Can Dündar ve Erdem Gül'e Tahliye Yolu Açıldı

Can Dündar ve Erdem Gül'e Tahliye Yolu Açıldı
Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün, kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğine karar vererek, ihlalin ortadan kaldırılması için dosyayı ilgili...

Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün, kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğine karar vererek, ihlalin ortadan kaldırılması için dosyayı ilgili mahkemeye gönderdi.

Anayasa Mahkemesi Can Dündar ve Erdem Gül'ün bireysel başvurusunda hak ihlali kararı verdi.

Anayasa Mahkemesi, MİT TIR'lar soruşturmasında tutuklanan Cumhuriyet Gazeteisi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdel Gül'ün bireysel başvusunda hak ihlali kararı verdi.

Anayasa Mahkemesi'nin kararı 12/3 çoğunlukla verildi. İhlalin ortadan kaldırılması için dosya ilgili mahkemeye gönderildi.

ŞİMDİ NE OLACAK?

Can Dündar ve Erdem Gül'ün avukatları şimdi İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne tahliye başvurusunda bulunacak. Ve AYM'nin kararı doğrultusunda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi son kararı verecek.

AYM'ye yapılan başvuruda Dündar ve Gül’ün kaçmaları, delilleri yok etme veya değiştirme hallerinin bulunmadığı gerekçesi ile tutuklanmalarının anayasaya aykırı olduğu kaydedilmişti. AYM, 17 Şubat’ta yaptığı toplantıda başvuru dosyasını Genel Kurul’a sevk etmişti. AYM Raportörü de hazırladığı raporunda, iki gazetecinin yaptıkları haber nedeniyle tutuklanmasını “hak ihlali” olarak nitelendirmişti. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, beklenen toplantısını bugün gerçekleştirdi. Başkan Zühtü Arslan’ın başkanlığında sabah saat 10:00'da başlayan toplantıya en az 12 olmak üzere tüm üyeler katılabiliyor. Mahkeme, hak ihlali kararına hükmederse davanın açıldığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Dündar ve Gül’ü tahliye edecek.

AYM, Adalet Bakanlığı'ndan görüş istemişti

Dündar ve Gül’ün tutukluluğuna dair Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru dilekçesinde, tutuklama kararıyla ifade özgürlüğünün çiğnendiği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa kararlarına uyulmadığı, bu müdahalelerin caydırıcı bir etki yapıp gazeteci ve yazarları otosansüre iteceği, dolayısıyla halkın haber alma hakkının zarara uğrayacağına dikkat çekilmişti. AYM bireysel başvurular kapsamında Adalet Bakanlığı ve Cumhuriyet avukatlarından görüş bildirmesini istemişti.

Adalet Bakanlığı AİHM'i işaret etmişti

AYM’nin başvuru hakkında görüş istediği Adalet Bakanlığı, AİHM’nin ifade özgürlüğüne ilişkin verdiği kararlara vurgu yaparak, bu kriterlerin dikkate alınması gerektiği değerlendirmesi yapmıştı. Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi’ne 13 Ocak’ta gönderdiği görüş yazısında, Dündar ve Gül’ün şikâyetlerinin olağan kanun yollarının tüketilip tüketilmediği hususunun değerlendirilmesi konusunda takdirin Anayasa Mahkemesi’ne ait olduğunu söylemişti. Görüş yazısında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ifade özgürlüğünün içeriği açısından genel bir sınırlama öngörülmediği belirtilerek, bu özgürlüğün meşru amaçlara dayalı olarak sınırlandırılabileceğinin belirtildiği aktarılmıştı.

Yazıda, Dündar ve Gül’ün şikâyetlerinin, ifade ve basın hürriyetine yapılan müdahalenin demokratik toplumda zorunlu bir toplumsal ihtiyaç baskısından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, müdahale ile beklenen amaç arasında makul bir dengenin bulunup bulunmadığı açısından yapılacak incelemede AİHM’nin ifade özgürlüğüne ilişkin verdiği kararların dikkate alınması gerektiği değerlendirilmişti.

Can Dündar: "Ankara’da yargıçlar var" diyebilmeyi umuyoruz

Can Dündar, AYM'nin kararı Genel Kurul'a sevk etmesinden önce, 17 Şubat'ta kişişel Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Dosyamız Anayasa Mahkemesi’nde… 'Ankara’da yargıçlar var' diyebilmeyi umuyoruz” demişti.

"Keşke tutuksuz yargılansalar"

Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Hükümer Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuksuz yargılanmalarının daha doğru olacağı yolunda görüş belirtmişlerdi. Kurtulmuş, “Sayın Başbakanımız da belirtmişti, ben de söylüyorum, keşke tutuksuz yargılansalardı” demişti.

Dava sürecinde neler yaşanmıştı?

MİT TIR’ları haberi, Cumhuriyet gazetesinde Can Dündar'ın imzasıyla “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” manşetiyle 29 Mayıs 2015'te yayımlandı. 12 Haziran 2015'te de, Erdem Gül'ün "Jandarma 'var' dedi" başlıklı haberi gazetenin manşetinden duyuruldu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu, yayın üzerine “Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme”, “siyasi ve askeri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “terör örgütünün propagandasını yapma” suçlamalarıyla soruşturma başlatıldığını açıkladı.

Erdoğan da şikâyetçi oldu

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Cumhuriyet ve Dündar'dan kişisel olarak şikâyetçi oldu. Erdoğan, dilekçesinde, “Devletin menfaatlerini gerçeğe aykırı görüntü ve bilgileri yayınlamak suretiyle hedef alan şüphelinin bu eylemi kesinlikle gazetecilik olarak değerlendirilemez” iddiası öne sürüldü ve Dündar’ın bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir müebbet ve 42 yıl hapsi cezası ile cezalandırılması istendi.

26 Kasım 2015'te tutuklandılar

Can Dündar ve Erdem Gül, haklarında yaklaşık başlatılan soruşturma kapsamında 26 Kasım 2015 tarihinde saat 10.45'te İstanbul Adliyesi'ne gelerek hâkim karşısına çıktı. Saat 21:15 sıralarında kararını açıklayan Nöbetçi 7. Sulh Ceza Hâkimliği, Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasına hükmetti ve iki gazeteci tutuklandı.

Milyonların okuduğu haberler ve yazılar 'casusluk delili' sayıldı!

Can Dündar ve Erdem Gül hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) şikâyetçi olması üzerine savcı İrfan Fidan tarafından hazırlanan iddianamede, Cumhuriyet gazetesi ve internet sitesinde yayımlanan yazı ve haberler dışında "delil" öne sürülemedi.

473 sayfalık iddianamenin 210. sayfasında Can Dündar’ın tutuklandığı gün olan 28 Kasım 2015'te verdiği savcılık ifadesine atıfta bulunulup ‘’Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait bu TIR'ların ve içerisindeki malzemelerin yasadışı bir örgüte (DAEŞ, El-Kaide, PKK vb.) gittiğine dair elinizde herhangi bir bilgi, belge veya delil var mı’’ sorusundan yola çıkılarak, ‘’Elde bilgi, belge olmadan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ulusal ve uluslararası yararları bakımından gizli kalması gereken nitelikteki bilgiyi casusluk maksadıyla temin etmiş ve ifşa etmişlerdir’’ iddiası öne sürüldü.

Can Dündar 28 Şubat’taki ifadesinde elinde bilgi veya belge olup olmadığına ilişkin yöneltilen soruya ‘’Benim adli bir görevim söz konusu değildir. Bu tutanaklara veya arama kararlarına El-Kaide veya başka bir örgütün ne şekilde veya ne sebeple yazıldığını ben bilemiyorum. Benim bu yardım TIR'larının herhangi bir yasadışı örgüte gittiğine yönelik elimde herhangi bir bilgi belge yoktur ve böyle bir bilgiye de sahip değilim'' yanıtını vermişti.