Faik Öztrak: Neden 8 ay sustunuz?

Faik Öztrak: Neden 8 ay sustunuz?
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi'nde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Öztrak, 8 ay sonra gündeme gelen ABD Başkan adayı Joe Biden'ın sözlerine ilişkin iktidara "Neden 8 ay sustunuz?" diye sordu.

Sözlerine 17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen depremde hayatını kaybedenleri anarak başlayan Öztrak, şöyle dedi:

"Bu büyük afette; 17 bin 480 yurttaşımızı kaybettik. 23 bin 781 yurttaşımız yaralandı. Yüzbinlerce ev ve iş yeri hasar gördü. Sanayi tesislerimiz çalışamaz hale geldi. Korkunç acılar yaşandı.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, depremde yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz. "

İstanbul için yapılan deprem uyarılarına ilişkin konuşan Öztrak, " Deprem coğrafyamızın bir gerçeği… Bunu önlemek mümkün değil, Ama tedbir almak, kayıpları, acıları, hasarları en aza indirmek mümkün." dedi.

17 Ağustos depreminin ardından toplanan vergilerin AKP döneminde kalıcı hale getirildiği ifadesinde bulunan Öztrak, şu ifadeleri kullandı:

"İstanbul ve çevresinde, Yeni ve büyük bir depremin olacağını biliyor muyuz? Biliyoruz. 

Erdoğan ve partisi 1994 ile 2019 arasında İstanbul’u 25 yıl yönetti. 2003’ten bu yana da tüm ülkeyi yönetiyorlar. 

Biliyorsunuz; 1999’daki depremin yaralarını sarmak için deprem vergileri çıkarıldı.
2004’ün başında, Bu vergilerden Özel İletişim Vergisi kalıcı hale getirildi. İktidarları döneminde deprem için çıkarılan bu vergiden, 34 milyar 858 milyon dolar para topladılar. Yaklaşık 35 milyar dolar.

Bu kaynakları İstanbul’daki, Marmara’daki olası bir depreme hazırlık için mi kullandılar? 
Hayır! Peki, ne yaptılar? Depremin etkilerini azaltmak için… hiçbir şey.  Depremde kullanılacak toplanma alanlarını bile AVM’lerle doldurdular, gökdelenler diktiler.

"Parsel parsel yandaşlara peşkeş çekiyorlar"

Sonra da “İstanbul’a ihanet ettik” diye timsah gözyaşları döktüler. Şimdi de “Kanal İstanbul” diyerek milyarlarca avroyu, doları Depremle ilgisiz bir rant projesine gömmeye hazırlanıyorlar,  başta sarayın sosyete damadı Ve Katar Emirinin ailesi olmak üzere, daha açılmadan kanalın etrafını, parsel parsel yandaşlara peşkeş çekiyorlar.

Son seçimlerde milletimiz, İstanbul Büyükşehir Belediyesini bizim yönetimimize emanet etti. 

Belediye Başkanımızın ilk işi, İstanbul’un depreme hazırlık durumunun fotoğrafını çekmek oldu. 
39 ilçe için “Olası Deprem Kayıp Tahmini Kitapçığı” hazırladı.

Ve çekilen fotoğraf şunu gösterdi: İstanbul’u 25 yıl, ülkemizi 18 yıldır yöneten kadrolar gerekenleri yapmamış.

Şimdi de saray işi gücü bırakmış, yerel yönetimlerimizin elini, kolunu bağlamaya uğraşıyor.

Başta İstanbul olmak üzere, Büyükşehir Belediyelerini kaybetmenin hazımsızlığını artık üzerinizden atın.
Yerel yönetimlerle bir araya gelin. İstişare edin. Yaklaşan depreme karşı alınacak önlemleri masaya yatırın. Yapılması gerekenleri, Yerel ve merkezi yönetim el ele, güç birliği içinde bir an evvel yapın."

"Bu ülkenin Dışişleri Bakanı nerede?"

ABD'de başkan adayı Joe Biden'ın 8 ay önceki sözlerinin yeni servis edildiğini ifade eden Faik Öztrak, "Troller, Havuz medyası, Saray yanaşmaları, Saray beslemeleri, Sarayın propaganda başkanlığı dört bir koldan, Sekiz ay önce söylenen sözleri Bugün büyük bir coşkuyla köpürtüyorlar.  8 ay önce bu laflar söylendiğinde, Bu ülkenin Dışişleri Bakanı nerede? Bu densizliğe ne cevap verdi? O koskoca gökdelenleri tahsis ettiğiniz, Başındakilere çifter çifter maaşlar bağladığınız İletişim Başkanlığı ne işe yarıyor?" dedi ve devam etti:

"Anadolu Ajansı da ancak geçtiğimiz Mayıs ayında, Biden’ın bu sözlerini İngilizce haber yapmış.
Ama Türkçesi yok.

Her konuda atıp tutan Sarayın kibirli adamı, Neden 8 aydır susmuş? Bu milletin hakkını, hukukunu, haysiyetini Ne biçim koruyorsunuz?

Neden, tam sekiz ay sonra, Konuyu iç siyasete malzeme yapıyorsunuz? Bu hadsizliği yapan kim?

ABD başkan adayının bu ipe sapa gelir yanı olmayan ve sarayın duymazdan geldiği sözleri
Neden şimdi, 8 ay sonra servis ediliyor?

Çünkü milletin kendilerini gördüğünü, notlarını verdiğini ve ilk sandıkta kendilerini evlerine göndereceğini gördükçe artık dışarıdaki örtülü kankalarından medet umuyorlar.

Evlerdeki tam takır buzdolaplarını, boş tencereleri ve işsizlik afetini unutturmak için her gün başka bir şey servis ediyorlar.

Biden’ın sözleri bize uymaz. Bizler başkaları gibi siyaseti emperyalistlerin projelerinde eş başkan olmak için yapmayız. 

Bizden Amerikan 6. Filosunu kıble yapan çıkmaz, bizden ecdadın türbesini sırtlayıp kaçarken
Vatan toprağını teröriste bırakan çıkmaz, biz, ABD başkanının bir talimatıyla, bir gecede,
ülkemizde casusluktan yargılanan rahibi Beyaz Saraya gönderenlerden olmayız.

Bizden “Aptal olma” diye yazdığı hakaret dolu mektubu, ABD başkanının yüzüne çarpmak yerine,
Ona “takdim eden” lider çıkmaz, bizden Suriye’de 36 askerimizi şehit edenlerin ayağına,
Moskova’ya gidip kapısında ayakta bekleyen genel başkan çıkmaz.

Bizde, Savunma sanayimizin göz bebeği Sakarya Tank Palet Fabrikasını, Katar ordusuna bedava peşkeş çeken olmaz. 

Bizden Suriye’de başlattığı harekatı, ABD Senatosu, “Mal varlığını sorgularım” deyince apar topar durduran yönetici çıkmaz.

Bizim demokrasi ve özgürlük mücadelemiz, hiçbir emperyalist himmete muhtaç değildir.

Bizler “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen büyük bir önderin kurduğu partinin neferleriyiz.

Bizim tek desteğimiz milletimizdir. Çünkü “Egemenlik bila kaydü şart millete aittir.”

Biden’e tavsiyemiz, kankası Erdoğan’ın değirmenine su taşımaktan vazgeçmesidir."

"Sarayın kibirlisinin yönetiminde geldiğimiz noktaya bakın"

15 Temmuz gazisi Cumali İbin'in CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin ardından raporunun iptal edilmesine dair konuşan Öztrak, şu ifadeleri kullandı:

"Bir 15 Temmuz gazimiz hakkında, sırf Genel Başkanımızla görüştü diye, gazilik raporunun yeniden değerlendirilmesi kararı verilmiş.

15 Temmuz’da uçan saraylarında gizlenip kendilerine inecek güvenli havaalanı arayan,

Milletvekillerimize, “Darbeye karşı durun, hemen Meclise gidin, ben de geliyorum”  diyen Genel Başkanımızdan hesap sormaya kalkan, sarayın kibirlisinin yönetiminde geldiğimiz noktaya bakın.

Bunlarda zerre kadar samimiyet, zerre kadar minnet duygusu yok. Siz havada dolaşırken,
Bu insanlar darbe yapmaya kalkışan ortaklarınıza karşı, Göğüslerini siper edip demokrasimizi korumaya çalışıyorlardı.

Bu ülkeyi, “Senin şehidim, benim şehidim” “Senin gazin, benim gazim” diye bölen zihniyetin geldiği son nokta budur."

"Türkiye'nin gerçek gündemi hayat pahalılığıdır"

Erdoğan'ın Rize'de katıldığı toplu açılışta kullandığı ifadeleri hatırlatan Öztrak, "Uzun zaman sonra kendisine katılıyoruz." dedi.

Öztrak şöyle konuştu:

"Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterirmiş. Geçtiğimiz hafta sonu Erdoğan, Rize’de;
“Ekonomiyi ayağa kaldırmaya odaklandıklarını” ifade etti. “Türkiye’nin Orta Doğu ve Akdeniz’deki çıkarlarını savunmakla uğraştıklarını” söyledi. “Türkiye’nin gerçek gündemi bunlardır” dedi.

Uzun zamandan beri ilk kez kendisine katılıyoruz. Evet, Türkiye’nin gerçek gündemi;
Hayat pahalılığıdır. 10 milyonu aşan işsizlerdir.  Boş buzdolabı, boş tenceredir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hayati haklarının savunulmasıdır.

Peki, 18 yıldır bu ülkeyi yönetenlerin yaşanan ekonomik buhranda, bölgemizdeki tüm ülkelerle kavgalı hale gelmemizde hiç mi sorumluluğu yoktur? Saray’a göre yoktur.

Bugüne kadar yaptıkları hatalarla, izledikleri yanlış politikalarla, ekonomimizi savunmasız bırakanın kendileri olduğunu bir türlü kabul etmiyorlar,

İyi olan ne varsa onlar yapıyor ama kötü olan ne varsa dış güçler yapıyor.

Ucube tek adam vesayet rejimi iki yıldır fiilen uygulanıyor. İki yıldır millete gün yüzü göstermediler,
Ekonomide yaşanan derin buhrana adam akıllı bir çözüm bulacaklarına “Ekonomik saldırı”, “Dış güçler” laflarıyla millete ipteki cambazı gösteriyorlar. 

Ekonomi tepe taklak giderken Saray’ın Sosyete Damadı, Hala televizyona çıkıp pembe masallar anlatabiliyor. Gülücükler eşliğinde, Çokomel mi iyi, Puf-kek mi daha iyi polemiklerine girişiyor.
Ne de olsa Sosyete Damadın başka derdi yok.

Şimdi de çıkmış, “Ekonomik bağımsızlık için bedel ödemek lazım” diye millete akıl veriyor.
Sizlerin beceriksizliği sayesinde, Bu asil millet, üç ömrüne yetecek kadar bedel ödedi zaten."

"Bu beceriksizlerin elinde, Dolar ve Avro karşısında, Milli paramızın satın alma gücü kuşa döndü. "

Tek kişilik saray hükümeti iş başı yaptığında, Dolar kuru 4 lira 53 kuruş idi. Şimdi 7 lira 40 kuruşa dayandı. Avro 5 lira 33 kuruş idi. Şimdi 8 lira 80 kuruşa dayandı.

Bu beceriksizlerin elinde, Dolar ve Avro karşısında, Milli paramızın satın alma gücü kuşa döndü. 

Çeyrek altın, damat iş başı yaptığında, 312 liraydı.  Şimdi 760 lira. Düğün davetiyesi, icra dairesinden gelen tebligata döndü. Millet artık düğüne, derneğe gidemez oldu.

Sosyete damat sayesinde, Milletimiz pazarda, markette de ağır bedeller ödemeye devam ediyor.

Son iki yılda sarımsak yüzde 198, Kuru fasulye yüzde 102,  Salça yüzde 68, Karpuz, şeftali yüzde 63,
Mercimek yüzde 60 zam gördü.

Bunlar da TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla…

Milletimiz bu beceriksizler elinde buzdolabını dolduramaz, tenceresini kaynatamaz oldu.

Milletimiz sadece aşıyla değil, kaybettiği işiyle de ağır bedeller ödedi.

Damat iş başı yaptığında, Bu ülkede 28 milyon 733 bin kişi çalışıyordu. Şimdi çalışan sayısı 25 milyon 525 bin kişiye düştü. İş, güç sahibi 3 milyon 208 bin yurttaşımız, işini kaybetti. Gerçek işsizlerimizin sayısı 10 milyon 570 bine ulaştı.  Millet bedel ödemeliymiş…

Bu millet, sizin beceriksizliğiniz nedeniyle, Canıyla, kanıyla, cüzdanıyla zaten büyük bedeller ödedi. 
Halen de ödüyor."

"Sürekli poz verdiği kedisinin maması bile dolarla anılıyor"

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın Ahmet Hakan'ın programında, "Dolarla mı maaş alıyorsun" sorusunu konuşmasında ele alan Öztrak, şöyle dedi:

"Millete “bedel ödemekten” bahseden aynı sosyete damat çıkmış;  “Dolar yükseliyor, endişeleniyorum” diyen sunucuya, “Dolarla mı maaş alıyorsun?” diye soruyor.

O sunucu maaşını dolarla mı alıyor bilemeyiz. Ama sürekli poz verdiği kedisinin maması bile dolarla alınıyor.

Bugün arabanın deposuna konan benzinin fiyatı dolarla belirleniyor. Milletin çitlediği çekirdek bile dolarla ithal ediliyor. İthal edilen iğneden, ipliğe her şeyin fiyatı dolara bağlı Yandaşlarınıza peşkeş çektiğiniz ihalelerde, vatandaşın cebinden alıp yandaşlarınızın cebine koyduğunuz, geçme, yatma, uçma garantileri dolarla, avroyla hesaplanıyor.

İthalata, sıcak paraya bağladığınız ekonomide, teker dolarla dönüyor.

Göreve geldiklerinde 130 milyar dolar olan ülkemizin dış borcu, neredeyse üçe katlandı. 431 milyar dolara çıktı.

Bu ülkede finans kesimi hariç şirketlerin dış borcu, şu an 165 milyar dolar. Yani, dolar kurundaki her 10 kuruş oynamanın şirketlere maliyeti 16,5 milyar TL. Sene başında dolar kuru 5,95 TL idi. O günden bugüne dolar kuru 1,45 TL arttı.

Yani bu ülkenin şirketleri kurdaki artış nedeniyle 240 milyar TL zarar etmiş. Yani eski parayla, 240 katrilyon TL.

Bu parayla; Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden 9 tane yapılırdı.  Ya da 26 tane Avrasya Tüneli yapılabilirdi.

Tek kişilik saray hükümetinin, bu millete, bu memlekete ödettiği bedellerden yalnızca birisi bu… 

Şimdi bir de yüzleri kızarmadan, “Aya dört şeritli yol yapacağız desek inanırlar” mantığıyla,  “Dolarla mı ücret alıyorsunuz” diyerek milletimizle alay ediyorlar.

Arkadaş… Devri iktidarınızda, dolarla garanti verdiğiniz havuz müteahhitleriniz, dolarla maaş alanlar rahat, ama millet devalüasyonun altında eziliyor.  Mazot, gübre, ilaç, yem… hepsi dövize endeksli.
Fiyatlar uçtu gidiyor.

Siz başka gündemlerle uğraşırken, Çiftçi ürün desteklerini ilan etmenizi Ocak ayından beri bekliyor. 
Ama siz kriz falan dinlemeden, Tarım kredi borçlarını icraya veriyorsunuz.

Ayçiçeği alım zamanı geldi. Yüzde 40 yağ oranına sahip çiçeğin kilogramına 3,5 TL fiyat, 75 Kuruş da prim verirseniz üreticinin maliyetini ancak karşılar.

4 ay önce “Buğday üretiminde sıkıntı yok” dediniz. Ama hasat bitmeden buğday ithalatı için yarın ihaleye çıkıyorsunuz. İthalatı yasaklamak dururken, ihracatı yasaklıyorsunuz.

Millete yeterince bedel ödettiniz. Birileri bedel mi ödeyecek,  şu havuz müteahhitlerinizle masaya oturun.
Bize fırsat kalmadan,

Bir; Dolarla, avroyla verdiğiniz, döviz arttıkça milletin cebini boşaltan, yandaşı zenginleştiren garantilerinizi, TL’ye çevirin. 

İki; Bu projelerden, “Çıkacak anlaşmazlıklara Londra mahkemeleri bakar” maddelerini hemen kaldırın.

Üç; Sizin ve yandaşlarınızın yurtdışındaki servetlerini Türkiye’ye getirip ABD Senatosu’nun baskısından kurtulun.

Böylece,  Milletimiz, “Ne kadar yerlisiniz, ne kadar millisiniz” bir görsün.

"Ekonomik krizler, hayat pahalılığı, işsizlik, salgın derken millet gülmeyi unuttu"

"Yılın ikinci üç ayına ilişkin ekonomik veriler netleşmeye başladı. Sanayi üretimi; bu yılın ikinci çeyreğinde, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 17 daraldı. 

Bu 2009 krizinin ilk üç ayında yaşanan üretim daralmasından bu yana en sert daralma.

Sanayi üretimi, büyüme için çok önemli öncü göstergelerden biridir. Rakamlar, ikinci çeyrekte çift haneli daralma yaşanacağını şimdiden gösteriyor.

Yaz aylarındayız ve turizm sektörü de perişan. Geçen yılın ilk yarısında turizm gelirimiz 10,8 milyar dolarken, bu yılın aynı döneminde turizmden elde edilen gelir 3,5 milyar dolarda kaldı.

Yılın ikinci üç ayında; Geçen yılın aynı döneminde, 562 milyon dolar fazla veren cari işlemler dengesi, 
12 milyar dolar açık verdi. Yılın ilk yarısında cari açık ise 20 milyar dolara dayandı.

Bu dönemde; Sermaye, finans ve net hata noksan hesabından yurtdışına çıkan para ise 10 milyar dolardan fazla.

Bunun sonucunda;  döviz rezervlerimiz, ilk 6 ayda, 30 milyar dolardan fazla eridi. Böyle bir rezerv kaybı daha önce hiç yok.

Rusya, düşen petrol ve doğal gaz fiyatlarına ve uygulanan ambargolara rağmen, rezervlerini 600 milyar doların üzerine çıkararak rekor kırdı. 

Bizdeki beceriksiz Hükümet ise döviz rezervlerimizi eritip tüketti. Tabi Rusya’nın rezerv artışına,
bizdeki tek kişilik hükümetin katkısını da unutmamak gerek.

Rusya’dan S-400 almak için 2,5 milyar dolar verdiler.  Şimdi S-400’leri aktive edemiyorlar.

Amerika’dan F-35 almak için 1,5 milyar dolar verdiler ama uçaklar ortada yok. 

Ve bunların gıkı dahi çıkamıyor. Şu zor günlerde milletin cebinden 4 milyar doları çöpe attılar. 

Bütçe de faiz bütçesi olmuş.

İlk yedi ayda; Faiz hariç harcamalar yüzde 19 artarken, ödenen faiz yüzde 36 artmış ve 80 milyar TL’ye ulaşmış.

İlk 7 ayda faiz lobisine; Günde 376 milyon TL, saatte yaklaşık 16 milyon TL ödemişiz. “Faizi düşüreceğiz” diyenlerin ülkeyi getirdiği nokta bu.

Geçen yılın tamamında 125 milyar TL olan bütçe açığı bu yılın ilk 7 ayında 139 milyar TL’ye çıkmış.
Bütçede zor günler bizi bekliyor."

"Doktorlarımızı, sağlık görevlilerimizi salgına kurban vermeye devam ediyoruz"

"Doktorlarımızı, sağlık görevlilerimizi salgına kurban vermeye devam ediyoruz. Sağlık çalışanlarımız tükenmişlik sendromu yaşamaya başladılar. Mücadelede bir tavsama olduğu açık.

Okulların açılışı yeniden ertelendi.  Bu süre içinde derslik sayısı nasıl yeterli hale getirilecek.
Kayıt yapılırken ailelerden dezenfektan parası alındığını duyuyoruz. Bu düzensizlik içinde bir nesli kaybetmek üzereyiz.

Veliler ne yapacağını bilmiyor. Sağlık Kurulu’nun adı var, kendisi ortada yok.

Ama bakıyoruz, sağlık Bakanı ya “Bu zaten beklediğimiz bir durumdu” diyor, ya da şikâyet etmekten ve tweet atmaktan başka bir şey yapmıyor.

Sayın Bakan, siz şikâyet makamı değilsiniz. Tedbir alın, alamıyorsanız gereğini yapın.

"Bu hükümetin zamanı dolmuştur"

"Bu Hükümetin zamanı dolmuştur. Ülkemizin yarınında, toplumun her kesimiyle kucaklaşan,
Milletin derdine derman olacak Cumhuriyet Halk Partisi vardır.

Zaman hep birlikte bugüne kadar ekonomimize, demokrasimize, hukuk devletine verilen hasarı giderme,
ülkeyi aydınlık yarınlara el birliğiyle kavuşturma zamanıdır.

Artık milletimiz çok yoruldu. Ekonomik krizler, hayat pahalılığı, işsizlik, salgın derken Millet gülmeyi unuttu.

Milletimiz kendinden kopanları görüyor, notunu veriyor, sandıkta yerlerini gösterecek, evlerine gönderecek, yarınlar bu bereketli topraklarda, çok daha güzel bir geleceğin başlangıcı olacak."