Bilimin Henüz Yetersiz Kaldığı Sorular…

Bilimin Henüz Yetersiz Kaldığı Sorular…
Evrene ilişkin soruları yanıtlamak için en doğru ve güvenilir araç bilimdir. Oysa bilim insanları da aklımıza gelen bütün soruları yanıtlamakta zorlanabilir; ama bu güçlük de gizemli sebeplerden değil, bilimsel sebeplerden kaynaklanıyor.

Zamanda Yolculuk Yapmak Hayal mi ?

zaman.jpg
Bilimsel gelişmeler sayesinde olacağını tahmin dahi edemeyeceğimiz durumlara tanık oluyorken, zamanda yolculuk yapma fikri pek de imkansız görünmüyor.

Bir olasılık, insanların zaman ve mekan içinde hareket etmelerine yardımcı olabilecek bir köprü olan solucan delikleri. Kimi bilim insanları solucan delikleri aracılığıyla teorik olarak galaksinin farklı yer ve zamanına gidebileceğini savunuyor.

Işık hızı ile seyahat etmeyi de düşünebiliriz, çünkü bu noktada sizin için zaman geride bıraktıklarınız ile kıyaslandığında büyük ölçüde yavaşlar. Fakat şu anki bilim hiçbir şeyin ışık hızına çıkamayacağını, çıksak bile bunun bedenlerimizi parçalarına ayırabileceğini söylemektedir.

Kara deliklerin etrafında bir yörüngede dönmek de işe yarayabilir. Buralarda yerçekimi öyle kuvvetlidir ki, zamanı yavaşlatır. Kara delik etrafındaki bir yörüngede zaman yaklaşık yarı yarıya daha yavaş geçecektir; burada sizin algınıza göre geçireceğiniz 10 yıl, Dünya'nın 20 yılına denk düşer.

Bu senaryolardan herhangi birini kurcalayarak sonunda zaman yolculuğunun yolunu bulabiliriz. Ancak işin ardındaki bilimi çözdüğümüz durumda bile zaman yolcuğunu tehlikeli ya da verimsiz kılacak bir sürü paradoksla uğraşmamız gerekecek. Şimdilik zaman yolculuğu filmlerin ve kitapların konusu olarak kalmaya devam edecek.

Niçin Rüya Görürüz?

ruya.jpg

Bilim insanları, uykunun hangi aşamasında gerçekleştiğine dair yaptıkları araştırmalarda rüyaların REM safhasında, yani uykunun dördüncü safhasında gerçekleştiğini bulmuşlardır.

Bu safha toplam uyku süresinin yüzde 15 ila yüzde 20’sini oluşturur. Ayrıca bu aşamada beynin elektrik sinyalleri vücuda o kadar güçlü verilir ki tıpkı uyanık olduğunuz zamanlardaki gibi fiziksel aktiviteler gösteririz.

Bunlar bilimin açıklayabildiği kısmı. Peki ya rüya görüyor olmamızın ve rüyada gördüklerimizin nedeni? İşte burada bilim insanları fazla bir yanıt veremiyorlar.

Bazı görüşler, rüyaların beynimizin kısa veya uzun vadeli bilgileri sıralayıp saklaması için verdiği biyokimyasal bir reaksiyon olduğunu öne sürüyor.

Her her hâlükârda rüyalar iç dünyamızın aslında ne kadar derin ve tuhaf olduğunu kanıtlıyor.

Evrende Komşularımız Var mı Acaba?

uzaylilar.jpg

Bazıları evrende tek akıllı yaşam formu olduğumuzu düşünebilir. Eğer durum böyleyse hayal dahi edilemeyecek kadar büyük olan bu evrende yapayalnızız.

Bazı bilim insanları ise sadece bizim galaksimizde bile yaşanabilir gezegenlerin sayısının 40 milyara kadar çıkabileceği kanısında. Hâl böyle ise uzaylıların bizlerle aynı evrende yaşıyor olma ihtimali de büyük bir olasılık.

Gezegenimizin yaşam biçimlerinden en basit olanı dahi, modern bilim için bile çok karmaşık bir kimyasal tepkimeler ve hücreler çorbasıdır. İnanılmaz zorlu koşullarda hayatta kalabilen bakterileri anlamaya çalışıyorken uzaylıları bulmak ve onlarla iletişime geçebilmek çok daha karmaşık olabilir. Ama yine de NASA bu konuda umutlu, önümüzdeki 10 yıl içinde yaşam izleri bulabileceklerini düşünüyor.

Bilinç Nereden Geliyor?

Zihnimiz iç konuşmalar, kim olduğumuz ve dünyadaki amacımızla ile ilgili sorularla dolu. Bildiğimiz kadarıyla bu tür aktif bilinçliliğe sahip tek yaratıklarız. Burada en büyük rol tabii ki beynin elinde, sahip olduğu 100 milyar sinir hücresiyle durmaksızın günlük problemler ve biyolojik işlevleri aynı anda yürütme özelliğine sahip eşsiz bir organ. Aynı zamanda bilim insanlarının yıllardır üzerinde çalıştığı ve hâlâ soru işaretlerini de beraberinde getiren bir alan.

Bilim insanları şu an biyolojik kökenlere doğru yöneliyorlar. Şu an için bilinçliliğin öz farkındalık ve karmaşık düşünceye yönelik biyolojik süreçler koleksiyonu olarak görüyorlar.

Gerçeklik Kavramı?

Bazı bilim insanlarına göre fiziksel gerçeklik değişken bir kavramdır. Onlar için temel gerçeklik kuantum mekaniğine dayanıyor, en basitinden bir elektron bile ölçümüne bağlı olarak dalga veya parçacık özelliği gösterebiliyor, yani değişebiliyor.

Evren ise sandığımızdan fazla boyuta sahip olabilir; bu noktada temel kuvvetler onları nasıl algıladığımıza göre değişkenlik gösterebilir. Mesela yerçekimi bir boyutta en zayıf temel kuvvet olarak bilinirken diğer boyutlarda en güçlü derecede olabilir.

Göründüğü üzere ortada bu denli karmaşık bir yapı varken fizikçiler gerçeğin doğasını anlayabileceğimizden emin değiller. İhtimali en yüksek olan düşünce, evrenin binlerce boyuta sahip olduğu ve bu boyutlara ulaşmanın neredeyse imkansız olduğudur.

Kara deliklerin etrafında bir yörüngede dönmek de işe yarayabilir. Buralarda yerçekimi öyle kuvvetlidir ki, zamanı yavaşlatır. Kara delik etrafındaki bir yörüngede zaman yaklaşık yarı yarıya daha yavaş geçecektir; burada sizin algınıza göre geçireceğiniz 10 yıl, Dünya'nın 20 yılına denk düşer.

Bu senaryolardan herhangi birini kurcalayarak sonunda zaman yolculuğunun yolunu bulabiliriz. Ancak işin ardındaki bilimi çözdüğümüz durumda bile zaman yolcuğunu tehlikeli ya da verimsiz kılacak bir sürü paradoksla uğraşmamız gerekecek. Şimdilik zaman yolculuğu filmlerin ve kitapların konusu olarak kalmaya devam edecek.