Canan Kaftancıoğlu: Hukukun üstünlüğü tesis edildiğinde onlar yargılanacak

Canan Kaftancıoğlu: Hukukun üstünlüğü tesis edildiğinde onlar yargılanacak
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, yeni kısıtlamalara ilişkin, "Üzülerek söylüyorum işe yaramayacak. Salgını bütüncül bir bakışla yönetmezseniz, işbirliği halinde salgını yönetmezseniz bu salgının üzerinden gelemezsiniz." dedi.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Halk TV'de Ayşenur Arslan ile Medya Mahallesi'nin konuğu oldu. Kaftancıoğlu, canlı yayında 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutladı.

Öğretmenlerin mevcut sorunlarının daha da artığını dile getiren Kaftancıoğlu, şöyle konuştu: 

"Öğretmenlerdeki durum toplumdaki diğer gruplardan birazcık daha farklı. Şundan dolayı, öğretmenlik mesleğinin ne derece kutsal olduğunu hepimiz biliyoruz.
Böylesi bir meslekte kendisi anlattığı müfredata, kendisi inanmaya ve doğru bulmayan bir öğretmen grubu. Geleceğine dair çok belirgin kaygıları olan bir meslek grubu, hepsinden daha önemlisi toplumda, siyaset kurumlarında olması gereken saygıyı ve saygınlığı görmeyen bir meslek grubu. Özellikle şu salgın döneminde daha da göze batan bir şekilde eğitimdeki fırsat eşitsizlikleri sadece öğrenciler için değil öğretmenler için de korkunç derecede ayyuka çıktı. Yıllardır atanamayan öğretmen sorunları vardı. Daha doğrusu, pandemiye kadar ücretli çalışan öğretmenler vardı. Pandemi oldu, hiçbir ücret alamadılar. Ne yiyeceksin, ne içeceksin diye soran hiç olmadı.
Sözleşmeli öğretmenler vardı. Okullar kapandı, onların ücretleri büyük oranda azaldı. Siz napıyorsunuz diye soran olmadı. Kadrolu yaklaşık 994 bin öğretmenin yüzde 80'nin de fazlasının aldığı ücretle evini geçindirmesi mümkün değil. Eğitimin böylesi bir sorunu varken, öğretmenler bu sorunun merkezinde yer alırken bir de eğitimdeki sorunların faturası da iktidar tarafından öğretmen ve öğrencilere kesildi. Böylesi bir süreçte öğretmenler nasıl mesleğini layıkıyla yapabilirler ve yine bu VEFA destek gruplarının haricinde filyasyonda öğretmenleri görevlendirdiler. 
Burdaki görevlendirmede de daha önce ifade ettiğimiz gibi eğitim verilmeden, kendi sağlıkları ile ilgili gereken yapılmadan öğretmenler görevlendirildiler. Daha acı bir şey söyleyeyim. Okullar yüz yüze açılma kararı alındıktan sonra öğretmenlerin içinde kalp hastası olan, belirli yaş grubunun üzerinde olan öğretmenler var, bunların hiçbiri dikkate alınmadı. Uzun lafın kısası toplumun hiçbir kesimi düşünülmediği gibi öğretmenler de düşünülmedi. Var olan mağduriyetleri katlanarak arttı."

Bir hekim olarak filyasyondan bahseden Kaftancıoğlu şu ifadeleri kullandı:

Filyasyon denilen şey, vaka takibinden ziyade vakaların tespiti ve geçmişe dönük takibidir.
Filyasyon bir uzmanlık işidir. Filyasyonda konunun uzmanı sadece temaslı takip yapmazlar, geçmişe dönük yayılımın önlenmesini sağlarlar. Filyasyon ekibindeki muhtarlara, öğretmenlere ne ekipman verdiler ne de ne yapacaklarını söylediler. 

Kaftancıoğlu: 23 Kasım'da sadece İstanbul'da 'bulaşıcı hastalık' kodu ile giren vefat sayısı 201 

Sağlık Bakanı bununla alakalı hiçbir açıklama yapmıyor. Neden COVID kodu ile girilmiyor? 201 kişinin tamamının COVID olduğunu ben size bir hekim olarak söyleyebilirim. Nasıl ispatlayabilirim biliyor musunuz? Bu dönem koronavirüs haricinde ölüme sebep olan başka hangi bulaşıcı hastalık var? Yok. Olmayınca bu 201 kişinin tamamı COVID nedeniyle öldü. Hatta bir adım daha ileri gideyim, İstanbul özelinde gerçek sayısı bundan daha fazla. COVID dışında hiçbir bulaşıcı hastalık yok Türkiye'de. Siyaset kurumunun vatandaşa gerçeği söyleme gibi bir sorumluluğu vardır. İlk günden beri Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı'nın paylaştığı verilerin gerçeğe uygun olmadığını -yalan söylüyorsunuz demeden- somut bir şekilde anlattı. Ne dediler? Siz teröristsiniz, bizim çalışmamızı baltalıyorsunuz dediler. 

Sağlık Bakanını anlamıyorum ama duygusunu anlamaya çalışıyorum bir hekim olarak, bunu yapmak zorunda. Çaresiz. Çünkü bütün kararların Saray'dan geldiği bir yerde adamcağız, eli kolu bağlanmış durumda bunları söylemek zorunda. Bilim Kurulu üyelerinin 'Film Kurulu' haline getirilmesine yol verdiler. 

"Hiçbir işe yaramayacak"

Yeni kısıtlamalara ilişkin konuşan Kaftancıoğlu, "Hiçbir işe yaramayacak. Üzülerek söylüyorum. Salgını bütüncül bir bakışla yönetmezseniz, gerçekten kararlı bir siyasi irade, güçlü bir kamu yönetimi olmazsa, işbirliği halinde salgını yönetmezseniz bu salgının üzerinden gelemezsiniz. Bugüne kadar iktidar salgını yama usulü kapatmaya çalıştı ve geldiğimiz noktayı gördük. İstanbul'da özellikle Avrupa Yakası'nda ve iş ile istihdamın fazla olduğu ilçelerde salgın öyle böyle artmamış. 

Salgının kontrol altına alınabilmesi için yerel dinamikler ve yerel gerçekliklerin göz ardı etmeden, yerel gerçekliklere uygun kararlar alınarak yönetilir. Ankara'dan İstanbul'daki salgını yönetemezsiniz, yönetemiyorsunuz da. İstanbul İl Hıfzıssıhha Kurulu'nun toplantılarda yaptığı tek şey Ankara'da alınan kararları copy-paste ile aynısını tebliğ etmek. İstanbul'un gerçekliği farklı. 

"Bu büyük bir kasıt"

İmamoğlu'nun İstanbul'da bulaşıcı hastalıktan ölenlerin sayısını açıklarken, "Ben şimdi ne yapayım; susayım mı, yutkunayım mı?" demişti. Hürriyet genel yayın yönetmeni Ahmet Hakan bugünkü yazısında İmamoğlu'na, "Susma, yutkunma Ekrem başkan. Kalk ve lütfen bir şeyler yap. Çözümün paydaşı ol, sen var olan vahim tabloyu ifşa etme makamında değilsin" ifadesini kullanmıştı. Canan Kaftancıoğlu o yazıya cevap verdi:

"Biraz önce söyledim. Yerel dinamikler ile bu süreç paralel götürülmeli. Siz salgınla ilgili İstanbul'da toplantı yapıp İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı davet etmiyorsanız, çok tepki çekince CHP'li belediye başkanlarını bir toplantıya davet edip, "İlçenizdeki durum nedir?" demek yerine biz sizden hiçbir şey istemiyoruz sadece araç verin bizim ihtiyaçlarımız görülür diyorsanız eğer siz salgınla ilgili konularda belediyelerin engellenmelerine bu lafı ediyorsanız benim diyecek bir şeyim yok. 

Toplu taşımaya gelince, toplu taşımanın planlanmasını İBB yapmıyor. Ekrem İmamoğlu ilk günden itibaren, "Toplu taşıma yeniden planlansın, mesai saatleri yeniden planlansın" dedi. Toplu taşıma planlamasını İstanbul Valiliği yapıyor, İBB ise uyguluyor. Kamu idaresi bunu planlamadan belediyenin bunu yapma gibi bir şansı yok. Bunu bile bile yazılıyor olması bu büyük bir kasıt."

"Bu ülkede ne kadar aşı ihtiyacı var?"

Siz bütün verileri sakladınız. Test sayısını insanlar bilmiyor, vaka sayılarını sakladınız. Peki bu aşıyı neye göre sipariş verecekler. Bu ülkede ne kadar aşı ihtiyacı var? Aşı ne kadara alınır bilmiyoruz ama daha korkunç bir şey söyleyeyim. Sağlık Bakanlığı'nın yurtdışından aldığı 9.8 liraya test kitinin Ustaş aracılığıyla Sağlık Bakanlığı'na 40 liraya nasıl fatura edildiğini biliyoruz. Bu kabul edilebilir değil. Bakan bunla ilgili, "Kamuda yeri yok ama bunla ilgili geriye dönük fatura kestim" diyor. Bu nasıl bir iştir? Biz böyle bir durumda aşıyı konuşamıyoruz bile. Siz salgında bile kendi adamınızı zenginleştirmeye uğraşıyorsunuz.

"Kapanmak zorundalar"

Tam kapanma olmadan bu işin üzerinden gelmeniz mümkün değil. Güçlü bir filyasyon ile birlikte. Yoksa üstesinden gelemeyecekler. 3 hafta büyük oranda yeterli olur. Bu süreci İstanbul özelinde üstesinden geleceğiz diyorlarsa kapanmak zorundalar yoksa üstesinden gelemezler. Ekonomiyi düzgün yönetselerdi. Sıkıntı onlar yüzünden var vatandaş yüzünden yok. Güçlü devlet zor zamanında vatandaşın yanında olan devlettir. Eğer siz ekonomiyi damada teslim edip böyle kötü yönetirseniz, size vergi veren vatandaşa 40 gün bakamaz hale gelirsiniz. Bu onların sorunu, çözümü var bunların yeter ki çözmek istesinler. 

"2014-2019 arasında kur farkı kaynaklı olarak ödenen para 61 katrilyon"

Genel Başkanımızın "Çok büyük ekonomik buhran var" dediği dönemlerde Cumhurbaşkanı çıkıp "Siz uyduruyorsunuz, ekonomi çok iyi yerlere gidiyor. Dövizle ne işimiz var" diyorlardı o dönemde.
Geçen günlerde Cumhurbaşkanı "Gerekirse acı reçeteyi hep beraber içeceğiz" dedi. İtirafları ortada. Ekonomideki buhranın açılması için sistemin değişmesi lazım. Siz damadı alıp yerine başkasını koyarak bunun üstesinden gelemezseniz. Bugünün 'şahsım' devleti, krizi yönetmek yerine, hala algı yöneterek iş yapıyorlar. 2014-2019 arasında kur farkı kaynaklı olarak ödenen para 61 katrilyon. 61 katrilyon ile bu vatandaşın ne dertleri çözülürdü bunun taktirini bırakıyorum.

"Beni asla korkutamayacaklar"

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Kuzguncuk’taki evinin fotoğrafının çekilme gerekçesiyle yürütülen soruşturma kapsamında verilen takipsizlik kararı kaldırıldı. Canan Kaftancıoğlu, hakkında kaldırılan takipsizlik kararına ilişkin ilk kez konuştu. Kaftancıoğlu şunları söyledi:

Fahrettin Altun'un evini ilçe başkanına verdiğim talimatla fotoğraflattırdığıma dair bir savunma vermiştim. Benin Fahrettin Altun'un evi ile ne işim olabilir? Benin Fahrettin Altun'un evi ile hiçbir işim yok. Haber Fahrettin Altun'un evinin yanında Vakıflar Müdürlüğüne ait olan yani 16 milyon İstanbulluya ait olan bir arsanın tam sokağa çıkma yasaklarının yapıldığı dönemde usulsüz bir şekilde kiralanıp, yasadışı bir şekilde oraya pergole yapılması ile ilgili bir takibimiz var. Ben CHP İstanbul İl Başkanı olarak İstanbullunun hakkını, hukununu savunmayı sorumluluk kabul etmiş biri olarak bunu sorgulamak zorundayım. Uzun lafın kısası ne ilçe başkanı ne de ben Fahrettin Altun'un evini falan fotoğraflandırmıyoruz ama usulsüz bir şekilde kiraladığı ve hukuksuz şekilde inşaat yaptığı arazi ile ilgili üzerimize düşeni yaptık. Biz gerçeği söyledik. 16 milyon İstanbullunun hakkını savunduk.

Savcılık bununla ilgili ifade almıştı benden. Savcı yargılanmayı gerektirecek bir durum yok demişti ve takipsizlik vermişti. Avukatları başvurarak takipsizliği kaldırmışlar. Şöyle söyleyeyim idam olsa herhalde idam cezası ile yargılayabilirler. Çünkü hukuk kalmadı. Neyle yargıladıkları umrumda değil, ben vatandaşın hakkını korumak için üstüme düşenleri yapmaya devam edeceğim. Asla korkutamayacaklar. 

"Cumhur İttifakı yüzde 50'yi bulamıyor"

Yapılan araştırmalarda kesin olarak Cumhur İttifakı yüzde 50'yi bulamıyor. Bir araştırmada Millet İttifakı'nın söylemlerine bakıldığında sosyal adalet, vergi, eğitim, vatan sevgisi çıkmış. Cumhur İttifakı'nda ise sadece ve sadece kimlik değerleri üzerinden kutuplaştırma söylemleri çıkmış. Bu bile iki ittifakın arasındaki farkı gösteriyor. 

Önümüzdeki süreçte demokrasiden yana ve karşısında olanlar olarak bir süreç yürüyecek. Biz milyonlar ile bu kara günlerin üzerinden geleceğiz. 

"Bu kavgalar beka kavgası"

Kavga çok büyük. Birincisi ittifak arasında kavga, birbirlerini tehdit edecek düzeye varıyor ve AKP'nin içinde kavga. Kavganın dışında rahatsızlık çok büyük. AKP'li milletvekilleri hiçbir şeyden haberdar değil kendi ifadeleri. Meclis'e gelen şeyleri bilmiyorlar kendi ifadeleri. Bakanların yaptığı çoğu şeyi AKP'nin kendi milletvekilleri onaylamıyor. Üçüncüsü ise AKP'nin içindeki belirli yapıların, kamufle edilemeyecek kadar yapısı var. Daha tehlikeli olan ise eskiden AKP'nin içinde gruplar vardı şimdi yargının içinde gruplar oluştu. Bu halde olunca kendi içlerinde kavgalar oluştu. Bu kavgalar beka kavgası. 

"Canan Kaftancıoğlu Atatürk demekten kaçınır mı?"

Sizce Canan Kaftancıoğlu Atatürk demekten kaçınır mı? Elbette kaçınmaz. Kurucusunun Atatürk olduğu bir partide, Atatürk demekten kaçınan bir kişi bile olmaz. Ben bu konuda açıklama yapmayı bile çok ayıp sayarım. İktidarın dayattığı söylemler üzerinden kendimi savunmak yerine kulağımı kapatıyorum. Ben vatandaşın sorunu ile ilgileniyorum. Bunu neden söylediklerini biliyorum o yüzden hiç takmıyorum. İsteyen istediğini söylesin.

"CHP İstanbul tam kapanmaya hazır"

CHP'nin önerileri var. Önerileri iktidar olmadan hayata geçiremezsiniz.  Cumhuriyet tarihinin en büyük yardımı İstanbul Büyükşehir Belediyesi yaptı. Yaklaşık 1 milyon kişiye sosyal yardım yaptı. İBB ve 14 belediyemiz, vatandaşa imkanı dahilinde hatta üstesinde her türlü yardımı yaptılar.

"Kadına şiddeti önlemenin yolu kadını güçlendirmektir"

Kadına şiddet pandemi ile beraber arttı, araştırmalar bunu gösteriyor. Kadın cinayetleri de katlanarak arttı. Eskiden her güne bir kadın cinayeti diyorduk, Kasım ayında bugün itibariyle en az 28 kadın öldürüldü.  Kadına şiddet ve taciz AKP döneminde katlanarak arttı. 2014 yılında bu konuda 4 bin dava varken 2019 yılında 5 kat artarak 32 bin dava artıyor. Kadına şiddeti engellemek için kadını özgürleştireceksiniz, kadın istihdamını arttıracaksınız. İBB'de Ekrem başkandan sonra kadın istihdamı yüzde 17 arttı. Kadın yönetici sayısı yüzde 22 arttı. İBB'de kadın sığınma evleri açılıyor. Kadıköy Belediyesi'nde açıldı. Kadıköy Belediyesi Sığınma Evi'nin şöyle farklılığı ve güzelliği var.
Kadıköy Belediyesi Sığınma Evi'nde belirli bir yaş üzeri erkek çocukları ile de birlikte kalabilecekler. 

Kadına şiddeti sadece ayıp ve günah olarak değil bir suç olarak görerek bunun önünü açacaksınız. İçişleri Bakanı açıklama yapmış. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Ayıp değil. Kadına şiddet suçtur. 

Kadına şiddetin azalabilmesi için, önleyici ve koruyucu tedbirlerin olacağını bileceksin. Yasalarla destekleyeceksin, kadını koruyamıyorsun etkin ceza almasını sağlayacaksın. Bu kadar basit. Neden yapmıyorlar? Çünkü kadın güçlendikçe dünya özgürleşir. Dünya'nın özgürleşmesi saraydakilerin işine gelmez. Kadınlar gönderecek bunları.