İstanbul Sözleşmesi için geri sayım... Danıştay için son tarih 20 Temmuz

İstanbul Sözleşmesi için geri sayım... Danıştay için son tarih 20 Temmuz
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasının iptaline yönelik Danıştay'da görülen davada karar 20 Temmuz'dan önce çıkacak.

İlk imzacılardan olup adını sözleşmeye vermesine rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararıyla İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasına ilişkin siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve kadın örgütlerinin şikayetiyle açılan davalarda sona gelindi.

Karar 20 Temmuz'dan önce belli olacak

Ayrı ayrı duruşmalar şeklinde Ankara'da görülen davada savcılar İstanbul Sözleşmesi'nin cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemeyeceği yönünde mütalaa verdi. Danıştay’da açılan iptal davasının kararı 20 Temmuz’dan önce tebliğ edilecek. Kadın örgütleri olası tüm kararlara karşı şimdiden hazırlıklara başladı. Beklenti Danıştay savcısının da talep ettiği gibi Cumhurbaşkanlığı fesih işleminin iptal edilmesi. Ancak Cumhurbaşkanlığı'nın buna itiraz hakkı var. Bu durumda dava ‘Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nda görülecek. Davada fesih işlemi yerinde görülürse aynı yolu bu kez kadın örgütleri izleyecek.

Gazete Duvar'dan Nur Kaplan'ın haberine göre, Eşitlik İçin Kadın Platformu üyeleri avukat Hülya Gülbahar, avukat Selin Nakıpoğlu ve avukat Yelda Koçak, İstanbul Sözleşmesi’nin iptal davası sonuçlandıktan sonra Cumhurbaşkanlığı’nın atabileceği adımları, Anayasa Mahkemesi sürecini ve sözleşmenin fesih kararının iptali sonrasını değerlendirdi.

danistay.jpgDanıştay'da görülen dava yoğun katılımla takip edilmişti

‘Türkiye, bir bildirimle tekrar sözleşmeye taraf olabilir’

Eşitlik İçin Kadın Platformu’ndan avukat Hülya Gülbahar, Danıştay 10. Dairesi iptal kararı verdiği takdirde davalı Cumhurbaşkanı’nın ‘Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na başvurma hakkının doğacağını, bunun da Anayasa Mahkemesi gibi iç hukuk yollarının tüketilmesi tartışmalarına yol açacağını söyledi.

Danıştay 10. Daire'nin kadın örgütleri lehine karar vermesi durumunda Cumhurbaşkanlığı’ndan bu karara saygı duymasını, bir üst kurula taşımamasını talep ettiklerini hatırlatan Gülbahar, şunları söyledi:

Danıştay’da çıkacak karar İstanbul Sözleşmesi’nin devamı yönünde olursa Türkiye Cumhuriyeti’nin yapacağı bir bildirim ile tekrar bu sözleşmeye taraf olunabilir. Bunun önünde hukuki olarak hiçbir engel yok. Ayrıca bunu yapmak için davanın sonucunun beklenmesine de gerek yok.

‘İdari dava daireleri kurulu’na dair umudumuz az olmayacak’

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Gönüllüsü ve EŞİK Platformu üyesi avukat Selin Nakıpoğlu’na göre, adli tatile kadar verilecek karar emsal niteliğinde olacak. Danıştay’ın davayı reddetmesi halinde İstanbul Sözleşmesi’ni savunanlar için umudun tükenmediğini söyleyen Nakıpoğlu, şöyle devam etti:

Cumhurbaşkanlığı kararına karşı açılan davanın reddi halinde, davacıların bu kararı Danıştay Dava Daireleri Kurulu’nda temyiz etme hakları var. İdari Dava Daireleri Kurulu bu kararı onayabilir veya bozabilir. Kaldı ki, Danıştay 10. Dairesi’nin beş üyesinden ikisi kapsamlı karşı oy yazmıştı ve Danıştay Savcılığı da işlemin iptali yönünde görüş bildirdi. Eğer esasa ilişkin karar da yürütmeyi durdurma kararında olduğu gibi oy çokluğuyla çıkarsa İdari Dava Daireleri Kurulu’na dair umudumuz hiç de az olmayacaktır.

‘Anayasa'ya aykırılığın tespiti yönünde karar vereceğini düşünüyorum’

2017’de yapılan anayasa değişikliğinden sonra, Cumhurbaşkanı’na önceden kanunla düzenlenmemiş bir alanda düzenleme yapma yetkisi verildiğini, Anayasa Mahkemesi’nin de muhtelif kararlarında bu yetkinin varlığını teyit ettiğini belirten Nakıpoğlu, şöyle devam etti:

Velev ki, bugünkü anayasa hükümlerine göre Cumhurbaşkanı’nın kanuna dayanmadan kararname çıkarma yetkisinin varlığını bir anlığına kabul etsek bile, bu yetkinin, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaları sona erdirme yetkisini kendisine verildiği anlamına gelmemektedir. Zira Türkiye’nin uluslararası hukuk ve uluslararası camia nezdinde, bir kişinin iki dudağı arasında bir ülke konumunda olduğu gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır. İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili kararın, dayanağı olan 9 sayılı CBK’nin 3. maddesinin Anayasa'ya ve hukuka aykırılığının da tespiti yönünde karar vereceğini düşünüyorum.

'Vazgeçmiyoruz'

İstanbul Sözleşmesi iptal edilirse Türkiye’de yaşayan kadınlar, çocuklar, LGBTİA+’lar için sözleşmeyi savunmaya devam edeceklerini söyleyen Nakıpoğlu, şunları dile getirdi:

Bu kavga karanlıkla aydınlığın kavgası, hukukun gücüne, adalete, toplumsal cinsiyet eşitliğine inananların mücadelesi... Sessiz kalmıyoruz çünkü sessiz kalıp karanlıktan gelen kararlara teslim olmayacağız. Israr ediyoruz çünkü kadınların, çocukların, LGBTİA+’ların erkek şiddetine maruz kalmadığı, eşit yurttaş hakkına sahip olduğu bir yaşam istiyoruz. Vazgeçmiyoruz çünkü Danıştay’da açtığımız davalarda tüm kadınların, çocukların, LGBTİA+’ların menfaat payı var.

‘Dava kabul edilse de reddedilse de inceleme süreci olabilir’

Eşitlik İçin Kadın Platformu’ndan avukat Yelda Koçak ise davanın kabul edilmesi veya reddi durumunda da bir itiraz inceleme sürecinin olabileceğini ifade etti. Davalarda İstanbul Sözleşmesi’ne atıfta bulunmaya devam edildiğinin altını çizen Koçak, şunları kaydetti:

Danıştay’ın kararının ardından Cumhurbaşkanı çıkıp ‘bu kararı da tanımıyorum’ diyebilir, demiştir. Daha önce Anayasa Mahkemesi kararlarında aynı şeyleri söylüyordu ama bu tam da hukuk ya da tek başına kadın hakları sorunu değil, rejim sorunu. Bugün İstanbul Sözleşmesi’nde TBMM’nin yetkisinde olan bir konuda Cumhurbaşkanı fonksiyon gaspı yapıyor, bu da üst bir mahkeme kararıyla da tescilleniyor buna rağmen ‘tanımıyorum’ demek ‘ben Meclis'i tanımıyorum’ demektir.

AYM süreci: Bireysel ve kurumsal başvurular

Danıştay, kararın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi görüşünü kabul ederse Anayasa Mahkemesi sürecinin başlayacağını ve anayasaya aykırılığı yönünden incelemeler yapılıp karar verileceğini söyleyen Koçak, şunları kaydetti:

Söz konusu fesih işleminin anayasaya aykırı olduğuna karar verilirse Anayasa Mahkemesi, anayasaya aykırı kararnameye dayalı yapılan idari işlem de dayanıksız kalmış olur. Anayasa Mahkemesi’nin önüne diğer kararname veya hukuki düzenlemeleri götürmekten farklı olarak, devam eden bir dava içerisinde talep ediliyorsa bireysel ve kurumsal başvuruların yapılmasına gerek yok. O dosya doğrudan gitmiş olur. Diğer 200 dosyada da aynı karar çıkar tek dosyada karar verilince hepsinde aynı kararı verirler, daha önce yürütmeyi durdurma taleplerinin incelenmesinde de öyle oldu.”