı sayısı artsın ki bu sayı da zamanla katlanarak artmış olsun. Yükselen bir ivmeyle bu yönde çabalarımız sürüyor.

'Gençlerin oranını ve temsiliyetini arttırmamız lazım'

Gençlik oranı da parti örgütünde yüzde 12 civarında. Bu da çok düşük bir oran… 

Evet bu oranda. Gençlerin oranlarını artırmalıyız ki gençlerin mücadelesinin temsiliyetini görünür kılalım. Geçen günlerde yaptığımız “CHP’ye üye ol, sen CHP ol” adıyla bir üye kampanyamız vardı. O kampanyaya kısa sürede 2 bin kişi başvurdu. Bunların yüzde 43’ü yanılmıyorsam 30 yaş altı genç üyelerden oluşuyordu. Bu sayılar artıkça temsiliyetleri de artacak. İlçe kongrelerimizde ilçe başkanlarımızın yaş ortalamasını hayli düşürdük. Gençlik kollarından gelen gençler ilçe başkanı oldu, örneğin Silivri’de örneğin Tuzla’da ilçelerimiz gençlere emanet. İstanbul’un girişi çıkışı gençlere emanet diyoruz. Keza Eyüp’te, Başakşehir’de ve Esenyurt’ta gençlik kollarından gelmiş gençler, sadece genç değil, yeni siyaseti halka daha rahat anlatabilecek arkadaşlarımız görev aldılar.

'Kılıçdaroğlu'nun bana desteği bir dayatma hak teslimi' 

Adaylaşma sürecinde en çok tartışılan konulardan biri de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun size ilçe başkanları toplantısında sunduğu söylenen desteği oldu. Bunun bir dayatma olduğunu belirtip eleştirenler oldu. Siz bir “hak teslimi” olduğunu belirttiniz. Böyle bir süreçte destek vermiş olması ve buna dönük eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şöyle ifade edeyim kongrelerin başladığı ilk günden itibaren, 81 ilde de demokrasinin gereği çok adaylı yarışların olması gerektiğini düşünenlerdenim ve hala olması gerektiğini savunanlardanım. Bunu çok net ifade etmek isterim. Genel Başkanımıza dönük bu eleştiriye gelince ben bunu Genel Başkan’a yapılmış bir haksızlık olarak görüyorum. Şundan dolayı haksızlık olarak görüyorum. Başkanımız ilçe başkanları toplantısında İstanbul örgütünün ve İstanbul İl Örgütü’nün Başkanı olarak bana hakkımızı teslim etti ve “ben bu örgütle, bu başkanımızla çalışmaya devam etmek isterim” dedi. Kendi takdirini beyan etmesi, düşüncesini ifade etmesi dışarıda emin olun üç beşi geçmiyor, bunu bir dayatma olarak kamuoyuna sunarak bunu eleştirmesi asla kabul edilemez. Genel Başkan o toplantıda örgütün başka bir karar verebileceğini ve başka adayların da çıkabileceğini söyledi.

'Cemal Canpolat bana 'Senin karşına aday olarak çıkmam' dedi' 

Bununla bağlantılı olarak eski il başkanı Cemal Canpolat’ın ismi konuşuldu. Canpolat’ın aday olup olmayacağı son ana kadar konuşuluyordu. Olmayacağını açıkladığı yönünde haberler var. Sizinle bir görüşmesi olmuş, bu görüşmede neler konuştunuz? Nasıl geçti o görüşme?

Biz Cemal beyle bir görüşme yaptık. Kendisiyle bir kahve içerek görüşmeyi ben istedim. Detaylarını saklı tutma kaydıyla şunun altını çizmek isterim: Birincisi bu görüşmeleri il başkanlığı yapmış ve yapan kişiler olarak zaman zaman yapıyoruz. Değerlendirmelerimizi birbirimizle paylaşıyoruz. Kendisini davet etme sebeplerimden biri pazar günü kurultayımız olacak ve bu kurultaya bir divan başkanı belirleme gibi bir sorumluluğumuz var. Partinin etik ilkelerine dikkat etmeye çalışan bir il başkanı olarak, adaylaşması durumunda Cemal beyle birlikte bir divan başkanı belirleyelim diye konuşmak istedim. Cemal başkan da sağolsun bütün nezaketiyle “önereceğiniz divan başkanının bizim açımızdan hiçbir sakıncası olmaz” dedikten sonra memlekete dair genel değerlendirmeler yaptık.

Bana göre dışarıdan yapılan haberlerle ve yorumlarla Cemal beye de iyilik yaptığı zannedilerek ancak kötülük yapılan bir süreç işletildi. Cemal bey şunu ifade etti ki bu bence çok kıymetlidir: Ben karşınıza hiçbir şekilde aday olarak çıkmam, bunu da doğru bulmam ve ben bunu görüştüğümüz genel başkanımıza da görüştüğüm bütün partililere de ve bütün belediye başkanlarına da ifade ettim. Hatta şöyle bir cümle kurdu: Ben sizin bu yaşanmışlığınız ve bu gerçekliğiniz varken aday çıkanı da eleştiririm. Ben de kendisine böyle bir duyguda olmamasını ve kendisine teşekkür ettiğimi söyledim. Cemal bey sadece bu sürecin dışında kaldığını düşünen birkaç arkadaşının kendisinin adaylaşmas yönünde ısrarı olduğunu ve kendisinin bu süreci yönetmeye çalıştığını belirtti. Bugün “Cemal bey adaylıktan çekildi” ifadesi bana kalırsa Cemal beye haksızlık çünkü hiç aday olmadı.

'Ekrem İmamoğlu ile anlayışlarımız aynı o yüzden sıkıntı yaşamıyoruz' 

Kazanılan İBB seçimleri… 25 yıl sonra İBB’yi alan bir CHP, İBB ile il örgütü arasında bir koordinasyon kuruldu mu? İBB’nin kendi öncelikleri var elbette ancak sizin de örgütünüzün de gördüğü sahadaki eksiklikler ve halkın talepleri var. Bunları iletmek konusunda neler yapıyorsunuz?

Aslında 25 yılda AKP İl Başkanlığıyla AKP’nin Büyükşehir Belediye Başkanı arasında çok rahat ve çok kolay tariflenmiş bir mekanizma varmış. AKP İl Başkanı Saray ile görüşüp bu direktifleri alıp AKP’nin büyükşehir Belediye Başkanı’na götürüyormuş ve o talimatlar çerçevesinde büyükşehirdeki işleyişler sürdürülüyormuş. Hatta şunun tanıklığını yapmıştım. AKP İl Başkanı İBB Meclisi’ne gecikmişti. Sebebini sorduğumda hassas da bir konu vardı. Saray’dan talimat bekliyor, onun talimatına göre talimat verecek denmişti. Ben üzülmüştüm. Bizim bu anlamıyla telefon beklediğimiz  bir yapı yok. 25 yıldan sonra ne oldu? 16 milyon İstanbullu’nun başkanı Ekrem İmamoğlu büyükşehirdeki kamusal görevini yerine getiriyor. CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, 16 milyonun belediye başkanının kamusal işlevini yerine getirebilmesini ve yaptıklarının halka anlatılabilmesinin varsa siyasi olarak denetleme değil karşılıklı birbirini kolaylaştırma demek doğru olur. Sahada varsa eksiklikleri, halkın derdini, ihtiyaçlarını ve taleplerini aktaracak bir mekanizma kurarak, büyükşehrin kamusal hizmet vermesine yardımcı olmakla sorumluyuz. Bunu da hakikaten rahat işletecek mekanizmaları kurduk ancak halkın sorunlarını daha hızlı çözülebileceği ayrı mekanizmaları da kuracağız. Anlayışlarımız da ortak olduğu için süreci birlikte yürütmek konusunda sıkıntı yaşamıyoruz.

'İstanbul İttifakı genişleyerek büyüyecek, devam edecek' 

Adaylık açıklamanızda İstanbul İttfakına da teşekkür ettiniz. Size seçimleri kazandıran bir ittifak oldu. İYİ Partisi’nden HDP’li Kürt seçmenine geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Bu ittifak devam edecek mi?   

İstanbul İttifakı devam edecek, öyle devam edecek ki İstanbul İttifakının bozulması mümkün değil. Şöyle ki bizim İstanbul İttifakı dediğimiz şey aynı apartmanda yaşayan etnik kimliği, inancı, kültürü ne olursa olsun maruz kaldıkları ayrıştırmaya, kutuplaştırmaya ve düşmanlaştırmaya karşı, aslında hayatlarındaki ortak payda olan güvencesizlik işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik ve hukuksuzluk karşıtı insanların yan yana gelerek oluşturduğu doğal bir ittifak. İnsanların ortak paydalarından ortak dertlerinden, kaygılarından ortak neşelerinden kurduğu biraradalığı sürdürmek ve kalıcı kılarak genişletmek peşindeyiz. Ben bu ittfakın her gün genişlediğini görüyorum. Bunun daha da genişlemesi için bizlerin bir takım araçları daha doğru tanımlamamız lazım.

İstanbul’da yaşayan 16 milyonun geleceksizlik gibi bir kaygısı var mı var. Dertleri var mı, var. 16 milyon insanın çocuklarının tamamının eğitimle ilgili sorunu var mı, var. Kent yoksulluğundan eşit derecede mağdur oluyorlar mı, oluyorlar. Hangi işte çalışırlarsa çalışsınlar, işsizin de çalışanın da benzer ekonomik kaygıları var mı, var. 16 milyon İstanbullu aynı deprem korkusunu yaşıyor mu, yaşıyor. Siz insanları kimliğiyle, inancıyla, görüşüyle ve kıyafetiyle ayrıştırmak yerine bu saydığım ve art arda sıralayabileceğim bir çok unsuru yerine getirebilirseniz işte alın size İstanbul İttifakı. Adaleti herkes için sağladığınızda, kent yoksulluğunu gidermek için aynı şekilde mücadele ettiğinizde, İstanbul İttifakının genişleyip tüm Türkiye’ye bir doğal ittifak olarak yayılmasının önüne geçmek mümkün olmayacak. CHP olarak bu ittifakı daha da görünür kılmak için çalışıyoruz.

Bu söyledikleriniz önemli ve kıymetli elbette ancak karşısınızdaki iktidar oluşabilecek ittifakı bozmak için düşmanlaştırıcı dili ve politikayı her alanda kullanıyor. Cezaevinde bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Devran” adlı eserinin tiyatro okumasına sizinle birlikte Başak Demirtaş’ın, Dilek İmamoğlu’nun, Selvi Kılıçdaroğlu’nun da katılması bir linç kampanyasına dönüştü. Bu aynı zamanda bahsettiğiniz ittifaka dönük de bir saldırı. Kadınların buluşmasına dönük bu tahammülsüzlüğü nasıl yorumluyorsunuz?

'Toplumsal barışı gördükleri için saldırdılar' 

O fotoğrafta iki şeye saldırıldı. Bir o fotoğrafta toplumsal barışı gördüler. İki toplumsal barışı kadınlar üzerinden okudular. Buna neden saldırdılar? Bu fotoğraf bu anlayışı çok korkuttuğu için saldırdılar. Çünkü kadınların toplumsal barışı gösterdiği bir yerde iktidarın varlıklarının ortadan kalktığını görüyorlar. Bu nedenle saldırıyorlar. Çünkü bu onları zayıflatıyor. Saldırdılar da ne oldu? Biz bunu 31 Mart’ta bunu çok yoğun hissetmedik mi? Devletin bütün imkanları maddi manevi olanakları kullanıldı. Saldırabileceklerinin haddi var ama hesabı yoktu. Bunları yaşadık. Seçim gününe kadar yapılanları sıralamaya kalksam saatler sürer. Gözaltılar oldu, kim yerlerde tehditler, hatta saldırılar sırasında yaralanan üyelerimiz oldu. Sonuçta 31 Mart’ta ne oldu? Halk geldi ve iradesini ortaya koydu. Dolayısıyla bunu yine yapacaklar ama kendi sonlarının hazırlandığını da halk da görüyor, bence kendileri de hissediyor. Bu yüzden saldırganlar.

'Demirtaş'ın kitabı beğendiğim öykülerden oluşuyordu' 

Oyuna giderken böyle saldıracaklarını düşündünüz mü?

Ben kişisel düşüncemi paylaşayım, eğer halk adına halk için siyaset yapıyorsam birilerinin ne dediği üzerinden yaptığım işlere karar vermiyorum. Birincisi Selahattin beyin kitabını okumuştum. Beğendiğim öykülerin olduğu bir kitaptı. Böyle bir kitabın Jülide Kural’ın sesinden okuma tiyatrosuna dönüştürülmesi kıymetliydi ve ben de gitmek istedim. İkincisi buraya gittiğimde bunun toplumsal barışa ve kadınların yan yana durabilmesinin aslında toplumun her kesiminin yan yana durabilmesini göstermesi açısından kıymetli olduğunu düşündüm. Ondan sonra oraya gidersem linç edilirim kısmıyla hiç ilgilenmedim. Çünkü insan ne der üzerinden değil, bugünün hakikatinin ve geleceğe taşınması gereken sorumluluk nedir üzerinden baktığımda hiç kaygılanmadan oraya gittim.

'Gelecek seçimlerde 31 ilçeyi almayı hedefliyoruz' 

İstanbul’da 23 Haziran’da oyunuzu ciddi oranda arttırdığınız çok sayıda ilçe oldu. Buralara dönük nasıl bir strateji izliyorsunuz? Ne gibi çalışmaları önünüze koydunuz?

31 Mart’tan sonra ilçe analizleri yaptık. Biz bir sonraki yerel seçimde zamanında yapıldığını varsayarsak İstanbul’un 39 ilçesinden 31 tanesini alabileceğimizi görüyoruz. Oy oranları, üye profili ve 31 tanesini bugünden alabilmek için neler yapmalıyızın bir takım çalışmalarını yaptık. Kendimize bir takım hedefler koyduk. Bu İl Kongresi’nde ipuçlarını biraz vermek istiyorum. Ben kendi adıma hedefler koyan ve o hedeflerine ulaşmaya çalışırken hem de kendi başarısını, çalışmasını test etmek isteyen bir il başkanıyım. O hedeflerimizden biri; İstanbul’da bize oy veren seçmenlerin bir kısmının, partiyle seçmen bağının olmadığını görüyorum. 39 ilçenin 31’nde yerel yönetimleri kazanabilmek için bize oy veren kesimlerle CHP arasında bağı arttıracağım.

Bir oy veren parti ilişkisinden çıkarıp ben bu partinin seçmeninden üyesi olabilirim duygusunu geliştirmek gibi bir sorumluluğumuz var. Bunun rakamlarla hedeflerini koyacağız. Mahalle mahalle hedeflerimiz olacak. Bunların analizlerini yaptırdık. Örneğin herhangi bir sandıkta dört üyemiz var, o sandıkta bize 120 oy çıktıysa, o dört üyemiz, o 120 oyla sürekli sürdürülebilir bir ilişki kuracak, o kişilere sadece seçmen gözüyle bakmayacak aynı zamanda “üyesi de olabilirim” duygusu kazandıracak bir hedefi olacak.