Michelangelo'nun 500 yıllık sırrını çözdüler. Tavandaki kadının göğsünün teki neden böyleydi?
Michelangelo Buonarroti’nin Vatikan’daki Sistine Şapeli’nin tavanına işlediği muazzam eser, insanlığın hayranlıkla baktığı bir başyapıt olarak kalmaya devam ediyor.
520 metrekarelik görkemli bir alanda işlenen eser Eski Ahit’ten 300’ü aşkın figürü betimlerken, resmin gizemi çözüldü. Michelangelo'nun tek taraflı deforme olmuş bir göğüsle tasvir edilmiş bir kadın figürü ile ne anlattığı ortaya çıktı.
MEME KANSERİNİ BETİMLEDİ
Sanat tarihi, patoloji, genetik ve tıp gibi çeşitli alanlardan uzmanları bir araya getiren uluslararası bir ekip, bu kadına yakından baktıklarında ortak bir sonuca vardılar: Bu figür, Michelangelo’nun kasıtlı olarak işlediği, ilerlemiş bir meme kanserinin betimlenmesiydi. Göğsündeki tuhaf deformasyonlar, bir tesadüften ziyade, resmin bir incelikle dokunmuş detayında gizlenen bir trajediyi açığa vuruyor.
Uzmanlar, özellikle figürün sağ memesindeki belirgin özelliklere odaklandılar. Yaşın ve anneliğin izlerini taşıyan, meme ucu çevresindeki derinin çekilmesi ve hafif şişkinlikler, bir doktorun teşhis notlarına düşebileceği bariz işaretlerdi. Bu resim bir tıp raporunun parçası olsaydı, teşhis tereddütsüz meme kanseri olurdu.
Deforme olmuş göğsün bir rastlantı eseri olup olamayacağı sorusu, uzmanlarca titizlikle yanıtlandı. Sağ göğsün, diğer figürlerdeki detaylarla kıyaslandığında, belirgin ve kasıtlı olduğu ortaya çıktı. Dahası, şapelin defalarca restorasyon görmüş olmasına karşın, eski fotoğraflar bu gölgelemenin ve biçimin orijinalliğini koruduğunu kanıtlıyordu.
MİCHELANGELO KENDİ HASTALIĞINDAN ETKİLENMİŞ
Bilim insanları Michelangelo’nun bu hastalıkla kişisel bir ilişkisi olup olmadığını da sorguladı. Araştırmalar, sanatçının yaşamı boyunca ölüm ve hastalıkla sıkça yüz yüze geldiğini gösterdi.
Gençlik yıllarından itibaren diseksiyonlarda yer alarak insan bedenini detaylıca incelemiş, bu gözlemler sanatına derin bir anlam katmıştı. Belki de, kadim tavanın bu sessiz figürü, Michelangelo’nun bedenin kırılganlığına ve hayatın geçici doğasına dair derin bir sezgisini yansıtıyor.